Çevre

Atalarımıza göre 16 kat daha yıkıcıyız!

Atalarımıza göre 16 kat daha yıkıcıyız! Gezegen buna fazla dayanamayacak ve er-geç sırtındaki yükü atacaktır.

1558510_904352069593022_2723812304456159549_n

 

Çevre, enerji ve istatistik gibi alanlarda önemli çalışmaları bulunan nükleer fizikçi Prof. Dr. D. Ali Ercan, dünyada hızla artan nüfusun 2050 yılında 10 milyara, Türkiye’de ise 100 milyona dayanacağını belirterek, “Gezegen üzerinde 200 bin yıldan bu yana yaşamış olan tüm insanların yaklaşık on altıda biri şu an yaşıyor durumda. Ancak gezegene etki derecesine bakacak olursak, şimdiki insan tüketim ve çevreyi tahrip etkisi bakımından, 50 yıl önceki insana kıyasla 2 kat, 2 bin yıl önceki insana kıyasla 16 kat daha ağırlıklı etkiliyor. Gezegen buna fazla dayanamayacak ve er geç sırtındaki yükü atacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

 DÜNYA NÜFUSU 10 MİLYARA, TÜRKİYE İSE 100 MİLYONA KOŞUYOR

Dünyadaki nüfus artışına parallel olarak tüketim ve çevre tahribine ilişkin kapsamlı bir değerlendirme yapan nükleer fizikçi, beklenenden daha hızlı artış gösteren dünya nüfusunun bu hızda devam etmesi halinde 2050 yılında 10 milyar, Türkiye’deki nüfusun ise 100 milyon sınırına dayanacağına işaret etti. Dünyadaki ortalama insan ömrünün son elli yılda 20 yıl artış göstererek 48’den 68 yıla çıktığına dikkat çektiği değerlendirmesinde, ortalama insan ömrünün 2050’ye dek 75’e, 2100’de ise 85 yıla çıkabileceğinin tahmin edildiğini kaydetti.

TÜRKİYE’Yİ GÜNDE ORTALAMA 4 BİN ÖLÜM BEKLİYOR!

Bugünkü nüfus artış hızının binde 11 civarında olduğunu vurgulayan Ercan, dünya nüfusunun günde yaklaşık 200 bin, ortalama yaşam süresi 61 olan Türkiye’de ise 2 bin arttığını belirterek, “nüfus artışını dizginlemek konusunda hiçbir ciddi girişim yok. Dünya devlet yöneticilerinde sanki ‘elle gelen düğün bayram’ yaklaşımı hâkim. Oysa bu pervasız gidişle 2050-2100 arasındaki afetler zinciri dünya nüfusunu 10 milyardan 2-3 milyar düzeyine indirgeyecek gibi görünüyor. 50 yılda 7-8 milyar insanın yeryüzünden silinişi demek, açlık, susuzluk, salgın hastalıklar, terör vb. nedenlerle her gün yaklaşık 400 bin kişinin ölümü demektir; bu durumda Türkiye’nin payına da günde ortalama 4 bin ölüm düşecektir” dedi.

header0-1406805617

‘BİLİNÇSİZ İNSANOĞLU KIRMIZI ÇİZGİYİ AŞTI’

Sıcakkanlı canlıların yaşama geçtiği son 200 milyon yıllık evrede, atmosferdeki CO2 erişimi 300 ppm düzeyini ve ortalama yüzey sıcaklığının da 17 C dereceyi hiç aşmadığına dikkat çeken Ercan, “Bilinçli sandığımız insanoğlu bu kırmızı çizgiyi aşmayı becerdi. Şu anda CO2 derişimi 400 ppm oldu; ortalama sıcaklık ise 16 dereceye doğru tırmanıyor. 2100 yılına dek 2 derecelik bir artış geriye dönüşü mümkün olmayan bir sera etkisini tetikleyebilir ve dünya uzun vadede Venüs gibi ‘yaşam düşmanı bir gezegen’ durumuna dönüşebilir. Milyonlarca yıl önce ortalama sıcaklığı 56 derece olduğu ve sera etkisi sarmalına girdiği düşünülen Venüs’ün yüzeyinde, bugün Kurşun, kalay, çinko gibi madenleri bile eritecek yükseklikte (460 derece ) sıcaklık var; yani mutlak yaşam düşmanı bir ortamdır Venüs” ifadelerini kullandı.

MİLAT BAŞLANGICINDA DÜNYA NÜFUSU 100 MİLYONDU

İnsansı atalarımızın evriminin 2 milyon yıl kadar geriye gitmesine karşın, taksonomik adıyla Homo-Sapiens olan ve ateşi kontrol eden, alet yapan akıllı insanlar olarak anılan gerçek atalarımızın sahneye çıkışının sadece 200 bin yıl kadar önceye dayandığını dile getiren Ercan, değerlendirmesinde ayrıca şunları kaydetti: “son 200 bin yılda toplam 120 milyar insanın bu gezegen üzerinde yaşamış olabileceğini hesaplayabiliyoruz. Takvim başlangıcı olarak alınan milat noktasında (İsa’nın doğumu) Dünya nüfusu yaklaşık 100 milyon yordanıyor. 1 Milyon nüfus sınırı da herhalde MÖ 5000’de aşılmıştır. Başlangıçta belki birkaç yüz bin olan Homo Sapienslerin 200 bin yılda ancak 100 milyon rakamına ancak erişebilmesi ortalama yıllık nüfus artış hızının yüz binde 5 ten küçük olduğunu, milattan önceki son 5 bin yılda ise olsa olsa binde 1 civarında olduğunu gösteriyor. Bir başka ifade ile insan türü on binlerce yıl boyunca çok zor yaşam koşulları altında, adeta bıçak sırtında, yaşayarak, türün devamını sağlayabilmiştir. Ortalama yaşam süresinin 30 yıl civarında olduğu bu uzun dönemlerde kadın başına ortalama çocuk sayısı herhalde 2,05’ i geçememiştir. (Doğan çocukların belki yarısı 1 yaşına gelmeden ölüyordu.) Dolayısıyla, dinlerin olabildiğince çok çocuk doğurmayı kutsallaştırması, türün devamı bakımından gayet anlaşılır bir davranıştır.

1950-2000 ARASINDAKİ ELEKTRONİK ÇAĞ’DA NÜFUS PATLADI

Son 2 bin yıl içerisinde dünyada yaşamış toplam insan sayısını yaklaşık 20 milyar olarak hesaplıyoruz. Eskiye kıyasla 20 defa daha yüksek bir nüfusun varlığı yaşam koşullarının insan lehine çok değişmiş olduğunu gösteriyor. Ortalama yaşam süresi de 30 dan 40 doğru yükselmiştir. Gerçekten de ateşin kullanımı, (besinlerin pişirilmesi) hayvanların (köpek, at, koyun, sığır…) ehlileştirilmesi, tarım, tekerleğin kullanılarak uzak mesafelere erişim (kitlelerin birbirinden uzakta bulunuşu salgın hastalıklarda bir seferde büyük miktarlarda kıyımı önleyen) olanağı, sabunun icadı, güvenli barınaklar, aletlerin yapımı vs. vs. yaşam koşullarını iyileştirmiş, dolayısıyla nüfusun belirgin şekilde artışına neden olmuştur. Milatta 100 milyon olan nüfus 1800’lerde 1 milyar sınırını aştı. Ortalama yaşam süresinin yaklaşık 40 yıl olduğu bu dönemde yıllık nüfus artış hızı ortalama binde 1,3 oldu; çok yüksek değil ama yine de milat öncesine kıyasla hayli yüksek bir rakam. 14. Yüzyıldaki büyük veba salgını önemli bir kırılma yarattıysa da nüfus gelişimi devam edebildi. 1800 sonrası ‘Endüstri Çağı’ denen bir döneme girdi insanlık ve nüfusta ‘patlama’ başladı. 1800-1950 arası yıllık nüfus artış hızı binde 6 ve ‘Elektronik Çağ’ denen 1950-2000 arasında da rekor seviyede, binde 20 oldu. 2000 sonrası nüfus artış hızında bir azalma olduğu görülüyor. Bu gün için dünya nüfus artış hızı binde 11’e doğru gerilemiş durumda. Türkiye’de de 1970’lerde binde 25’e kadar yükselmiş olan yıllık nüfus artış hızı, 2014 itibariyle binde 11 e doğru gerilemiş durumda.

ATALARIMIZDAN 16 KAT DAHA TAHRİPKÂRIZ, GEZEGEN BUNA DAYANAMAZ

Bugün dünya nüfusu 7,2 milyarı aşmış durumda; yani gezegen üzerinde 200 bin yıldan bu yana yaşamış olan tüm insanların yaklaşık on altıda biri şu an yaşıyor durumda. Ancak Gezegene etki derecesine bakacak olursak, şimdiki insan tüketim ve çevreyi tahrip etkisi bakımından, 50 yıl önceki insana kıyasla 2 kat, 2 bin yıl önceki insana kıyasla 16 kat daha ağırlıklı etkiliyor. Gezegen buna fazla dayanamayacak ve er-geç sırtındaki yükü atacaktır.”

Yusuf Yavuz – gazeteciyazaryusufyavuz.wordpress.com

Dünyalılar

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu