1. Dünya Savaşı sırasında ilk olarak kullanılmaya başlanılan biyolojik silahlar, devamında tüm engelleme çalışmalarına rağmen artık yaşamımızın parçası haline geldi. En yakından tanıdığımız ise malumunuz biber gazı oldu.
Biber gazının zararsız, geçici etkili ve masum bir gaz olduğunu söyleyenlere bakmayın. Biber gazının etkileri öyle söylendiği gibi masum değildir.
Biber gazına maruz kalma sonucunda kalp atım sayısında azalma, kan basıncı düşüklüğü, solunum yetmezliği, solunum yollarında oluşan ödem nedeniyle nefes alamama gibi etkiler ortaya çıkmakta ve ölümler görülebilmektedir.
Bu olumsuz etkiler, öyküsünde zatürre, anfizem gibi akciğer hastalığı olanlarda, çocuklarda, yaşlılarda, bağışıklık sistemi baskılanmış olanlarda daha da belirgindir.
“Avrupa İşkencenin ve Kötü Muamelenin Önlenmesi Komitesi” (CPT) açıkça gazın zararlı etkilerine vurgu yapmaktadır. Kuruluş, 2010 yılından beri de kapalı alanlarda gazın kullanımını yasaklamıştır. CPT’ye göre gazın açık havada kullanımı ise son derece istisnai durumlarda ve kontrollü biçimde yapılmalıdır. CPT, gazın göstericilere acil sağlık müdahalesinin sağlanamadığı durumlarda kullanılmaması gerektiği uyarısında bulunmaktadır.
Hekimlerin gaza maruz kalanlara müdahalesinin bile suç sayıldığı ve gazın son derece kontrolsüz kullanıldığı ülkemizde bir insanlık suçu işlenmiyor mu?
Anayasamızın 56. Maddesi çok açıktır. Devlet herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla yükümlüdür.
Tartışmalara neden olan biber gazı aslında ekonominin de önemli bir aktörü ve ithalat kalemlerinden biridir. Kırmızı Şili biberinden ya da acı Arnavut biberinden elde edilen ve Amerika başta olmak üzere Brezilya ve diğer Güney Amerika ülkelerinden ithal edilen bu gaz için Türkiye önemli miktarda döviz ödemektedir.
TTB Merkez Konseyi Başkanı Özdemir Aktan’ın British Medical Journal’da (Tear gas is a chemical weapon, and Turkey should not use it to torture civilian, 2013) yayınlanan makalesi önemli bir eleştiridir. Yazarları arasında Nobel Bilim Ödülü olanların da bulunduğu ve “Science” dergisinde yayımlanan bir diğer makale de (Turkey must end violent response to protests, 2013) tıpkı Özdemir’in yazısında olduğu gibi polisi kontrolsüz gaz kullanmaya itenlere uyarılarla doludur.
Ancak hepimizin malumu, bu uyarı ve eleştirilerin hiç biri işe yaramayacaktır.
Ülkemizin insana değer vermeyen, ayrıştıran, terörize eden, dogmatik, uzlaşma sözcüğünden habersiz, formal bir temel eğitimden yoksun yöneticilerden bir an önce kurtulması gerek galiba…
Kaynak: http://gunceltip.blogspot.com.tr/