Güncel

Bir ‘darbe’nin ve toplumun sosyolojisi ūzerine notlar

eee

Her tūr askeri darbeye karşıyım bunu söyleyeyim önce. Bazı olaylar vardır ki, ne olduǧundan çok sonuçlarıyla önemlidir. Gerçek bir darbe girişimi ya da dūzmece bir tiyatro oyunu da olsa, bu olayın ne olduǧundan çok sonuçları önemlidir.

Diǧer yandan demokratik hakları yok sayanların, sansūr uygulayanların, gazetecileri ve diǧer insanları en kūçūk eleştiride yargılayanların, hapse atanların bunu bir “demokrasi bayramı” olarak sunmalarına da kimse inanmaz.

Ayrıca bu olayı bahane ederek “idam cezası getireceǧiz.” diyerek, gözdaǧı vermeleri de ilan ettikleri ‘demokrasi bayramına’ hiç uymuyor.

Diǧer yandan FETÖ hareketinin de eski ortaǧı AKP’den hiçbir farkı yoktur sonuç olarak. İkisi de yıllarca birbirinden beslenmedi mi?

Ezanlarla cihada gider gibi insanlar sokaǧa çaǧırıldı, teslim olan askerin kafası kesildi, linç görūntūleri yaşandı. Din, her zamanki gibi siyasal anlamda kullanıldı.

Kendi çıkarlarını, toplumun çıkarlarının önūne koyan bir anlayış; daha doǧrusu kendi çıkarlarını toplumun tūmūnūn çıkarları gibi gösteren ve kendi varlıǧını da demokrasinin teminatı olarak gören bir anlayis. Ölen insanlara yazık oldu.

İktidarda olduǧunda demokratik hak ve özgūrlūkleri baskı altına alacaksın, kendin ihtiyaç duyduǧunda “demokrasi ve özgūrlūk” diye baǧıracaksın. Demokratik hak ve özgūrlūkleri yalnızca kendi ihtiyacın olduǧunda hatırlayacaksın, ama iktidarda iken insanlara da nefes aldırmayacaksın. İşte olayın paradoksal yanı da bu.

Yeni bir 28 Şubat’a ve maǧdur edebiyatına ihtiyacı vardı iktidarın. Şöyle ya da böyle bu elde edildi, aynı zamanda insan haklarını, demokratik hakları çiǧneyenler bir anda dūnyaya kendilerini ‘demokrasi kahramanı’ ilan ettiler. Maǧdur edebiyati daha yıllarca sūrecek.

Nietzsche’nin sözūnū hatırlayanlar oldu bu sūreçte: “Seni öldürmeyen şey, seni güçlü kılar.”

Şimdi denildiǧi gibi başkanlıǧa giden yol açıldı (ömūr boyu başkanlık), en kūçūk demokratik hak kırıntılarını dahi ortadan kaldırmaya çalışacaklar. Görūnen o ki, AKP daha da gūçlenerek çıktı bu olaydan ve artık toplumsal kutuplaşma daha da keskinleşebilir.

Adına ister “FETÖCÜ darbe”, ister “tiyatro oyunu” ne derseniz deyin, 15 Temmuz Tūrkiye”de yeni bir dönemin başladıǧı tarihtir. İktidar istese de bulamayacaǧı bir koz elde etti kendi açısından dūnya kamuoyu önūnde. Daha bir gūn geçmeden Tūrkiye’nin dört bir yanından taciz haberleri geliyor kadınlara, Kūrtlere, laiklere ve diǧer toplumsal kesimlere yönelik.

 

Bundan sonra ne olabilir?

Diǧer yandan zaten son yıllarda altyapısı kurulmaya başlanan parti devlete geçilecektir adım adım. Ve tasfiye yalnızca kemalist, sosyalist, fettullah gūlenci ve AKP karşıtı diǧer kesimlerle sınırlı kalmayacaktır. Bunun sonuçları da bence şöyle olacaktır.

*Topluma “ya benim tarafımdasın ya da karşı taraftasın, hainsin.” mesajı verilecek ve insanlar taraf olmaya zorlanacaktır.

*Muhalefet iyice ezilecek ve her şey “darbe” bahanesinin arkasında yapılacaktır.

*Paradoksal olarak da dūnyaya “demokrasi” oyununu oynamaya devam edecektir parti devlet. Özellikle Mısır ve hatta Suriye yönetimi ile ilgili “iyi” ilişkiler geliştirilebilir. İktidar dışarıda “barış” yapıp, nefes almaya çalışırken, içeride ise açık bir diktatörlūk rejimine giden yolu iyice açacaktır.

*AKP karşıtı cepheye olan baskı yalnızca devlet gūçleriyle sınırlı kalmayacaktır; toplumsal olarak da özellikle dinci faşist gerici gūçler ve mafyatik yapılar “de facto” olarak açık saldırılara ve tacizlere başlamıştır (Son bir iki gūndūr gerçekleen Gazi mahallesine, Armutlu’ya ve Tuzluçayır’a olan saldırı denemeleri gösteriyor), bunun dozu giderek artacaktır.

*Din toplumsal yaşamda giderek aǧırlıǧını arttıracak özellikle radikal İslâmcı cihatci örgūtler ve tarikatlar iyice açık olarak devletin yedek gūcū olarak görevini yerine getirecektir. İnsanlar artık İstanbul’da bile barlarda, restoranlarda korkmadan içki içemeyeceklerdir. Azınlıklar, Aleviler, farklılıklar da hedef alınacaktır. Bunları yakın tarihe baktıǧımızda net olarak görebiliriz. Her alanda tek tipleştirmenin dozu iyice artacaktır.

*Hūkūmet gibi dūşūnmeyen herkes işini kaybedebilir ve ‘darbeci’ suçlamasıyla hapse de atılabilir. Özellikle muhalif olan insanlar. Gazetelerde, siyasi suikastların olabileceǧine yönelik haberler de var. Her şey mūmkūndūr bu sūreçte.

*Zaten demokrasiden ve özgūrlūklerden yana olmayan Fettullah Gūlen hareketi ise her açıdan tūkenmiştir ve toplumsal meşruiyetini de yitirmiştir.

*Toplum kūçūk çaplı bir iç savaşa götūrūlebilir de belki ve böylece būyūk çapta tasfiyeler olabilir.

*Artık būtūn medya ‘yandaş medya’dır. Öyle olmayı reddeden birkaç gazete ve haber sitesi de (Özgūr Gūndem, Evrensel, Solhaber, Birgūn, Sendikaorg vb…) kapatılabilir ve ūzerlerindeki baskı arttırılabilir. Sözcū, Cumhuriyet gibi gazeteler şimdiden mesajı almış ve ‘demokrasi bayramını’ kutlamaktadırlar. Ancak bir süre sonra onlar da hedef alınabilir. Doǧan Medyası ise hazırol pozisyonundadır. Bunlar zaman zaman hūkūmete yönelik kūçūk eleştiriler getirse de, ‘yönetilen ve höt denildiǧinde susan muhalefet’ olmaktan öteye gidemeyeceklerdir şimdiye dek olduǧu gibi. Diktatörlūkte bile görūnūşte ‘muhalif’ ama özūnde sistem yanlısı gūçlere ihtiyaç vardır.

*Legal alanda siyaset yapan Kūrt siyasetçiler, sendikacilar… tasfiye edilerek hızla cezaevine konulabilir. Aynı şekilde emek-demokratik kitle  örgūtleri de bu baskının altında olacaktır.

*Zaten birçok insan şimdiden ‘darbe’ye karşı olduǧunu ve sivil iradenin yanında olduǧunu açıklayarak, -aslında bunu bahane ederek- AKP saflarında sıraya girmiştir. Oysa darbeye karşı olurken, bu uygulamaları yapan hūkūmete de, cemaate de, dinci radikal tarikatlara, örgūtlere de da karşı olmak gerekmektedir. “Tam itaat ve biat” istenmektedir.

*Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Şeref Malkoç, darbelere karşı vatandaşın meşru müdafaa hakkını savunması için ruhsatlı silah alınmasının önünün açılacağını söyledi gazetelerdeki haberlere göre. Bu da devlete yedek ‘yardımcı’ dinci faşist grupların silahlandırılmasına yūnelik bir adım olabilir.

*“Batı’dan “Dogu’ya emperyalist gūçler ve devletler ise, bu oyuna ses çıkarmayacak ve kendi çıkarlarını korumaya devam edeceklerdir. Zaman zaman bazı kūçūk eleştirilerde bulunsalar da, her şeye göz yumacaklardır şimdiye dek olduǧu gibi.

Būtūn bu faşizan uygulamalar ise ‘demokrasi bayramı ve darbecilerin tasfiyesi’ maskesiyle oynanacaktır.

Her şey iktidar için ne yazık ki, tarihin tekerleǧi böyle döndū şimdiye dek. Bu oyunu yalnızca gerçek demokrasiyi, barışı, eşitliǧi ve özgūrlūǧū isteyen demokrasi gūçler bozabilir.

Ne mutlu her tūr iktidara karşı olanlara…

Ne mutlu kendi kişisel dar çıkarlarından, dūnyaya bakmayanlara…

Ne mutlu cemaatin, darbecilerin, askerin ya da hūkūmetin yolunda deǧil,

insanlıǧın,

sanatın,

bilimin,

ortak toplumsal çıkarların,

insan haklarının,

eşitliǧin,

kardeşliǧin,

barışın

ve özgūrlūǧūn

yolunda ilerlemeye çalışanlara…

Ne mutlu insan olabilenlere…

 

 

Erol Anar

 

 

Dūnyalılar

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu