Büyüme rakamlarıyla avutulan tarım ithalatçısı Türkiye’de Yerli Malı Haftası…
TARIM BAKANI EKER ‘DÜNYA YEDİNCİSİYİZ’ DİYOR
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, geçtiğimiz ay Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF) tarafından düzenlenen Gıda Kongresi’nin açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye’nin tarımda kendine yeten bir ülke olduğunu belirterek sektörün bugün itibarıyla 75 milyon insanın tamamının yanısıra 30 milyon turistin gıda ihtiyacını karşıladığını, üstüne de 16 milyar dolar tutarında ihracat gerçekleştirdiğini söyledi. Konuşmasında Türkiye’nin gıda tedariki noktasında bir sorununun bulunmadığını öne süren Bakan Eker, buğday, süt ve ayçiçeği üretiminde cumhuriyet tarihinin üretim rekorlarının kırıldığını, bu sayede Türkiye’nin dünyada yedinci büyük tarım ülkesi olduğunu iddia etti.
Bakan Eker her fırsatta Türkiye’nin tarım alanında dünya yedincisi, Avrupa’da ise birinci ülke olduğunu iddia ediyor. Peki durum gerçekten böyle mi? Uzmanların, sektörün ve üreticilerin nabzını tutan meslek odalarının görüşüne bakılırsa durumun hiç de öyle olmadığı ortaya çıkıyor.
Elinde android telefonlar, ayağında Uzakdoğulu halkların emek sömürüsüyle üretilen Amerikan ayakkabısı, gözünü ve kulağını dünyaya kapatarak yüksek egosunun yelkenlerini çoktan küreselleşme rüzgarına teslim etmiş olanlara anlatması zordur ama buğday, nohut ve mercimek tüm dünyaya bu topraklardan yayıldı.
UKRAYNA’DAN BUĞDAY, KANADA’DAN MERCİMEK İTHAL EDİYORUZ
Her bölgede onlarca çeşidi üretilen, makarnadan ekmeğe, büskividen böreğe gündelik hayatın her alanında tüketilen binlerce ürünün ham maddesi olan buğdayı bugün ithal ediyoruz. Türkiye başta Ukrayna olmak üzere çeşitli ülkelerden yılda yaklaşık 3 ila 5 milyon ton arasında buğday, Kanada’dan mercimek Hindistan’dan nohut ithal ediyor!
Bir zamanlar susam tarlaları bulunan bereketli vadilerde şimdi HES yıkımı var. Türkiye Nijerya, Etiyopya ve Pakistan gibi ülkelerden susam ithal ediyor. Bu yüzden Başbakan Erdoğan’ın Meclis’te hesabını şaşırdığı “çay- simit” ikilisindeki fiyat artışı, simidi gariban yiyeceği olmaktan giderek uzaklaştırıyor.
Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamaya göre uygulanan yanlış tarım politikaları nedeniyle Türk çiftçisi son on yılda Belçika büyüklüğündeki tarım arazisini terk etti.
TÜRKİYE’DE 35 MİLYON DÖNÜM TARIM ARAZİSİ TERK EDİLDİ
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın’ın verdiği rakamlara göre ise Türkiye’de çiftçilerin terk ettiği ekilebilir tarım arazisi oranı 35 milyon dönüm. Bir başka deyişle 3,5 milyon hektar. ZMO’nun önceki genel başkanı da olan Günaydın, Türkiye Ziraatçılar Derneği’nin(TZD) 25 Ekim’de gerçekleşen 64. kuruluş yıldönümü töreninde yaptığı konuşmada tarım sektörüne ilişkin çarpıcı rakamlara işaret etmişti.
‘ÜRETİCİ EKTİKÇE İFLAS EDİYOR’
Günaydın, Türkiye’ye komşu sayılan Kosova’nın daha ucuz diye Brezilya’dan tavuk ithal ettiğinin altını çizdiği konuşmasında, benzer gerekçelerle Kahramanmaraş’taki tekstil fabrikasının Amerika’dan pamuk ithal ettiğini belirterek, “Üretici ektikçe iflas ediyor. Tarlasını boş bırakıyor. Memleket artık buğday arpa yetiştiremeyecek duruma gelmiştir. Gerçek budur. Geçen yıl kuraklık oldu diye Gürcistan’dan saman ithal ettik. 90 yıllık memlekette daha önce hiç kuraklık olmadı da sadece AKP döneminde mi oldu? Kimi kandırıyorsunuz? On yıl evvel bu memlekette buğday 30 kuruş, mazot bir liraydı. 3,5 kilo buğday karşılığında bir litre mazot alınıyordu. Bugün buğday 60 kuruş. Mazot 4,5 lira. Bugün 7-8 kilo buğday satarak ancak bir litre mazot alabiliyor üretici. Siz övünün durun Avrupa birincisiyiz diye” ifadelerini kullanmıştı.
‘ÇİFTÇİYE 9 MİLYAR DESTEK, 10 MİLYAR VERGİ!’
Bakanlığın tarıma 9 milyar lira bütçe verdiğini dile getiren Günaydın, bunun doğru olmadığını öne sürerek, “Türkiye’de çiftçi desteklenmiyor, vergilendiriliyor”iddiasında bulunuyor: “Bugün 4,5 liraya aldığımız mazot devlete 1,5 liraya malolmaktadır. 1,5 lira maliyetli mazotu size 4,5 liraya satıyor. Kilogram başına 3 lira ÖTV, KDV alıyorlar. Tarımda kullanılan mazot miktarı 3,5 milyar litre. 3,5 milyar litre mazotla 3 lirayı çarparsanız sadece mazot alan çiftçiden toplanan verginin 10 milyar liradan fazla olduğunu görürsünüz. Bakanlık 9 milyar lira destek veriyorum diyor. O desteğin de nereye gittiği belli değil. Hadi hepsi çiftçinin cebine gitsin. Ama diğer taraftan sadece çiftçinin cebinden 10 milyardan fazla parayı çekiyorsunuz. Bugün gariban gemicilere, zavallı havacılara mazot 1,5 liradan veriliyor mu verilmiyor mu? Çiftçinin yakasına yapışmışlar cebinde ne varsa alıyorlar. Bir de çiftçiyi destekliyoruz diyorlar” görüşünü savunuyor.
‘TÜRKİYE TARIM HAMMADDESİNDE NET İTHALATÇI’
Bakan Eker’in gıda konusundaki sözlerine Günaydın’ın açıklamaları eşliğinde bir kez daha bakılacak olursa tablo pek de iç açıcı değil. Türkiye’nin tarım ve gıda ithalatına ödediği paranın yılda 20 milyar lira olduğunu dile getiren Günaydın,“Türkiye tarım sektöründe ham madde sektüründe net ithalatçıdır. Türkiye gıda sektöründe ihracatçıdır. Yani 76 milyon insanını kendi ürettikleriyle doyuramayacak noktadarıdr. Gerçeği gizlemeye çalışmayalım. Elbette gıda sektörü ihracatçı olsun. Ama ben ihraç edeceğim unun buğdayını bu memlekette üreteyim. Hayvanıma GDO’lu soyayı getirmeyeyim. Bu topraklarda temiz soya üreteyim. Eğer gübre, mazot uygun fiyatla verilse üretemez miyiz? Mazotu 1,5 lira yapsan, dışarıya soya ve mısır için avuç açmasan. Mısırı Amerika’dan, buğdayı Ukrayna’dan, angusu Şili’den, kurbanlık hayvanı Bulgaristan’dan almasan, bu memleketin insanı üretse, para kazansa. Ürettiğimiz sağlıklı besini hep beraber sofralarımızda tüketsek iyi olmaz mı?” diye soruyor.
TOPRAKLARINA EL KONULAN ‘YERLİ’LERİN TRAVMASI
Siyasetin yönünü belirleyen önceliklerin halkın gerçek gündemini belirleyen önceliklerle örtüşmediği sürece benzeri rakamları ve tespitleri daha çok dinleyeceğiz. Başlıktaki ‘yerli’ sözcüğü, sömürgeci ülkeler tarafından işgal edilen topraklar üzerinde yaşayan halk için kullanılagelse de, aynı zamanda işgal edilen topraklarda yaşayanlar tarafından da kabul edilmiş olması insanlık tarihinin en acı trajedilerinden biridir. Fiziki ya da örtülü olarak işgal edilen topraklarda yaşayan ‘yerli’lerin ‘mal’larına el konulmasının yarattığı toplumsal travmaların yüzyılı olan 19. yüzyılın ardından ‘ulusal ekonomi’ kavramı siyasi literatürdeki yerini aldı. İttihatçıların da benimsediği bu modeli devralan Cumhuriyet’in ilk yıllarında ortaya konulan “yerli malı” kavramı, Türkiye’de piyasa ekonomisine geçişin miladı sayılan IMF destekli 24 Ocak (1980)kararlarına kadar şöyle böyle varlığını sürdürdü. Buğdaydan, üzümden, incirden ve zeytinden bağımsız bir ülke kurmaya soyunan cumhuriyet idealizmi kimi zaman çeşitli nedenlerle eleştiri konusu edilse de bu,“az zamanda çok ve büyük işler yapıldığı” gerçeğini değiştirmez.
MALLAR DAHA YABANCI, BİZ DAHA YERLİYİZ!
Ancak bugün gelinen noktada sahip olduğu değerleri birer birer ve yasal olarak elinden kayıp gitmesi karşısında büyük bir şok yaşayan Anadolu halkı tarihin hiç bir döneminde olmadığı kadar kendini toprakları elinden alınan “yerli”ler gibi hissediyor. Rizeli Vatandaş Mustafa’nın “devlet Amerika, biz Kızılderiliyiz”sözüyle, Antalya Ahmetler köyünde su nöbeti tutan Osman Koç’un “Biz Filistin’iz, karşımızda ise İsrail var” sözüne ülke genelinde daha onlarcası eklenebilir.
Bugün bildik kutlama ve anlamarla “yasak savma”ya bile gerek duyulmayan“yerli malı” algısının tuz-buz olduğu bir dönemi yaşıyoruz.
Mallar daha yabancı, biz daha yerliyiz!
Yusuf Yavuz
http://gazeteciyazaryusufyavuz.wordpress.com