Güncel

Bu Neyin Bayramı, Bu Neyin Kafası?

Çocukluğumuzda bize bayramları tanıtırken her birinin en belirgin ortak özelliğinin ”Küslerin barışması” olduğundan söz etmişlerdi. Bu vesile ile ‘Nerede o eski bayramlar?’ diye sorma kıvamına geldim artık. Değil küslerin barışması (zaten o’nu bekleyen yok), alenen halkın bir kesimine bayram günü tehditler savuran bir başvekil tarafından yönetilir olduk. Politika gerektiğinde iki yüzlü olmayı gerektirirken Erdoğan’ın muhaliflerine gösterdiği yüzü bayram sabahlarında dahi hep aynı sertlikte.

Eylül’de ortamların şenleneceği duyumları alan hükümetin olası yeni direniş hareketlerine karşı tavrı ”Ağzınıza biber sürerim” türünden bir tehdit boyutunda. Erdoğan direnişin kitlelerin sokaklara dökülmesi boyutuna yeniden ulaşması durumunda ülkenin zarar göreceği yönünde uyarılarda bulunmayı da ihmal etmiyor. İşgal ettikleri alanın sistematik şekilde temizliğini dahi yapan direnişçilerin barışçıl yöntemler ile hak talep edişlerinden zarar görebilecek(?!) bir ülkenin Suriye’de saplandığı bataklıktan ise bu günlerde pek dem vurmuyor başvekil.

Erdoğan İslamcı bir lider fakat İslam’ın barışçıl olan söylemlerinden pek etkilenmişe benzemiyor. Empati kurma becerisini tümüyle yitiren Erdoğan’ın tüm sözleri ve tavırları kontrolsüzce yükselmiş olan egosunun filtresinden geçiyor ve iktidarını koşulsuz şartsız korumaktan başka derdi yokmuş gibi bir intiba veriyor. Erdoğan şunu unutmamalı ki, toplum vicdanı halkına bu denli zulm eden ve her barışçıl gösteriyi ağır bir polis şiddeti ile dağıtmayı marifet sayan liderleri affetmez. Erdoğan’ın şu saatten sonra tarihe iyi bir şekilde geçme şansı kalmamışken direnişçilerin taleplerine gözünü ve kulaklarını iyiden iyiye yumması ve tekrar edebilecek gösterilere bir öncekilerden daha büyük bir şiddetle yanıt vermesi sadece kendi halkının nezdinde değil… İlişkide kalmak zorunda olduğu tüm dünya ülkeleri ve finans kaynakları tarafından da çemberin dışına itilmesine sebep olacaktır. Günden güne yalnızlaşan ve ölene kadar iktidarda kalmak isteyen bir liderin ne tip sinir krizlerine kapılarak muhaliflerin üzerine yürüyeceğini ise tahmin etmek zor değil. Zira direnişçiler Erdoğan’ın tüm gelecek planlarını alt üst eden yegane muhalif güç olmayı başarmış durumdalar.

Gün gelip de mütedeyyin kesim Erdoğan gibi bir gücün korumasından arındırılınca toplum içerisinde hem kendileri hem de inançları daha belirgin şekilde eleştirilmeye başlanacaktır diye düşünüyorum. Türkiye farklı kültür ve toplumların sentezinden oluşan bir ülkeyi yönetme becerisi sorgulanmaya gayet açık duran Erdoğan gibi bir lidere neden bu denli büyük bir tutkuyla bağlandılar, ülkeyi felaketin eşiğine götürmeyi nasıl bir itaat azmi ile göze aldılar halk bu durumu sorgulayacaktır. İslam’ın her türden inancı kapsayan ve saygı duyduğuna yönelik argümanları oldukça zayıfladığı için Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda İslam dininin hayatımız üzerindeki etkisini de daha fazla sorgulayacağı aşikar. Zira tam aksi söylemlere sahip olsa da hayatımıza sirayet eden İslam inancı sadece ve sadece itaatkar İslamcı kesimi koruyup kollayan bir imaja sahip. Kendisinden olmayana her türlü acıyı reva gören bir İslam anlayışı pratiğinin barışçıl bir inançtan mütevellit olduğunu iddia etmek pek gerçekçi olmayacaktır kuşkusuz. Bu saldırgan imajın Erdoğan gibi bir lider başta olduğu sürece değişeceğini de sanmıyorum.

Erdoğan öyle bir lider ki, Irak’ta milyonlarca, Suriye’de yüzbin insanın ölümünden doğrudan ve dolaylı yollardan sorumlu. Gezi Parkı Direnişi’nde ölen ve yaralılardan ise birinci elden sorumlu kişi konumunda. Malum çevik kuvvete saldırı emirlerini kendisinin verdiğini zamansız mitinglerinden birinde itiraf etmişti. Libya ve Mısır’ı ise saymıyorum bile. Ancak listeyi eksiksiz çıkarmak istersen Erdoğan’ın AH’ını aldığı insan ve toplumları sayısı azımsanamayacak miktarda çıkacaktır. Belirgin bir intikam ve kendisinden güçlü olanlara kendi gücünü korumak için itaat etmek adına dahil olduğu oyunlar ile Erdoğan’ın bu saatten sonra tarihe sevimli bir imajla girebileceği yok.

En büyük mesele, Erdoğan’ın düşüşü esnasında yanında kimleri de sürükleyeceği. Gözü yeterince kararmış liderlerin düşüşleri esnasında halklarını ve ülkelerini de peşleri sıra sürükledikleri görülmemiş şey değil.

Hiç birinizin bayramını kutlamıyorum. Bu denli fazla sayıda insanın ölümüne neden olan bir İslamcının ülkemize lider olmaya devam ettiği bir süreçte İslami bir bayramı sanki her şey günlük güneşlikmiş gibi kutlamayı kendime büyük bir külfet, gözü yaşlı olanlara ise yapılmış bir saygısızlık sayıyorum.

Arzach Mills (arzachus@yahoo.com)

www.dunyalilar.org

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu