Hatırlar mısınız? Gezi direnişinde bir duvar yazısı vardı “sil gözyaşlarını artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” bu günlerde gerçekten bu duvar yazısının olabilirliğine inancımızın arttığı günlerden geçiyoruz.
Gezi direnişinden sonra hiçbir şeyin eskisi olmayacağını biliyorduk evet çok acılı bir o kadarda umutlu günler geçirmiştik ve zihnimizde, yüreğimizde bu denli yer etmiş günlerin unutulması imkansızdı.
Dün İstanbul Kadıköy’ de kent mitingi vardı çünkü artık kent hakkı rantçıların, yolsuzlukla, para hırsıyla şehrin her yakasını para kaynağı olarak görenlerin değil orada yaşayanların, ağaçların, trenlerin geçiş yolu üzerinde göç yolu bulunan kuşların, sokakta yaşayan kedi ve köpeklerin olmalıydı. Çünkü kentler iktidarlar tarafından rant sağlamak için değil, oranın bütün yaşayanlarının üzerinde söz sahibi olduğu yerleşim mekanlarıydı.
Kent hakkı David Harvey’ in ifadesiyle ‘Kendi kentini inşa etme hakkıdır, kentini üreterek kendini yeniden üretme hakkıdır’. Evet böyle bir hakkımız vardır ve bu hakkın artık bizlere kentlerin yaşayanlarına geçmemesi için hiçbir sebep kalmamıştır. Çünkü kent hakkını elinde bulunduran iktidar ve çevresine odaklanmış kapitalist sermayenin ipliği pazardadır. Yolsuzlukla talanla coğrafyanın, hayvanın, insanın, doğanın yaşam hakkını gasp edenlerin girdikleri kirli ilişkiler bu kadar ortadayken geri dönüş zordur bu nedenle gerçekten gözyaşlarımızı silme vaktidir.
Bu vaktin geldiğini gösteren en önemli durumlardan birisidir dünkü Kadıköy mitingindeki geniş katılım. Çünkü artık halk aşıktır evet aşıktır bunu Cahit Zarifoğlu’ nun şu ifadesine dayanarak söylüyorum ” halk aşksızsa sokaklar banka dükkanlarıyla doludur” halk için artık bankaların anlamı ayakkabı kutusuna yolsuzlukla doldurulmuş paralardır. Ve aşk işte bu nedenle başlamıştır bu aşk kentlerin doğasına, kültürüne, kimliğine sahip çıkanların bir aradalığıyla ortaya çıkan duygusu yüksek paylaşımcı, isyancı bir aşktır.
Peki nasıl bir kent derseniz en başta kentlere kimliklerinin iade edildiği çoğulcu bir kent bundan kasıt kent mimarisinin coğrafyanın tüm halklarının tarihte veya şimdiki varlıklarını yansıtan bir kent. Somutlaştırırsak örneğin; Ayasofya gibi tarihi bir binanın hiçbir iktidarın kimliğini taşımadan kilise olarak var olabildiği bir kent, çoğulcu bir kent olabilir mesela. Benzer yapılar içinde geçerli Anadolu’ nun bir çok yerinde bir minare iliştirilerek oluşturulmuş bu coğrafyanın bütün halklarına ait yapılarda dahil.
Yeşil bir kent en önemli amaçlardan olmalı Adorno’ nun sıklıkla dile getirdiğim şu cümlesi “sapandan başlayıp megaton bombasına uzanan” modernizmin bizi getirdiği süreci sorguladığımız, doğayı tüketen varlıklar olarak bizlerinde bu konuda önemli sorumluluklar alabildiğimiz, kendi kent hakkımızın yanında doğanında kent hakkı olduğunu göz ardı etmeyen yeşil bir kent. Bunu ise bu güne kadar binlerce ağacı kesip köprü yapanlardan, ormanları yok edip hayvanlara yaşayacak alan bırakmayan rantçı ve talancılardan hesap sorarak, direnmeye devam ederek, daha fazlasına izin vermeyerek başarabiliriz çünkü biliyoruz buna gücümüz var başka bir dünyanın mümkün olduğuna inandığımız sürece başka bir kent de mümkün.
Ne diyordu Turgut Uyar “insanlar habersiz ağaçlar uyuyor” artık haberimiz var ağaçları uyandırmak için beklemiyoruz, yeşil bir kent için çünkü dünkü o güzel yazılamada söylendiği gibi bostanların gücü adına ağaçları uyandırıyor, kenti yeşillendiriyor ve yolsuzlardan hakkımızı alıyoruz!
Emek Erez