Güncel

Devletin Dini Olmaz

Bu yazı kişilerin bireysel dini inanışları üzerine yazılan bir yazı değildir. Tam aksine dinin sadece bireylerin düşüncelerinde ve vicdanlarında yer etmesi gerektiğini savunmaktadır. Burada eleştirilen nokta din olgusunun, hangi din olursa olsun devlet politikalarında yer etmesi ve bu politikaların kendi iktidarlarını sağlama almak için insanların inançlarını kullanmasıdır.Devletin Dini Olmaz

Şu anda dünyada tam anlamıyla teokrasi ile yönetildiğini söyleyebileceğimiz az sayıda ülke olmasına rağmen, yönetim anlayışlarında ya da dillerinde dine fazlasıyla vurgu yapan bir çok ülke vardır. Yöneticilerin başvurabileceği en ucuz yöntemlerden biridir bu. Fakat bir o kadar da etkili.

Çünkü din içinde bir çok kutsiyet barındırır. Her dinin içinde kutsal addedilen, sorgulanamayan kavramlar vardır. Ve yöneticiler bu kavramları kullanarak kolaylıkla halkı galeyana getirebilir ve kendi çıkarları doğrultusunda reaksiyonlar yaratabilir. Tarihte Haçlı Seferleri ile karşılığını bulan bu kitlesel cinnet durumu, günümüzde de özellikle Ortadoğu’dan yükselen Cihad çağrılarıyla varlığını sürdürmekte.

Bu durumun sadece kitlesel savaşlar ya da savaş çağrıları gibi uç örnekler yaratmaktan daha farklı sonuçlarıyla ise çok daha sık karşılaşıyoruz. Devletler dini argümanlar üzerinden toplumun yaşama biçimlerini, özgürlük alanlarını belirlemeye çalışıyor. Bu doğrudan bir din üzerinden ya da dinin mezhepleri üzerinden uygulanıyor. Devlet dili olarak hangisi kullanılıyorsa onun dışında kalan din ve mezhepler ayrımcılığa uğruyor ve dışlanıyor. Sonuç olarak da dışarıda kalan insanların ya dini özgürlükleri kısıtlanıyor ya da mezhep çatışmaları baş gösteriyor.

Yönetim biçimleri tarih boyunca sorgulanarak ve gelişerek günümüzdeki  haline gelmiştir ve bu sorgulama sonucunda gelecekte daha iyi noktalara gidebilir. Fakat biz, devlet yönetiminde asla sorgulanamaz tabularla dolu olan din olgusuna yer verirsek, gelişmek bir yana daha da geriye gitmemiz kaçınılmaz. Bundan dolayıdır ki dini bireylerin düşünsel ve yaşamsal anlayışlarından öteye taşınmasının, kişinin kendi vicdanının ötesinde yer etmesinin önüne geçilmesi bütün insanlığın gelişimi açısından elzemdir. Burada devlete düşen tek görev tek bir din ya da mezhebin bayrağını taşımaktan vazgeçip; herkesin, dini özgürlüklerini ayrım yapmaksızın ya da birini diğerinden üstün tutmaksızın yaşamasını garanti etmektir.
Mustafa Burak Yıldırım 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu