Hepimizin bildiği gibi gıdanın ana üretim materyali TOHUM dur. Tohumlar binlerce yıldır doğada kendi kendine yetişmiş, günümüzden 10.000 yıl önce planlı olarak ekilmeye başlamıştır. Yani insanoğlu artık avcılık ve toplayıcılığı terk ederek tarım sistemini oluşturmuştur.
Sanayi devrimi sonrası ülkelerin yönetim sistemleri değişmiş ve arada, adına cumhuriyet veya demokrasi denilen, -sözde- seçimlerle işbaşına gelen yönetim sistemleri doğmuştur.
1900’lü yıllarda ise Amerika’da doğan yepyeni bir ortaklık; Rockefeller Vakfı…
Yeşil Devrimin yaratıcısı!
2.Dünya Savaşı sonrası erkek nüfusun azalması, savaş süresince işlenemeyen topraklardaki verim kaybı nedeniyle insanlığın açlıkla karşı karşıya olduğu açıklanmıştır.
1950’li yıllarda verim artışı amacıyla şeker gübresi ile başlayan Yeşil Devrim ilerleyen süreç de, yoğun miktarda kullanılan kimyasallara kadar uzanacaktır. Öyle ki, artık tüm dünyada lanetlenmesine karşın, satışı ve kullanımı birçok ülkede devam etmektedir.
Rockefeller vakfı tarafından desteklenen Amerikan Başkanlarından Henry Kissinger, 1970 yılında “Eğer petrolü kontrol ederseniz ülkeyi kontrol edersiniz, eğer gıdayı kontrol ederseniz nüfusu -dünyayı- kontrol edersiniz” diyerek, Yeşil Devrim’in cephe değiştireceğini belirtmişti…
Rockefeller vakfı, Carnegie, Harriman ve diğer zengin elit aileler tarafından fonlanan öjenik (üstün ırk yaratma) lobisinin 1920’den beri biricik amacı ‘negatif öjenik’tir.‘Negatif Öjenik’ istenmeyen soyların sistemli bir şekilde yok edilmesidir.
2.Dünya Savaşının başrol oyuncusu Hitler’i de destekleyen Rockefeller vakfı tarafından çeşitli şirketler kurulmuş ve 1980’lere gelindiğinde ise karşımıza yeni oyuncular çıkartmıştır.
Bill Gates, Gates Vakfı, Cargil, Bayer, DuPont, Pioneer, Monsanto, Syngenta…
Bunlar yetmez, Dünya Tarım Örgütü, Birleşmiş Milletler bünyesindeki çeşitli kalkınma örgütleri…
Aynı tarihlerde Yeşil Devrim terk edilirken bu kez de üstün tohum yaratılma çalışmaları başlatılmıştır.
Tohumların kendi kendine tozlaştığını / döllendiğini tesadüfen fark eden ünlü bilim adamı Mendel kanunları esas alınarak, artık adına hybrid / hibrit denilen kısır tohumlar…
Bu tohumlar aynı türdeki (domates / domates) farklı çeşitlerin insan eliyle tozlaştırılmasıyla yapılmaktadır. Doğa kurallarına karşı gelirken “Ölüm Tohumları” kitabı yazarı F.William Engdahl, “Bu insanlar, yapabildikleri her şeyi yapıp, her şeyi kontrol etmeye çalışıyorlar. Tanrı’ymış gibi davranıyorlar” derken, bir başka noktaya dikkat çekiyor: Dünya nüfusunu da kontrol etmenin amaçlandığına…
Çok eski değil, günümüze yakın zamanlarda Ortadoğu’da Dünya Sağlık Örgütü tarafından desteklenen, çocuklara yönelik aşı kampanyasında onlarca çocuk ölmedi mi?
Geçmişte özellikle Afrika ülkelerinde çeşitli aşı kampanyalarıyla kadınların hamile kalamamasını, erkeklerin ise spermlerinin öldürülmesine yönelik aşılıma kampanyaları yapılmadı mı? Yine geçmişte “kuş gribi” nedeniyle -kanatlı hayvanların yok edilmesi hariç- milyonlarca aşılama yapılırken, belki de bu insanların 20-30 yıl sonra ölümlerine zemin hazırlanmadı mı?
Sorular çok ama cevap için beklemekten başka çare yok!
1900’lü yıllarda kurulan, 1950’lerde başlayan ve tüm dünyaya egemen olmaya çalışan başta Rockefeller vakfı, Birleşmiş Milletlerdeki bir kısım uluslararası grupları da yönlendirerek, tüm dünyada küçük çiftçileri ve köylüleri topraklarından koparıp, şehirlere taşımaya, böylelikle kapitalizme daha ucuz işgücü sağlamaya yönelmiştir. Bu plan kapsamında öncelikle Afrika ve geri kalmış ülkelerin yeraltı ve yerüstü zenginlikleri talan edilmiş, bu ülkelerin bağımsızlıkları sözde geri verilirken topraksız kalan kişilerin zengin ülkelere göç etmesine göz yumulmuştur. Böylelikle zengin ülkelerin daha ucuz işçi çalıştırma hedefleri desteklenmiştir.
Tarım, köylülük, küçük çiftçilik, bitkisel üretim ve hayvancılık üretim politikaları…
Yeşil Devrim öncesi ve 1980’lerde uygulanan hibrit tohum politikasıyla sözde verimi arttırılan tohumların üretimine hız verilmiştir.
Ancak bu tohumu eken üreticiler daha çok ürün almak için kimyasal içerikli hormon / gübre kullanmak, oluşacak yeni hastalıklar için ise yine Yeşil Devrim artığı zirai ilaçları kullanmak, aşırı sulama yapmak zorunda kalacaklardır. %25 oranında verim artışı olduğu söylenen bu tohumların götürdükleri ise hesaplanmamaktadır.
Öte taraftan bu tohumlar bir sonraki yıl aynı verim ve çeşitte ürün vermediğinden her yıl tohum satın alma zorunluluğunu ortaya çıkmaktadırlar. Çiftçi her yıl tohuma para verecek, böylelikle tohumlar konusunda bu şirketlere kayıtsız şartsız teslim olacaktır.
http://www.viraledito.com/