Bilim Teknoloji

Edwin Hubble: Evreni Genişleten Adam

Ondan önce evren Samanyolu’ndan ibaret sanılıyordu. Ama o Samanyolu’nun ötesinde uçsuz bucaksız bir evren olduğunu gördü…2_gato_hubble
Son 100 yılda gökbilimciler kuasarları, pulsarları, kara delikleri ve uzak güneşlerin yörüngesinde dönen gezegenleri keşfetti. Ama bütün bunlar Edwin Hubble’ın 1920’lerde birkaç yıl içerisinde yaptığı keşifler yanında sönük kalır. O zamanlar meslektaşlarının çoğu, birkaç yüzbin ışık yılı genişliğindeki Samanyolu Galaksisi’nin bütün bir evreni oluşturduğunu düşünüyordu. Ama Güney California’daki Wilson Dağı’nın soğuk zirvesinden uzayın derinliklerini gözleyen Hubble, Samanyolu’nun milyonlarca galaksiden sadece biri olduğunu farketti. Samanyolu bu inanılmaz büyük evrende çok küçük bir noktacık gibi kalıyordu.

Ama Hubble bu başarısını bile gölgede bırakacak bir diğer keşifte bulundu. Bu galaksilerden oluşan kozmosun genişlediğini, tıpkı dev bir balon gibi şiştiğini gösterdi. Hubble yeni bir evren fikri oluşturdu ve evrenin doğuşu ve evrimini betimleyen Big Bang (Büyük Patlama) teorisi için ilk kanıtı sağladı. Kozmosu keşfetti ve bunu yaparken modern kozmoloji bilimini kurdu.44406

Hubble’ın astronomik zaferleri ona dünya çapında bilimsel şerefler kazandırdı ve onu 1930’larda ve 1940’larda Hollywood’un önde gelen isimlerinden biri kıldı. Hubble, Aldous Huxley’in sırdaşı, Charlie Chaplin, Helen Hayes ve William Randolph Hearst’ün arkadaşıydı. Ama hiç kimse 23 yaşındaki Oxford mezunu gencin 1923 yılında ilk işine başladığında böylesi bir geleceği olacağını tahmin edemezdi.

Hubble Chicago Üniversitesi’nde matematik, astronomi ve felsefe dersleri aldığı bilim anabilim dalında okudu. Uzun boylu, yapılı bir genç adam olarak basketbol ve boksta sivrildi (dövüş organizatörlerinin onunla bir profesyonel olması için konuşmaya çalıştıkları söylenir) ve akademik ve atletik hünerleri ona Oxford’da Rhodes bursu kazandırdı. Hubble İngiltere’de atletik uğraşılarını sürdürdü boks yaptı, parkurlarda koştu ve British Isles’daki ilk beyzbol takımlarından birinde oynadı.

Oxford’da, ölen babasına verdiği sözden dolayı bilim yerine hukuk okudu ama daha sonra branşını değiştirerek İspanyolca konusunda master yaptı. Amerika’ya döndüğünde bir lisede ortaokul öğretmenliği yaptı. Burada, edindiği İngiliz aksanıyla ve Oxfordlu tavırlarıyla öğrenciler arasında, özellikle de kız öğrenciler arasında çok popülerdi. Ama Hubble bilime dönmek istiyordu.

Bir yıl sonra, Wisconsin’deki Yerkes Gözlemevi’nde işe başladı. Burada, onu günün birinde ünlü yapacak olan bir konu üzerinde, Nebula adı verilen soluk, puslu lekeler üzerinde çalışmaya koyuldu.edwin_hubble

Hubble’ın gökbilimci olarak becerileri kendisine prestijli Mount Wilson Gözlemevi’nden teklif almasını sağlayacak kadar etkileyiciydi. Birinci Dünya Savaşı yüzünden burada çalışmaya hemen başlayamadıysa da 1919 yılında, yeni terhis olmuş Binbaşı Hubble hâlâ üzerindeki üniformalarıyla gözlemevine vardı. Artık dünyadaki en güçlü teleskop olan henüz tamamlanmış 100 inçlik (2,54 metrelik) Hooker Teleskobuyla uzayın derinliklerini gözlemeye hazırdı.

Hubble, dağın tepesinde en büyük bilimsel rakibi Harlow Shapley ile karşılaştı. Shapley Samanyolu’nun büyüklüğünü ölçmesiyle ünlenmişti. Cepheid değişken yıldızları olarak bilinen parlak yıldızları standart ışık kaynağı olarak kullanarak galaksinin 300 bin ışık yılı çapında olduğunu gösterdi, yani Samanyolu, önceden düşünülenden 10 kat daha büyüktü. Ama Shapley kozmosun Samanyolu’ndan ibaret olduğunu iddia etti. Işıltılı nebulalar ona göre tıpkı göründükleri gibiydi; bunlar, görece olarak yakın olan ışıyan gaz bulutlarıydı.

Hubble bundan o kadar emin değildi. Ve 1924’te, Shapley Harvard Gözlemevi’ni yönetmek üzere ayrıldıktan üç yıl sonra bunun aksi kanıtı buldu. Andromeda nebulasında bir Cepheid değişken yıldızı olduğunu farkeden Hubble Shapley’in tekniğini kullanarak nebulanın yaklaşık 1 milyon ışık yılı uzakta olduğunu gösterdi, yani Andromeda nebulası Samanyolu’nun sınırlarından çok uzaklardaydı. Bugün Andromeda’nın, onmilyarlarca galaksi içeren bir evrende kendi galaksimize en yakın galaksi olduğunu biliyoruz. Shapley Hubble’a yazdığı mektupta şöyle diyordu:

“Üzgün müyüm, yoksa sevinçli miyim, bilmiyorum. Belki de her ikisi.”

Hubble evrenin büyük ve Samanyolu’nun önemsiz olduğunu keşfetmekle bir anda büyük bir bilimsel üne kavuştu. Ama Hubble çoktan yeni bir problemle uğraşmaya başlamıştı. Yıllardır, gökbilimciler nebulalardan gelen ışığın olması gerekenden daha kırmızı olduğunun farkındaydı. Bu “kızıla-kayma” denen şeyin en muhtemel sebebi gözlemciden uzağa doğru hareketti.

Hubble ve asistanı Milton Humason bu uzaklaşan nebulaların mesafelerini ölçmeye başladı ve bugün Hubble Yasası olarak bilinen şeyi buldu: bir galaksi dünyadan ne kadar uzaksa o kadar hızlı uzaklaşmaktadır. Bu, bütün evrenin hızla genişliyor olduğu anlamına gelebilir miydi? Bu sonuç olağanüstüydü ve akıllara durgunluk vericiydi, ama kaçınılmaz görünüyordu.hubble2

Einstein Hubble’in keşfini duyduğunda çok sevindi. On yıldan fazla bir zaman önce yeni ortaya koyduğu genel görecelik teorisi ona evrenin ya genişlediğini ya da daraldığını söylüyordu, ama gökbilimciler ona durumun her iki de olmadığını söylediler. Böyle olunca, Einstein doğru bildiğinden şaşarak, “kozmolojik terim” dediği ve evreni kendi içine çökmekten koruyan bir tür karşı-çekim kuvveti olan bir ekstra faktörle mükemmel denklemlerini berbat etti.

Ama Hubble’ın keşfiyle kozmolojik terim birdenbire gereksiz hale geldi. Neticede, Einstein’ın sezgileri doğru çıktı. Büyük gafı, kendinden kuşku duymasıydı ve 1931’de Caltech’e ziyareti sırasında büyük ve minnettar fizikçi teleskobu görmek ve kendisini akılsızlıktan kurtaran Hubble’a şahsen teşekkür etmek için Wilson Dağı’nın tepesine kadar tırmandı.

Çağın bilimsel süperstarının kendisine takdirlerini sunmasıyla Hubble da popüler bir süperstar haline geldi.

1936 yılında yayınladığı, keşiflerine ilişkin kitabı “Nebulaların Bölgesi” ününü pekiştirdi. Turistler ve Hollywood şöhretleri dağa çıkarak Hubble’ın evreni keşfettiği gözlemevini ziyaret ettiler, kendisi ve karısı Grace California sosyetesinin seçkinleri tarafından kucaklandılar.

Hubble’ın astronomiye son büyük katkısı Palomar Dağı üzerindeki Hale teleskobunun tasarımı ve yapımındaki merkezî rolü oldu. Hooker’dan dört kat daha güçlü olan Hale 40 yıl boyunca dünyanın en büyük teleskobu olacaktı. Daha da uzun bir süre dünyanın en büyük teleskobu olabilirdi, ama yapımı İkinci Dünya Savaşı yüzünden yarım kaldı, aynı şekilde Hubble’ın kariyeri de öyle. Eski Binbaşı Maryland’daki Aberdeen Deneme Üssünde balistik bölümünün başına geçti.

Hubble, 1949 yılında hizmete girdiğinde nihayet Hale ile ilgilenmeye başladı. Ama çok geçti; büyük bir kalp krizi geçirdi ve hiçbir zaman eski sağlığına kavuşamadı. Artık dondurucu soğukluktaki gözlemevinde bütün geceyi geçirebilecek takati yoktu.

Hubble’ın içine ukde olan tek şey Nobel Ödülü alamamış olmasıydı. Ve bunun için her şeyi denedi. Hatta 1940’ların sonunda amacı doğrultusunda bir kamuoyu oluşturabilmek için bir tanıtımcı tuttu. Ne var ki, astronomi için ödül yoktu ve Nobel komitesi astronominin fiziğin bir dalı olarak görülebileceğine karar verdiğinde artık çok geçti. İçeriden bilgilere göre, Hubble 1953 yılında öldüğünde Nobel ödülünü kazanmak üzereydi.

Hubble belki de adının, Hubble Uzay Teleskobu’na verilmiş olmasından teselli bulurdu. Bu teleskop şimdi kendisinin tahayyül bile edemeyeceği uzayın derinliklerini araştırıyor. Hubble teleskobu her ne harikalar önümüze seriyor olursa olsun, bütün bunlar Edwin Hubble’ın California’da ıssız bir dağın tepesinde göz attığı sahnede oynanıyor.

Michael D. Lemonick

Bu yazı ilk olarak www.solakkedi.com internet sitesinde yayınlanmıştır.

Dünyalılar 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu