Ne Yapmalı?manşet

Gece Notları: Kendime ve herkese dair notlar

 

Hiçbir düşüncenin fanatiǧi olmamak gerek. Çünkü fanatik insan neyi savunursa savunsun, katıdır ve o katılıkta özgür düşünceden, deǧişim ve gelişimden uzaklaşır. Fanatik kişi, statik düşüncesinin yarattıǧı sanal gerçekliǧi, nesnel gerçeklik olarak algılar ve herkesin kendisi gibi düşünmesini ister. Yüzde 80 deǧil, yüzde 100 herkes onun gibi düşünmelidir.

Şöyle bir düşünelim, herkesin aynı düşündüǧü bir dünya olamaz. Olursa ancak totaliter bir rejimde olur. Orada bile insanlar aynı düşünmezler, ama sanki sistemle aynı düşünuyorlarmış gibi rol yaparlar. Ve o rejim, sonunda yıkılır gider.

Bir düşünceyi ortaya koyduǧumuzda, insanların o düşünceyi onaylaması gerektiğine inanmayalım. Beynimizin farklı düşüncelerin girdiǧi kapısını kapadıǧımızda, kendimizi tek tip ve kısır bir fanatizme de mahkûm ediyoruz demektir.

İnsanların çelişkilerini bulmak hiç de zor değildir. Yaşamak, bütünüyle çelişki içinde olmaktır. Bu nedenle asıl zor olan kendi çelişkilerimizi bulmaktır. Başkalarının çelişkileri yerine kendi çelişkilerimize odaklanırsak, kendi gelişimimizin de önünü açmış oluruz. Önemli olan hata ya da yanlış yapmak deǧil, bu hata ve yanlışları saptayarak ileriye doǧru yürümeye devam etmektir. Hata yaptık, hata yapacaǧız ve gelecekte de çelişkilerimiz olacak. Yalnızca yürümek ve yürürken kendimizi sorgulamak gerekir. Lao Tse’nin dediǧi gibi, başkalarını deǧil, kendimizi yenmemiz gerekiyor her şeyden önce.

Bir düşünceyi anlamadan, kapaǧını bile kaldırmadan reddetmek ve kendi düşüncemizi sorgulamamak fanatizme götürecektir bizi.

Birisi, sizin düşüncenize göre kutsal olan kişi ya da kişileri eleştirel ölçütler çerçevesinde eleştirdiğinde, ya da sizin gibi düşünmediğinde hemen insanlara saldırmamak gerek. Eǧer böyle yaparsanız, yarın iktidarı ele aldıǧınızda kendinizden farklı düşünen herkesi hapishanelere, toplama kamplarına koyarsınız. Farklı düşünmek, insanların en doğal haklarıdır. Sizin için kutsal olan insan, lider bir başkası için kutsal deǧildir.

Bir yerde tek adamlıǧa karşı çıkarken, başka bir yerde başka adamları yüceltmeyelim. Eleştirilemez, kutsal hiç kimse olmasın dünyamızda. Liderler olmasın… Partiler, bayraklar kutsal olmasın, bütün bunlar ideallerin, insanların ve halkların özgürlüğünün önüne geçmesin.

Politik liderlerin heykelini dikmeyelim kendi dünyamızda. Heykelini dikeceğimiz insanlar yalnızca sanatçılar, yazarlar, filozoflar ve bilim insanları olsun. İnsanların düşüncelerine, mücadelelerine ve kişiliklerine saygı duyalım, ancak onları yüceltmekten, ilahlaştırmaktan ve elitleştirmekten kaçınalım.

Dostlarımızın bize göre kusur ve hatalarını (belki onlara göre eksik ve hata değildir) doğrudan kırıcı ve katı biçimde dile getirmekten kaçınalım. Bunu daha farklı yollarla yapıcı biçimde dile getirirsek, ilişkilerimiz de daha sağlıklı olacaktır. İlişkilerimizde kusur bulan değil, kusur kapatan olalım.

Yanımızda, çevremizde hep bizden farklı düşünen insanlar olsun. Foucault’nun dediǧi gibi “Bir yerde herkes birbirine benziyorsa, orada kimse yok demektir.” O insanlar bize farklı düşüncelerini söylesinler. Bu düşüncelerden de yararlanalım. Hep dinleyelim, öǧrenelim. Kendi düşüncemizi korkusuzca,  özgürce söyleyelim, ama asla dayatmayalım.

Eleştiriyorsak bunu, okuduktan ve anlamaya çalıştıktan sonra yapalım. Ve eleştirimizi küçümsemeden, aşaǧılamadan, suçlamadan yapmaya çalışalım.

Kuşkusuz bir yazar ve insan olarak benim de eksiklerim, çelişkilerim ve hatalarım vardır ve olacaktır. Benim yazılarımda da çelişkiler bulunabilir, Marx, Nietzsche ve Dostoyevski’de ve yaşayan tüm insanlarda olduğu gibi. Önemli olan bu kaçınılmaz süreçte, kendini dönüştürmeye çalışmaktır.

Deǧişim ve dönüşüme kendimizden başlayalım. Başkasının deǧişimini gözlemek yerine, sık sık aynaya bakıp kendi deǧişim ve dönüşümümüze dikkat edelim. Bu ayna, lunaparklardaki dev aynası da olmasın. Normal bir ayna olsun ki, kendi gözümüze olduǧumuzdan daha büyük görünmeyelim.

Başkasının yaşam biçimini zorla düzenlemeye çalışmayan her düşünceye saygı göstermeliyiz ki, bizim düşüncemiz de saygı görsün. Bu saygı sınırları içinde, eleştirel olunmayacaǧı anlamına gelmez.

Eǧer başkalarının yaşam biçimini deǧiştirme istemine sahip olmadan bir dine inanıyorsanız, buna saygı duyarım. Ama bilimsel materyalist bir dünya görüşüne sahip olduǧunuzu iddia edip de, sorgulamadan yaşıyorsanız, sonuç olarak sizin inancınız da bir dindir, metafiziktir.
Bugün özgürlükten söz edip, yarın iktidarı ele aldıǧımızda insanları farklı düşünceleri nedeniyle hapsedeceksek, bu demektir ki biz asla özgürlüǧü aramamış, istememişiz. Yalnızca iktidarı istemişiz.  Çünkü Rosa Luxemburg’un dediǧi gibi “Özgürlük, her zaman farklı düşünenlerin özgürlüğüdür.”
Herkes benim gibi düşünmek zorunda deǧil. İşte bu cümleyi bir dua gibi günde 100 kez tekrar etmemiz gerekiyor.

 

Erol Anar
22 Şubat 2017
Paraná

 

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu