Öğretmenliğe ilk başladığım yıllarda öğrencilikle ilgili anılarım çok tazeydi ve öğrencilerime anlattığım konuyla ilgili bir anımı ya da bir hikâyeyi paylaşırdım. Çünkü öğrendiklerini gerçek hayatla bağdaştırmaktan, hikâye dinlemekten büyük keyif alırlardı. Aynı öğrencilerime üç yıl sonra daha önce size bu konuyla ilgili anımı ya da hikâyemi anlatmıştım deyince aynı anıyı, noktasından virgülüne kadar bana anlattıklarında eğitimde hikâye anlatmanın, öyküleştirmenin gücünü keşfettim. Çocuklar ne konuyu ne de hikâyeyi unutmamıştı. Ömür boyu da kendi hikâyelerini yaşarken anlatılacak, hatırlanacak hazineler olarak yanlarında taşıyacaklardı.
Geçmişten günümüze hikâye anlatmak iletişim kurmanın en doğuştan gelen, en içgüdüsel ve önemli şeklidir. Dünya üzerinde her kültürde hikâyeler anlatılır. Yazılı edebiyattan önceki sözlü edebiyat döneminde insanlar inançlarını, yaşayışlarını, başlarından geçen olayları, korkularını, sevinçlerini şiirle, destanla, efsaneyle, hikâyeyle anlatma ve kuşaktan kuşağa aktarma ihtiyacı duymuştur. Bizde ise 16. yüzyıldan itibaren eski ozanların anlatma geleneği olan destanların yerini halk hikâyeleri almıştır. Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre, Aşık Garip, Köroğlu, Battal Gazi, Dede Korkut Hikayeleri gibi.
Uzun kış gecelerinde, eğlencelerde, ramazan aylarında günlerce süren hikâyeler anlatılırdı. Amaç halkı sadece eğlendirmek değil aynı zamanda bilgilendirmek, eğitmek, farklı hayatlara tanık etmek, toplumsal birlik ve insan olma ideali etrafında toplamaktı.
Teknolojinin gelişmediği, insanların bir odada sobanın etrafında toplanıp oturduğu dönemlerde ninelerin, dedelerin belleğinden süzülen masallarla ve hikâyelerle büyüyen nesil her koşulda mutlu olmanın, çözüm yolu bulmanın, kardeşçe yaşamanın, hayal güçleriyle hayata katkıda bulunmanın gücünü bu anlatılardan almıştır.
İnsanların birbirinden koptuğu, anlatmanın, sohbetin azaldığı günümüzde hikâye anlatmanın, hikâye etmenin önemi yeniden anlaşılmış, eğitimden büyük şirketlere kadar kendine yeniden yer bulabilmiştir. Her ne kadar klasik hikâye anlatmanın farklı şekillerine dönüşse de tarih anlatıcılığı, kişisel hikâye anlatıcılığı, politik anlatıcılık, hikayeleştirerek öğretme gibi farklı yönlerde insan hayatına yararlı olmaya devam etmektedir.
Bir çocuğa bu çiçek papatyadır dediğinizde, papatyayı ezberletmiş olursunuz. Ona papatyanın hikâyesini anlattığınızda papatyayı ona tanıtmış, belleğine kazımış olursunuz; bahar gelince kırlara kar düşmüş gibi bembeyaz açar, yaprakları tıpkı bir martının kanatları gibi ince, uzun. Yüzyıllardır âşıkların umudu olmuş, seviyor sevmiyor diye fal bakılan çiçek.
Akşam yemeklerinde günün nasıl geçti diye sormak yerine yağmurun nasıl güzel yağdığından, eve gelirken tepeden tırnağa ıslandığınızdan ve bundan nasıl büyük bir keyif aldığınızdan, saçak altına saklanmış simsiyah kedinin yumuşacık tüylerini nasıl okşadığınızdan bahsedin. İşte o zaman “Her zamanki gibi geçti.” cümlesi yerine bir sonraki akşam çocuğunuzun tüm günün hikâyesini uzun uzun anlattığını göreceksiniz. Ayrıca aile hikâyeleri dinleme empatiyi geliştirdiği gibi olumlu kimlik oluşumuna katkı sağlar. Çocuğun kendini güvende hissetmesine yardımcı olur.
Bir eğitimci olarak derslerde hem hikâye anlatmak hem de dersi hikâye ederek anlatmaya başladığımda çocuklar üzerinde sihirli bir etkinin oluştuğunu gözlemliyorum. Anlatmaya başladığınız anda sınıfta bir sessizlik olur, hikâyenin akışına göre merak duygusu artar ve heyecanla sonucu beklemeye başlarlar. Hikâye bittiğinde düşsel bir dünyada dolaşmanın olumlu etkisiyle sonrasında anlatacaklarınız için öğrencilerin konudan kopmadan derse motive olmasını da sağlar.
Hikayeler çocukları gelecekteki olaylara hazırlamada da etkili bir yöntemdir. Dört yaşındaki çocuğunuzu anaokuluna göndermeden önce anaokulunun nasıl bir yer olduğuyla ilgili hikaye anlatarak kaygılarını azaltabilir ve onu yeni karşılaşacağı ortama hazırlayabilirsiniz. Ya da tuvalet eğitimi verirken onların hayal gücünden yararlanabileceğiniz hikayelerle tuvaleti korkulacak bir yer olmaktan ziyade sevimli bir kahramanın yerine koyarak, kişiselleştirerek tuvalet eğitimini baskı yapmadan eğlenceli bir hale çevirebilirsiniz.
Eğitimi eğlenceli, unutulmaz ve kolay yapmanın bir çok yolu olduğu gibi hikayeleştirerek anlatmanın faydalarını özetle şöyle sıralayabiliriz.
- Hikayeler bilginin daha fazla hatırlanmasını sağlar.
- Hikaye okumak çocukların zihnini açar.
- Zor olayları hikaye ederek anlatmak, çocuğun olaylara doğru bir bakış açısı geliştirmesini sağlar.
- Hikaye anlatmak empati gücünü geliştirir ve iletişim kurmayı güçlendirir.
- Hikaye anlatmak dinleme becerisini geliştirir.
- Hikaye dinlemek çocuğu kendi hikayelerini yazmak için motive eder.
- Başka hayatların hikayesine tanık olan çocuklar farklı hayatlar tanıdıkça hoşgörülü olmayı öğrenir.
Hikaye anlatmak herkesin dünyasını paylaştığı sosyal, eğlenceli, unutulmaz anların yaşandığı bir eylemdir. Hollywood’un en ünlü senaristlerinden biri olan Robert McKee “Zihnimizin dili, öykü dilidir.” der. Zihnimizin dilini keşfedip kullanan eğitimcilerin ve ebeveynlerin çocukları hayatta fark yaratmaya devam edecek ve başarılı çocuklar olacaktır.
Fatma KOŞUBAŞI
Eğitimci, Yazar
Dünyalılar