Çevre

Kafam çok karışık dedi Tanrı

Kafam_çok_karışık_ergür_altan_dunyalilar“Kafam çok karışık” dedi bir adam; “iyi hissetmiyorum kendimi.” Öyle dalgın, öyle yorgun bakıverdi pencerelerden. “Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?” dedi. Sustu. “Bunca zulmün, bunca yalan dolanın ve savaşın sebebini “kader” diyerek nasıl açıklayabiliyorsunuz?”

“Kafam çok karışık” dedi bir kadın; “iyi hissetmiyorum kendimi.” Öyle solgun, öyle ölgün bakıverdi odalardan. “Nasıl bu kadar kaskatı durabiliyorsunuz?” dedi. Sustu.”Paraya pula, statüye ve bir dolu saçmalığa nasıl bağlanabiliyorsunuz körü körüne?”

“Kafam çok karışık” dedi bir çocuk; “iyi hissetmiyorum kendimi.” Öyle naif, öyle dingin bakıverdi avlulardan. “Nasıl bu kadar kibirli düşünebiliyorsunuz?” dedi. Sustu. “Size düşlerden, oyunlardan ve özgürlükten bahsettiğimde nasıl umarsızlaşabiliyorsunuz böyle?”

“Kafam çok karışık” dedi bir kedi; “iyi hissetmiyorum kendimi.” Öyle bezgin, öyle küskün bakıverdi sokaklardan. “Nasıl bu kadar bencil yaşayabiliyorsunuz?” dedi. Sustu. “ Siz ki bir noktanın milyarlarca parçasından biri bile değilsiniz yeryüzünde; benden üstün olduğunuzu nasıl iddia edebiliyorsunuz?”

“Kafam çok karışık” dedi bir ağaç; “iyi hissetmiyorum kendimi.” Öyle ürkek, öyle mahzun bakıverdi caddelerden. “Nasıl bu kadar yoksullaşabiliyorsunuz?” dedi. Sustu. “Kuruyorken dallarım ve gövdem çürüyorken, beni yalnız bırakmayan güvercinlerin vefasının nasıl farkına varamıyorsunuz?”

“Kafam çok karışık” dedi bir ırmak; “iyi hissetmiyorum kendimi.” Öyle bitkin, öyle yenik bakıverdi toz dumanlardan. “Nasıl bu kadar vahşileşebiliyorsunuz?” dedi. Sustu. “Çağıl çağıl akan suyumu kurutmuşken siz ve öldürmüşken balıklarımı; kendinize, ailenize, çocuklarınıza nasıl tarif edebiliyorsunuz bu kıyımı?”

“Kafam çok karışık” dedi bir dal; “iyi hissetmiyorum kendimi.” Öyle kırgın, öyle incinmiş bakıverdi meydanlardan. “Nasıl bu kadar odaklanabiliyorsunuz kendinize?” dedi. Sustu. “Övündüğünüz gökdelenlerin, kutsadığınız plazaların  altındaki toprağın sahibi siz değil, bir ormanken ve o ormandan geriye kalan son bir izken ben,  her gün yüzlerce, binlerce kez üstüme basıp geçmeyi nasıl hak sayabiliyorsunuz kendinize?”

“Kafam çok karışık” dedi bir bulut; “iyi hissetmiyorum kendimi.”  Öyle yaslı, öyle puslu bakıverdi gökyüzünden. “Nasıl bu kadar sahiplenebiliyorsunuz yozluklarınızı?” dedi. Sustu. “Gökyüzüne “hava sahası” deyip, kuşların, ayın, yıldızların ve benim olan gökyüzünü, devlet denen rezil rüsva yapılarınıza hapsetmeyi nasıl onurunuza yedirebiliyorsunuz?”

“Kafam çok karışık” dedi Tanrı; “iyi hissetmiyorum kendimi.” Öyle çocuksu, öyle kimsesiz bakıverdi uzaklardan. “Nasıl bu kadar inanabiliyorsunuz bana?” dedi. Sustu. “Cennet de, cehennem de ruhunuzda gizli ve barışa, vicdana, can kıymetine inanmanızı dilerdim; ruhunuzdaki tanrıyı, doğayı ve evreni duyumsayabilmenizi. Anlıyorum ki mümkün değil bu; oysa benim sizden bir parça olduğumu yalnız`ca, nasıl bilemezsiniz…”

Ergür Altan 

erguraltan@gmail.com

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu