Dönüşüm kelimesi “olduğundan başka biçime girme, başka bir durum alma, tahavvül, inkılap, transformasyon”olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımdan hareketle kentsel dönüşüm, kentsel alanların var olan durumundan başka biçime girmesi, başka bir biçim almasıdır denebilir. Ancak bu tanımlama kentsel dönüşümün anlaşılabilmesi için yeterli değildir. Ortada bir dönüştürme olunca şu soruyu sormak gerekir; kentsel dönüşüm kimin çıkarları için uygulanıyor? Yani kentler kimlerin çıkarlarına hizmet için dönüştürülüyor?
Kentsel dönüşüm adıyla ülkemizin gündemine getirilmiş olan proje bir rant projesidir. Yani bir yağma ve talan projesidir. Bu proje ile kent halkının herhangi bir sorunu çözülmeyeceği gibi herhangi bir planlamaya dayanmadan yapılacak uygulamalar sonucunda, yoksul emekçi halk bin bir zahmetle sahip başını sokacak bir yuva hakkından olacak ve öte yandan var olan kent sorunlarının hiçbirine çözüm getirilmeyecektir. Tersine başta konut ve ulaşım sorunu olmak üzere var olan sorunlar daha da ağırlaşacaktır.
Tayyip Erdoğan Gaziosmanpaşa’da kentsel dönüşüm kapsamında yapılan törende şunları söylüyor;
“Kentsel dönüşümde kararlıyız. Bedeli ne olursa olsun bunu gerçekleştireceğiz. Biz çakma zihniyetlerle yürümüyoruz. Biz bu ülkede halkımın ruh köküne hitap eden zihniyetle yürüyoruz. İnşallah süreç boyunca Türkiye’nin yeni şehirlerini inşa edecek, insanımıza layık evler imar edecek, dünya sathında parmakla gösterilmemizi sağlayacak iş yerlerini kuracağız.”
Tayyip Erdoğan her konuda olduğu gibi “Kentsel Dönüşüm” konusunda da halkı kandırmak için yalan ve demogojilere başvurmaktadır. Kentsel dönüşüm projesi demek arazi mafyacılığı demektir. Mafyanın başı AKP hükümeti, üyeleri ise hemen hemen tamamı inşaat sektörüne girmiş Türkiye oligarşisidir. Şehir merkezine yakın arazilerde yaşayan yoksul halkı şehrin dışına sürüp boşalttıkları yerleri bu mafya üyelerine peşkeş çekmenin adı “Kentsel Dönüşüm” olmuştur.
AKP’nin asli görevi, halkımızın evlerini başlarına yıkan, holding patronlarının çıkarlarını ön planda tutan kentsel dönüşüm projelerini uygulamaktır. Kentsel dönüşüm kapitalist sistemden bağımsız değildir ve alabildiğine sınıfsaldır, sınıfsal niteliğinden soyutlanarak tartışılması, kavramın amacının doğru olarak anlaşılmasına engel olur. Kentsel dönüşüm kavramı ülkemizde yıkımla, talanla, rantla eş anlamlıdır. Hernekadar büyük kentlerin içinden çıkılamaz sorunlarını çözmek, daha yaşanabilir mekanlar ve alanlar yaratmak gibi “yüce” amaçlar için; çare olarak sunulmuş olsa da, mevcut sistem içerisinde bunun sağlanması mümkün değildir.
Bugün tüm dünyada insanlık, her alanda bir gerileme yaşamaktadır. Kapitalizm artık yalnızca tüketimi örgütlemekte, tüm dünyada çılgınca bir yağma ve talan politikası izlemektedir. Kapitalist sistem hiçbir alanda ilerici olmadığı gibi tüm dünyadaki kentsel politikalarda da ilerici değildir. Hele ki Türkiye gibi yeni sömürge tipi ülkelerde kapitalizmin en gerici politikaları uygulanmaktadır. Türkiye’de hiçbir şehir planlı bir şekilde inşa edilmemiştir. Burjuva partilerinin ve oligarşinin kısa vadeli çıkarları her zaman bilimin, tekniğin, eğitimin, sağlığın, kültürün önünde olmuştur. Belediye hizmetlerinden tutun da, merkezi politikalara kadar tüm uygulamalar günü kurtarmayı amaçlayan, plansız uygulamalardır. En sıradan belediye hizmetinden, 3. Köprü projesine kadar hiçbir proje şehircilik ilkeleri, halkın çıkarları gözetilerek yapılmaz. Bunun yanı sıra AKP iktidarı ise emperyalizmle en sıkı ilişkiler içerisinde olan, en gerici iktidardır.
Başbakan yukarıdaki konuşmasında “Biz bu ülkede halkımın ruh köküne hitap eden zihniyetle yürüyoruz” diyor. Yapılacak büyük gökdelenler, lüks konutlar kimler için ve hangi amaç için yapılmaktadır? Sermaye gruplarının çıkarları uğruna yapılan bu dönüşüm projelerinin halk için yapılmadığı açıktır.
Başbakan “İstanbul’u dünya kenti “ yapmak üzere bu projeleri gerçekleştireceklerini açıklıyor.
Peki gerçekte olanlar nelerdir?
İstanbul’un tarihi ve doğal güzellikleri, kent için yaşam kaynağı olan ormanlar ve su havzaları tahrip ediliyor. Nufusun yoğun olarak bulunduğu bölgelerdeki kamu arazilerinin tamamına gökdelen yapılmıştır. İstanbul’da yaşanacak bir depremde çadır kentler, hastaneler, afet koordinasyon merkezleri kurulacak yer neredeyse kalmamıştır.
İstanbul türlü güzellikte cami, kilise, sinagoga ev sahipliği yapmaktadır. Tarihin her dönemine ait ibadet yerleri vardır İstanbul’da. Çamlıca’ya yapılması planlanan camii AKP iktidarının dönemine ait bir cami olacaktır ve AKP iktidarının kendi dininden, tarihinden bir haber olduğunun en somut örneğidir.
Keza Haydarpaşa ve Sirkeci Garları, Sevda Tepesi gibi tarihi, kültürel değeri olan yerler Arap petrol zenginlerine peşkeş çekilmiştir. İşte “AKP’nin Dünya Kenti Projesi” budur halka ait tüm bina ve alanları emperyaliste tekellere peşkeş çekmek…
Kent Projesi Nasıl Olmalıdır?
Bir kent projesi; tarihi kültürel dokuyu koruyarak, kentin eskiyen, çöken, bozulan ve terk edilen mekanlarının tekrar kullanılır duruma getirilmesini, ekonomik-sosyal, fiziksel ve çevresel koşulların tümünün kapsamasını ve sorunun bütünlüklü yaklaşımlarla ele alınarak kentin genel yapısının halk ihtiyaçları doğrultusunda iyileştirilmesini amaçlamalıdır. Sadece kentin fiziksel dokusunun yenilenmesi, mimari yapısının ve niteliğinin değiştirilmesi olarak ele alınmamalıdır. Aynı zamanda kentler ve bölgeler arası eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasını gerektiren bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Kentlerde bir zamanlar kullanılmış, sonra terk edilerek boşaltılmış, atıl halde bulunan bina ve arazilerin yeniden halkın kullanımına açılması sağlanmalıdır.
Kentsel dönüşüm bugünün Türkiye’sinde Rantsal Dönüşüm demektir ve ne kentlerin ne de kent halkının hiçbir sorununu çözmeyecektir.
Kentlerin sorunlarını ancak sosyalist planlama anlayışı çözebilir. Ancak sosyalizmin akılcı, kolektif, halkçı; kültüre, sanata, eğitime, sağlığa yani insana değer veren politikaları sorunlarımızı çözebilir.
Dünyalılar
(Bu yazı İvme dergisinden alınmıştır.)