Avustralya yüksek mahkemesinin önemli bir karar aldı. Cinsiyeti konusunda tereddüdü olan insanlar artık erkek ya da kadından oluşan iki şıktan birini seçmek zorunda kalmayacaklar. Belirsiz, ya da nötr diye, iki yeni seçenek daha eklenmiş bunların yanına.
Hetero bir düzenin neredeyse dışında kalan, kendilerini biyolojik özelliklerinden farklı hisseden transcenderler ve interseksler için bunun ne kadar büyük bir kazanım olduğunu anlatmaya gerek yok sanırım.
Yeni Zelanda’yı örnek almış Avustralya. Nepal ve Bhutan’da, bay ve bayan seçeneklerinin yanına homoseksüelleri düşünerek bir de X harfi konmuş ama bunun doğru olup olmadığı tartışma konusu.
Avrupa ülkelerinde translar, homoseksüeller her ne kadar kabul görseler, evlilik yapabilseler de, aile yapısı henüz tamamen hetero düzene göre ayarlı. Daha birkaç gün öncesine kadar Hollanda’da, evli bir lezbiyen çiftin çocuğu ile hetero bir ailede doğan çocuk eşit değildi mesela.
Bildiğimiz ana-baba gibi olabilmeleri için, çocuğu önce diğer ebeveynin evlatlık edinmesi gerekiyordu.
Feministler kimliklerden cinsiyet hanesinin kalkmasından yanalar.
Nepal’ da homoseksüeller için ‘üçüncü cinsiyet’ diye bir terim üretilmiş ama bu kabulden çok ayrımcılığı çağrıştıran bir anlam içerdiği için ve pratikte de zaten böyle yaşandığından dolayı fazla sempatik bakılmıyor.
Beterin beteri var kısmına örnek çok ama İran da ikiden fazla cinsiyet kabul etmeyen ülkelerden ve bu konuda da gayet açıklar. Ya kadınsın, ya da erkeksin diyorlar. Beğenmiyorsan eğer, ameliyat olursun. Cinsiyet değiştirdikten sonra kabul ediyorlar ancak homoseksüelliği, daha önce değil.
Avustralya’daki mahkeme kararı, cinsiyetsizliğinin resmi olarak kabul edilmesini isteyen 52 yaşındaki Norrie May-Welby’nin sayesinde alınıyor.
Aslen İskoçyalı olan ve yedi yaşından beri Avustralya’ da yaşayan Welby, kendisini ne kadın hissediyor ne de erkek ve bunu resmi kağıtlarında da görmek istediği için mahkemeye başvuruyor.
Bir erkek olarak doğan Norrie, 1983 yılında cinsiyet değiştirmeye karar veriyor ama bir süre sonra kadın vücudunda da kendisini bulamadığı için, ondan da vazgeçiyor ve o günden beri de nötr bir cinsiyetle yaşamını sürdürüyor.
Bu kadar doğal bir hak için hetero düzenden onay almak zorunda kalmanın acı gerçeği bir yana, kimliklerin kişiyi tespit etmekten başka bir fonksiyonu olmalı mı, diye de bir soru gelip takılıyor insanın aklına.
Yaz kan grubunu, boyunu, doğum tarihini, kimlik numarasını, bir resim, bir kaşe, yeter.
Hala var mı bilmiyorum ama eskiden bekar, evli, dul, falan da yazarlardı hanelerden birine. Hayır nüfus kütüğüne, siciline yaz. Bir yerlerde görünsün kimin kiminle evlendiği, çocukların kimden olduğu falan ama bekar ne, dul ne ya…
Kimlik göstermek zorunda olduğunuz durumların hangisinde böyle bir bilgi gerekli olur ki…
Trafik kazası olmuş, kadın kanlar içinde yatıyor, cüzdandaki medeni haline bakar polis.
“Hmm, dulmuş. Ölmüş, ölmüş, ört üstünü. “
Din kısmı vardır birde cüzdanımızda. Hayır, sorsalar da yazsalar okey, ama o da yok. Madem hepimiz kısaca Müslümansız, ne diye yazıyorsunuz?
Neyse, ben sevindim bu karara.
Umarım diğer ülkelere de örnek olur..
Nafiye Gölbaşı