Çevre

Köroğlu’nun destan yazdığı dağlar beton olacak!

2004 yılında maden yasasında yapılan değişikliğin ardından taş da mıcır da ‘maden’ kapsamına alınarak yasadaki korumacı maddeler ortadan kaldırıldı. Ancak bu düzenlemenin ardından sayıları hızla artarak mantar gibi çoğalan taş ocakları ülkenin dört bir yanında yaşam alanlarında büyük tahribatlara yol açmaya başladı. Doğal zenginliğiyle ünlü Bolu’nun Mudurnu ilçesine bağlı Yeniceşıhlar köyü de taş ocaklarının son kurbanlarından biri oldu. Köylerinde açılan taş ocağına karşı direnen köylüler yaşam alanlarını korumak için hukuk mücadelesine girişirken, şirket yetkilileri ise 98 hektarlık alanda yürütülecek faaliyetin kirliliğe yol açmayacağını öne sürüyor.

İşte 2014 yılının Türkiye’sinde taş devrini aratmayacak bir ‘kalkınma’ ve “istihdam’ öyküsü…

YENİCEŞIHLAR KÖYÜNÜN RÜYASI KABUSA DÖNDÜ

Bolu’nun Mudurnu ilçesine bağlı Yeniceşıhlar köyü, tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlayan yerleşimlerden biri. Ancak geçtiğimiz yıla kadar yeşillikler içindeki cennet köylerinde huzurlu bir yaşam süren Yeniceşıhlarlıların yaşamı bir kaç aydır kabusa dönmüş durumda. Bu kabusun nedeni ise Yeniceşıhlar köyünün hemen dibinde özel bir şirket tarafından açılan taş ocağı. 98 hektarlık alanı kapsayan taş ocağı işletmesinin köyün içme suyu kaynağına, tarım alanlarına ve doğasına zarar vereceğini öne süren Yeniceşıhlı köylüler, girişimi yargıya taşıdı.

KADINLAR EYLEM YAPTI, ŞİRKET ‘KİRLİLİK YARATMAYACAĞIZ’ DEDİ

Geçtiğimiz günlerde taş ocağına ait kamyonlar ve iş makinalarının önünde oturma eylemi yapan köylü kadınlar yaşam alanlarını korumaya kararlı. Günlerdir nöbet çadırında direnen Yeniceşıhlılar zaman zaman jandarmanın sert müdahalesiyle karşılaştı, kimileri de gözaltına alındı. Çarşı taraftar grubunun da destek verdiği köylülerin taş ocağı direnişinin ardından Bolu’da bir basın açıklaması yapan Köroğlu Beton adlı şirketin yetkilileri, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından 2022 yılına kadar işletme ruhsatı aldıklarını belirterek, işletme sırasında kullanılacak patlayıcıların gürültü kirliliğine yol açmayacağını savundu. Taş ocağı işletmesiyle ilgili çevresel kirlilik kriterlerinin ölçüldüğünü dile getiren şirket yetkilileri, kirliliğin çevre ve insan sağlığını tehdit etmeyecek düzeye indirildiğini öne sürerek, su kaynakları ve tarım arazilerinin de olumsuz etkilenmeyeceğini iddia etti.

‘İLÇENİN EKONOMİK HAYATINA KATKI SAĞLAYACAĞIZ’ İDDİASI

Şirket yetkililerinin iddialarına göre taş ocağına tahsis edilen alanda bulunan tarım arazileri ve yerleşim birimleri tozdan etkilenmeyecek. Ayrıca alanda endemik bitki, herhangi bir yaban havyanı da bulunmuyor. Şirketin açıklamasında, “Ocak açılmadan evvel İş Yeri Açma ve Çalışma Ruhsatının alınması aşamasında bütün kamu kurumlarının izin ve görüşleri alınarak ÇED dosyası oluşturulmuş ve olumsuz görüş bildiren hiçbir kurum olmadığı gibi işletme için zorunlu olan tüm önlemler alınmıştır. Diğer yandan şirketimiz Mudurnu gibi küçük bir ilçenin ekonomik hayatına önemli bir katkı sağlamakta, yapılan deprem konutları ile ilgili tüm malzemeyi en ucuz ve en kısa yoldan tedarik etmeyi üstlenmiş bulunmaktadır” ifadelerine yer veriliyor.

KÖYLÜLER ŞİRKETİN KAMUOYUNU YANILTTIĞI GÖRÜŞÜNDE

Ancak Yeniceşıhlar köylülerinin görüşleri oldukça farklı. Şirket yetkililerinin açıklamalarına yanıt veren Yeniceşıhlar köylüleri, şirketin kamuoyunu yanılttığını öne sürerek, ÇED Gerekli Değildir kararı verilen girişimin ÇED raporu varmış gibi gösterildiğini, konuyla ilgili dava sürecinin ise devam ettiğini dile getirdiler.

İPEK YOLU TAŞ OCAKLARIYLA TAHRİP EDİLDİ

Taş ocağıyla ilgili ruhsat süreci tamamlanıncaya kadar girişimden haberdar olmadıklarını belirten Yeniceşıhlar köylüleri, yaptıkları açıklamada şu görüşlere yer verdiler: “Köyümüzün civarında bugüne kadar pek çok taş ocağı açılmış, Adapazarı-Nallıhan yolunun görsel peyzajı bozulmuş, tarihe mal olmuş İpek Yolu yeterince hırpalanmıştır. Yıllardır köylerinin çevrelerinde taş ocaklarının sebep olduğu zararları gören halkın, bugün köylerinin yanı başında yapılan ocağın doğuracağı sonuçları öngörüp tepki göstermesi kadar doğal ve masum hiçbir şey olamaz.

‘BÖLGEDE BİTKİ VE HAYVAN OLMADIĞINI HANGİ KURUM TESPİT ETTİ?’

Şirket sahibinin basın açıklamasında söylediği işletme izin alanının köye uzaklığı 950 metre değil 810 metredir. ÇED raporu gerekli olacak her durumda sınır rakamlarda kalmaya dikkat etmişlerdir. Bütün bunların dışında resmi kurumlardan alınan belgelere dayanılarak söylenen endemik bitki ve nesli tükenmekte olan hayvan yokluğuna vurgu yapılmıştır. Burada hangi kurum mesai harcayıp bunu tespit etmiştir? Yerel halkın avlak olarak kullandığı bölgeye yetkililerden kim, ne zaman gelip incelemiştir, çalışma halka sorulmuş mudur?”

‘BU HALK DAHA BETON İCAT EDİLMEDEN TOPRAĞI İÇİN ŞEHİTLER VERDİ’

Bu halk yüzyıllardır orada. İşletme sahibinin gerine gerine söylediği 2022’ye kadar ‘Buralar bizim’ sözcüğü gerek yazılı gerekse sözel tarihte anlamını yitirmektedir. Zira o köy halkı 800 yıldır oradadır. Onun kendine paydaş toplamak için uydurduğu ’10 yıl kiralamak işi’ oranın halkı için bir şey ifade etmemektedir. Çünkü o halkın dedeleri agrega (Beton malzemesi, mıcır) diye bir şey icat edilmeden bu memleket için şehitler vermiş, bugün kendi çıkarları için mahvettikleri bağı, bahçeyi, doğayı, suyu korumak için Balkan, Çanakkale ve Sarıkamış’ta şehitler vermiş, kendi doğasını savunmaktan başka hiçbir çıkarı olmayan insanlardır! Bu ülke için canını vermiş, Kars’ın Sarıkamış’ına şimdiki taşocağından yollanmış ve bir daha geri dönememiş Kel Hasanoğlu Mehmet’in eşi, Kurtuluş savaşının ‘Kara Fatma’larından Deli Hatice’nin mezarına 324 metre uzaklıkta olması ve torunlarının bu yük altında ezilmesidir.

‘DAĞIMIZIN TAŞINI ÇALAN ŞİRKETİ DEVLET Mİ DAVET ETTİ?’

2009–2010 yıllarında köyümüze yakın bir alandan taş çalınmış ve köylüden gizlenerek “yasal kılıfa” sokularak ruhsat süreci tamamlanmıştır. Bu süreç tamamlanırken hiçbir kurum işin sosyal boyutunu düşünmemiş yada görmezden gelmiştir! Çok merak ediyoruz her lafın başında devletimiz gel deyince geliriz git deyince gideriz diyen şirket yetkililerini dağımızdan taşı çalarken devletimiz mi davet etmiştir!

‘SUYUMUZ KESİLDİ, HUZURUMUZ BOZULDU’

Bu süreçten sonra haberi olan köylümüz dağına, suyuna, merasına, ormanına gelecek kuşaklara temiz bir doğa ve onurlu bir gelecek adına sahip çıkmış ve bunun mücadelesini vermektedir. Yollarımız toz ve çamur içinde kalmıştır. Köylümüz hayvanlarını meraya çıkaramamaktadır. Köyümüzde iki ailenin suyu şimdiden kesilmiştir, yüzde 80 su ihtiyacımızı sağlayan kaynak tehlikede, su isale hattı ocak alanı içindedir. Atılan dinamitlerden engelli ve hassasiyeti olan vatandaşlarımız etkilenmektedir. En önemlisi ise zaten geçimini zor sağlayan insanlarımızın huzuru bozulmuştur.

‘YAŞAM HAKKIMIZ RANT İÇİN FEDA EDİLMESİN’

Siyasetçilerimize, İdarecilerimize sesleniyoruz: Bunlar yeterli gerekçeler değil ise on yıl sonra köylümüzün kalker tozundan ölmesi mi bekleniyor? Tüm köy halkının endişesi ve huzursuzluğu varken ve yıllar boyu devam edeceği aşikarken. Sosyal devlet olmanın gereği; yaşam ve geçim hakkı, temiz bir doğa, huzurlu bir ortamda yaşama hakkının bir şirketin rantı için feda edilmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Bir halkın endişesi varsa bunu kâğıt üzerinde bir evrakla yok sayamazsınız. Umuyoruz ki bu işin kazananı doğa ve insanlık olacaktır.”

Yusuf Yavuz

http://gazeteciyazaryusufyavuz.wordpress.com/

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu