Çevre

Köylüye 11 yılda yüzde 300 kazık atıldı!

Sofralarınızdan çalınan ekmek ve su artık küresel devlerin kontrolünde…

44. Olağan Genel Kurul’unun ardından bir sonuç bildirgesi yayınlayan Ziraat Mühendisleri Odası, 2002-2013 döneminde mazot, gübre ve yem fiyatlarında yüzde 300 artış yaşandığına dikkat çekerek, HES’lerle suları borulara hapsedilen üreticinin haklarının gasp edildiğine dikkat çekti. ZMO, köyleri boşaltılan Türkiye’nin 2013 yılında önemli miktarda buğday, mısır yağlı tohum, pamuk ithal ettiği gibi tarihinde ilk kez saman ithal eder duruma düşürüldüğünü açıkladı.

 ZMO 44. OLAĞAN GENEL KURULU ANKARA’DA YAPILDI

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO), 8-9 Mart tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilen 44. olağan genel kurulu kapsamında yapılan seçimle yeni yönetim organlarını belirledi. 27 şube, 53 il temsilciliğinden 390 delegenin katıldığı seçimlere tek liste olarak giren “Çağdaş Ziraat Mühendisleri Grubu”, yeni dönemde ZMO’nun yönetim organlarını yürütecek.

Genel Kurulun ardından bir sonuç bildirgesi yayınlayan ZMO yönetimi, Türkiye’deki kırsal ve tarımsal yapının durumu ile mesleki sorunlara ilişkin tabloyu kamuoyu ile paylaştı.

zmo 44. genel kurulunda yeni yönetim de belirlendi

ZMO 44. Genel Kurulu’nda yeni yönetim de belirlendi

‘KÜRESEL ŞİRKETLER GIDA ULAŞMA HAKKINI ENGELLİYOR’

Bugün dünyada uygulanan tarım politikalarının küçük ve orta ölçekli işletmeciliği tasfiye ederek, yerine çokuluslu şirketler tarafından dayatılan endüstriyel tarım ve sözleşmeli üreticilik modelini öne çıkardığına dikkat çekilen ZMO sonuç bildirgesinde, “küçük çiftçiler gıda egemenliğini ve güvenliğini yitirirken; çokuluslu şirketler tarafından üretilen/pazarlanan (GDO`lu) tohum, ilaç ve gübre gibi girdilere pazar yaratılmakta; tekellerin tarımdaki hakimiyeti güçlendirilmektedir. Çokuluslu şirketler günümüzde, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) tarafından dayatılan serbest ticaret anlaşmaları aracılığıyla, küresel pazarlardaki tarım/gıda ürünlerini tümüyle kontrol etmekte ve insanların gıdaya ulaşma hakkına engel olmaktadırlar”denildi.

KÖYLÜLÜĞÜN KADERİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLERİN İNSAFINDA

Türkiye’de 1980 sonrasında IMF ve Dünya Bankası`nın güdümünde uygulanan neoliberal yeniden yapılandırma programları çerçevesinde tarımın devletin destek ve koruma alanından çıkarılarak tarım ve köylülüğün kaderinin çokuluslu şirketlerin insafına terk edildiğine işaret edilen bildirgede, “Çiftçiye girdi ve destek sağlayan kamu iktisadi teşekkülleri (KİT`ler) özelleştirilmiş, başlıca çiftçi örgütlenmesi olan tarım satış kooperatifleri güçsüzleştirilerek işlevleri aşındırılmıştır. Kamunun tarıma yönelik politikaları küçük çiftçileri korumaktan ziyade büyük ve orta çiftçilere hizmet eder hale gelmiştir” görüşüne yer verildi.

2014 yılı başında Türkiye`nin kırsal-tarımsal yapısına ilişkin temel sorunlara değinilen sonuç bildirgesinde, özetle şu görüşlere yer verildi:

 BÜYÜKŞEHİR KANUNU İLE MERA VE YAYLALARA İMAR GELİYOR

“Köyler bu gün yaşlılara terk edilirken, göç eden genç nüfus kentlerin varoşlarında işsizler ordusunu büyütmüştür. Bu süreç yasal düzenlemelerle de hızlandırılmaya çalışılmıştır. 6 Aralık 2012 tarihli Resmi Gazete`de yayımlanan 6360 sayılı Büyükşehir Kanunu`yla 30 Mart 2014`ten sonra 16 bini aşkın köy, mahalleye dönüşecektir. Bu yerlerde köy tüzel kişiliğine ait mera, yaylak ve diğer varlıklar belediyelere devredilecek ve imara açılabilecektir. Böylelikle tarımsal üretimden zaten kazanç sağlayamayan çiftçilerin ellerindeki araziyi satıp üretimden çekilmeleri için zemin hazırlanmış olmaktadır.

11 yılda kırsal nüfusun büyük bölümü kentlere taşındı

11 yılda kırsal nüfusun büyük bölümü kentlere taşındı
yanlış tarım politikaları kırsal nüfusu boşaltıyor (fotoğraf, Antalya Elmalı'da terk edilen evler)

Yanlış tarım politikaları kırsal nüfusu boşaltıyor (Fotoğraf, Antalya Elmalı’da terk edilen evler)

MAZOT, GÜBRE VE YEMDE YÜZDE 300 ARTIŞ

Türkiye`de tarımın en önemli sorunu dışa bağımlı, çokuluslu şirketlerin kontrolündeki girdi piyasalarındaki fahiş fiyat artışlarıdır. Önemli bir girdi olan tarımsal kredi alanında özel bankaların yabancı sermayeli bankaların egemenliği giderek pekişmektedir. Ürün/girdi fiyat paritesi çiftçi aleyhine seyrine devam etmektedir. Örneğin çiftçi günümüzde rafineri çıkış fiyatı 1,9 TL olan mazotu 4,7 TL`den satın almaktadır. 2002-2013 yıllarını kapsayan dönemde mazot fiyatlarındaki artış yüzde 300`ü bulmuştur. Aynı dönemde kimyasal gübre fiyatları cinsine göre yüzde 240 – yüzde 320 oranın artmıştır. Karma yem fiyatlarındaki artış ise yüzde 300 dolayındadır. Oysa bu dönemde ekmeklik buğdayın TMO tarafından belirlenen fiyatı yüzde 210; şeker pancarının TŞFAŞ tarafından belirlenen alım fiyatı ise yüzde 95 düzeyinde artmıştır.

 ‘TÜRKİYE BUĞDAY VE SAMAN İTHAL EDER DURUMA DÜŞÜRÜLDÜ’

Neoliberal politikaların uygulandığı 1980`li yıllardan bu yana Türkiye`nin tarımsal üretim yapısında ve dış ticaretinde büyük değişiklikler olmuştur. Tarımda büyük ölçüde kendine yetebilen bir ülke olan Türkiye, bu konumunu yitirerek, pek çok ürünü ithal etmek zorunda kalmış; tarımda net ihracatçı konumdan net ithalatçı konuma gelinmiştir. Son 12 yıldan 9`unda tarım ürünleri dış ticareti net açık vermiş, ülkenin milyarlarca dolar döviz kaybına yol açmıştır. Türkiye 2013 yılında önemli miktarda buğday, mısır yağlı tohum, pamuk ithal ettiği gibi tarihinde ilk kez saman ithal eder duruma düşürülmüştür.

DSCF2183DSCF2282DSCF2178HES’LERLE SULARI HAPSEDİLEN ÇİFTÇİNİN HAKKI GASPEDİLİYOR

Uygulanan yanlış tarım politikaları yüzünden çiftçi tarımdan kopmakta, tarlalar boş bırakılmaktadır. 1990 yılında çayır ve mera alanları hariç toplam tarım alanları 27,9 milyon hektar iken, 2013 yılında 4,1 milyon hektarın üzerindeki kayıpla 23,8 milyon hektara düşmüştür. Yalnızca 2000 sonrası dönemdeki kayıp 2,6 milyon hektar dolayındadır. Tarımsal üretimin vazgeçilemez doğal kaynakları olan tarım toprakları yapılaşmaya açılarak, sular HES’ler için borulara hapsedilerek ve ticarileştirilerek çifçi hakları gasp edilmekte, gerçek sahiplerinden koparılmakta gelecek kuşakların hakkı hiçe sayılmaktadır.

‘TARIMSAL DESTEKLEMELER YÜZDE 0,6 DÜZEYİNDE KALDI’

2013 yılında bütçeden tarımsal desteklemeye 8,7 milyar TL, buna karşılık borç faizi olarak 50 milyar TL ödenmiştir. Tarım destekleri Tarım Kanunu`nun 21. maddesine göre en az yüzde 1 olarak belirlenmesine karşın yüzde 0,6 düzeyinde kalmıştır. 2010 yılından itibaren geçilen havza bazlı modelde, prim desteklerine 2013 yılı için hububat, bakliyat gibi birçok kalemde artış yapılmazken, yalnızca pamuk, aspir ve zeytinyağında sembolik artışlar yapılmıştır.

HAYVANCILIKTA ŞİRKET TARIMI ÖNE ÇIKARILDI

Bakanlık yetkilileri büyükbaş hayvancılıkta işletme ölçeğinin büyütülmesinin hayvancılıktaki gelişmenin göstergesi olduğunu öne sürmektedirler. Hayvancılıkta şirket tarımını öne çıkaran politikalar terk edilerek, mevcut üreticileri daha iyi duruma taşıyacak uygulamalara geçilmeli, var olan imkânlar ithalat için değil bu ülkenin üreticileri için kullanılmalıdır.

‘SAHTE DİPLOMAYLA GIDA GÜVENLİĞİ SORUNU ARTACAK’

Bakanlık tarafından Gıda İşletmelerinin Kayıt ve Onay İşlemlerine Dair Yönetmelikte 7 Ocak 2014 tarihinde yapılan değişiklikle, gıda işletmelerinde istihdamı zorunlu olan Gıda, Kimya ve Ziraat Mühendisleri ile Veteriner Hekimlerin bağlı oldukları meslek odalarınca belgelendirilmeleri zorunluluğu kaldırılmıştır. Bu değişiklikle meslek odalarımızın Anayasa ve kanunlarından aldıkları mesleki icra yetkileri yok sayılmıştır. Bundan böyle eğitimsiz veya sahte diploma sahibi kişilerin ürettiği gıdalar nedeniyle gıda güvenliği sorunlarımız daha da artacaktır.”

Yusuf Yavuz

gazeteciyazaryusufyavuz.wordpress.com

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu