İTÜ Fizik Bölümü’nden Prof. Dr. Kerem Cankoçak’ın Kuantum yalanlarına verdiği yanıtlardır! Bilinçli bir biçimde, belli kesimlerce, kitlelerin umutlarının rant kapısı olarak görüldüğü Kuantum yalanlarıyla daha önce karşılaşmadıysanız, bu yazıda karşılaşmak zorunda kalacağınız için üzgünüz! Ve eklemek gerekiyor; bazıları sizi gerçekten zorlayabilir…
4. “Kuantum yaşam”, olumlu yönde küçük kararlar alarak yaşam kalitemizi yükseltmek, “kuantum beslenme”, küçük porsiyonlar halinde yiyerek daha sağlıklı olmak demektir. Max Planck’ ın dediği gibi “kuantum”, yani “küçük küçük”, atomlardan bile küçük anlamına geliyor değil mi? Evet, bu biraz mantıklı görünüyor.
Küçük porsiyonlar halinde yemek yemek Kuantum Kuramı ile hiç alakalı değildir, ama makro-dünyada, yani gündelik hayatta Kuantum Kuramının ünlü paradokslarıyla karşılaşmamamızın temel nedeni boyut farkıdır. Kuantum Kuramı sadece atom altı olayları açıklar.
5. Feynman, “bence hiç kimse Kuantum Mekaniğinden anlamıyor” demişti, “öğrencilerim anlamıyor, çünkü ben de anlamıyorum”. Kimsenin anlamadığı bir teori ne işimize yarar, bunu bir türlü anlamıyorum.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Kuantum olaylarının nedeni tam olarak anlaşılmasa da kuram çok güzel çalışmaktadır. Yerine yeni bir kuram gelene kadar da kullanılmaya devam edilecektir. Feynman’ ın bu sözü söylediği doğrudur ama Feynman aynı zamanda Kuantum Kuramını geliştirmiş bir fizikçidir. İnsan anlamadığı bir kuramı nasıl geliştirebilir? Aslında Feynman esprili bir dille, Kuantum Fiziğinin temellerindeki varsayımların nedenini bilmediğimizi vurgulamaktadır. Ama Feynman’ ın Kuantum Kuramını çok iyi anladığı ve çok doğru kullandığı kesindir.
6. “Olasılıksız” kitabında okudum; insan düşüncesi o kadar güçlüymüş ki olasılıkları bile değiştirebilirmiş. Bunu da “Kuantum Sıçraması” yoluyla yaparmış. Olumlu düşünmek hep olumlu sonuçlar getiriyor; kuantumun özü, sürekli pozitif olmaktır. İşte buna katılıyorum; fiziksel bir durumun daha sonra ne olacağı tamamen bizim düşüncemizle ilgilidir (kanıt: düşüncesizlerin mahvettiği bir dünyada yaşıyoruz).
Her şeyden önce Kuantum Kuramı bir Fizik kuramıdır; Felsefe, Ahlak ya da Psikoloji kuramı değildir. Dolayısıyla “Kuantumun özü, sürekli pozitif olmaktır” ya da “olumlu düşünmek hep olumlu sonuçlar getiriyor” gibisinden cümlelerin Kuantum Fiziği ile hiçbir ilgisi yoktur.
Öte yandan, insan beynindeki süreçler mikro-dünyaya ait süreçlerdir. Düşüncenin ve bilincin açıklamasında mutlaka Kuantum Kuramı kullanılmak zorundadır. Ama bu demek değil ki, atomlardaki (örneğin beynimizdeki atomlar) elektronların enerji seviyeleri değiştirmeleri düşüncemizde bir “sıçramaya” yol açacak… Aslında yine aynı konuya dönüyoruz: makro-dünya ile mikro-dünya arasındaki kopuş. Atomlarda gerçekleşen olaylar mikro-dünya ile ilgilidir ama düşünce boyutu artık makro-dünyadır ve burada kuantum kuralları geçerli değildir.
7. Kuantum Mekaniğine göre “madde diye bir şey yoktur, sadece enerji vardır”. Yani aslında her şey ışıktır, Fotondur. “Aydınlık düşünceler” demekle bunu anlatmak isteriz. Düşünce enerjidir, ışıktır; yani hepimizi Kuantumuz, Fotonuz (ışıkları kim söndürdü demin?).
Aslında madde ve enerji aynı şeydir, birbirlerine dönüşebilir. Ama bu her şeyin ışık olması demek değildir. Hele hele kuantum kuramı “aydınlık düşüncelerle” uğraşır demek tamamen saçmalamaktır. Kuantum kuramı atom ve daha küçük boyuttaki nesnelerin dünyasını açıklar. Bunu yaparken de içinde yaşadığımız dünyayı açıklamış olur. Çünkü içinde yaşadığımız dünya ve bizler atomlardan meydana gelmektedir.
8. Kuantum Mekaniğine göre birden fazla evren var. Biz bunlardan istediğimizi seçer, istediğimizi yaşarız; hatta istediğimizde ölüp yeniden diriliriz, hiç sorun değil. Şimdi diyelim sana borcum var, ama başka bir evrende de sen bana borçlusun; yani ödeştik işte, sorun yok. Bir evrenden diğerine gitmek için de kara deliklerden geçebiliriz, ama şu an teknolojimiz bunu yapmaya yeterli değil.
Birden fazla evrenler varsayımı Kuantum Kuramının bir sonucu değildir.
9. Maya takvimi 2011′ de bitiyor. Bu tarihte kıyamet kopacak, toplu bir Kuantum Sıçramasıyla yeni bir bilinç çağına girilecek; o zaman kozmik bilgileri anlayabileceğiz. Ama 2011 geldiğinde kıyamet kopmamış olursa, o zaman paralel evrenlerden birinde kaybolduğumuz kesinleşir (çok üzgünüm, hepimiz için; hala olumlu düşünmeye çalışıyorum ama Kuantum Mekaniği olumsuz olmaya öyle yatkın ki).
Bunlar tamamen saçmalık. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu saçmalıklardan kuantum kuramı sorumlu değildir. Einstein’ ın esprili bir şekilde söylediği “yer çekimi insanların aşık olmasından (falling in love) sorumlu değildir” sözünü “Kuantum Kuramı insanların saçmalamalarından sorumlu değildir” şeklinde de ifade edebiliriz…
10. Klasik Fiziğe göre, bir cisme etkiyen tüm kuvvetler bilinebilirse onun bir sonraki adımda hangi durumda olacağı kesinlikle hesaplanabilir. Oysa Kuantum Mekaniği, cismi veya kuvvetleri bilmenin hesap yapmaya yetmeyeceğini söyler; yani Kuantum felsefesi, bilinçle anlaşılamaz; daha çok bilinçaltına hitap eder. Şimdiki bilimciler hep bilinçle düşündükleri için bunu anlamamaları ve bize anlatamamaları çok normal. Anlamak yerine hissedebilsek hiç sorun kalmayacak, dünya tam bir cennet olacak (ve her yer tabii, paralel olduğu için; evet, hissediyorum bunu).
Etrafımızda gördüğümüz dünyayı açıklamak için klasik fiziğin yeterli olduğu bir yanılgıdır. Maddeyi oluşturan atom altı parçacıklar kuantum fiziği yasalarına göre davranırlar. Biz insanlar da tek hücreli bir canlıdan milyarlarca süren bir süreçte evrimleştik. Dolayısıyla düşüncelerimiz etrafımızda gördüğümüz olaylara göre şekillendi, yani makro-dünyaya göre. Bize normal gelen olaylar makro dünyanın olayları. Oysa mikro-dünyada işler başka türlü gerçekleşiyor, ama biz bunu çıplak gözle fark edemiyoruz.
Kuantum Fiziğindeki belirsizlik ilkesi de bunlardan biri. Aslında ilk bakışta belirlenimci bir dünyada yaşadığımızı zannediyoruz. Ama öyle değil. Belirsizlik makro-dünyada daha fazla. Tam tersine mikro-dünyadaki belirsizlik sınırı Planck sabiti mertebesinden daha küçük olamazken (Heisenberg Belirsizlik İlkesi), makro-dünyadaki belirsizlik bundan defalarca daha fazla. Belirsizlik, herhangi bir niceliğin ölçümü ile ilgilidir. Her ölçümde bir belirsizlik payı vardır.
Klâsik Fizikte var olduğu zannedilen “belirlenimcilik” kuramın kendisinden değil, dış etmenlerden kaynaklanır (felsefe, politika, din, vb gibi). Klasik Fizik belirsizliğe bir alt sınır koyamaz bile. Kuantum Fiziğinde ise Heisenberg, her iki elemanın ölçümlerindeki belirsizliklerin çarpımının belli bir evrensel sabit (Planck sabiti) mertebesinden daha küçük olamayacağını göstermiştir. Heisenberg Belirsizlik İlkesi, belirsizliğe bir alt sınır koyarken aslında doğanın en küçük pixelini belirlemektedir ve bu anlamda klasik fiziğe göre daha belirlenimcidir.
Klâsik Fizikteki var olmayan “belirlenimcilik”, dışardan empoze edilmeye çalışılırken, Kuantum Fiziğinin belirlenimciliği kendi yapısından ileri gelir. Örneğin atomun kütlesinin neredeyse tüm kütlesini taşıyan çekirdeğin yarıçapının, atomunkinin yüz binde biri kadar oluşu Heisenberg’in Belirsizlik İlkesi sonucudur. Atom çekirdeğindeki proton, elektronu kendine çektikçe, Belirsizlik İlkesi nedeniyle elektronun hızı, dolayısıyla kinetik enerjisi artar. Böylelikle içleri neredeyse boş birçok atom bir araya gelip bir yoğun madde meydana getirdiklerinde, Pauli ilkesi yüzünden birbirlerine ancak dış elektronları değecek kadar yaklaşabilirler.
Kuantum Yalanları 1’i de okumak isterseniz…
Kaynaklar:
Cihan Saçlıoğlu, “Felsefenin Kuantum Mekaniksel Temelleri”, (TUBITAK Bilim Teknik, Ekim 2000)
Hawking, S. “Kara Delikler ve Bebek Evrenler”, Sarmal yayınevi, 2006
Hooft, Gerard’t “Maddenin Son Yapıtaşları”, TUBITAK yay., 2000
Penrose, R. “Kralın Yeni Usu”, TUBITAK yay., 1989
Ömür Akyüz, “Kuantum Kuramı 100 Yaşında” (TUBITAK Bilim Teknik, Ekim 2000)
Weinberg, S. “İlk Üç Dakika”, TUBITAK yay., 2003
Prof. Dr. Kerem Cankoçak (İTÜ Fizik Bölümü)
Referans: //web.itu.edu.tr/kcankocak/docs/kuantum_yalanlari.pdf
Fotoğraflar: Pixabay
Hazırlayan: Ciran Derya