Güncel

Laikler de Cemaatleşecek mi?

Başbakan Erdoğan’ın Berkin’i terörist ilan etmesiyle Türkiye’de ipler artık geri dönülmez ölçüde koptu. Kutuplaşma, artık sosyal medya üzerinden koyu bir “nefret” diliyle açık bir kamplaşmaya dönüşüyor.

tokic13b9c95

Gerçekten de Berkin’in ölümü Türk seküler muhalefetinde hiç görülmedik bir duygudaşlık yarattı ama aynı zamanda toplumdaki ayrışmanın artık bölünme noktasına geldiğini de gözümüze soktu. AKP’nin iktidarı kaybetmesinin kendileri için de bir yenilgi olacağını hisseden yüzde 35’lik kemik AKP kitlesiyle toplumun diğer grupları arasında artık nefrete dayalı bir yarılma su üstüne çıkıyor.

Toplumsal psikoloji ise çok ağır. Erdoğan’a muhalif yüzde 60’ın devletin düşmanı olarak görüldüğü bir ortamda siyasi alternatifsizlik kitleleri ağır bir çaresizlik duygusuna itiyor.

YENİ GEZİ DALGASI MI?

Gezi Direnişi sönmeye yüz tutunca, birlikte hareket eden ulusalcı, Kemalist, solcu kesimle, liberallerin yolu ayrıldı. İki tarafın ayrışma noktası Kürt sorunuydu. Ancak Gezi sonrası hareketlerin iki kanadı da öfkelerini sivil bir toplum yapısına dökemedi. AKP’nin siyasi rakipliğine cemaat yerleşti. CHP oyunu artırsa da hala kimsenin gözünde iktidar adayı olamadı. Mevcut konjonktürde liberal kesimin kaydığı ama Kürt partisi kimliğinden uzaklaşamayan HDP’nin, araştırmalara göre seçimlerde bir etkinlik sağlayamayacağı ise gözümüzü kapatamayacağımız bir gerçek.

Şimdi sadece tepkisel, içe kapanmacı, pasif izleyici konumundaki seküler muhalefet, aynen Gezi’de olduğu gibi, hareketin önüne düşecek, yönlendirecek bir sivil toplum, parti anlayışına bürünemeden kendini yine sokaklarda buluyor. Sokak ise Burak olayından gelen kokularda olduğu gibi provakasyonlarla, manipülasyonlarla dolu bir çıkmaz. Üstelik tam aksi yönde, açıklanan fezlekelerde görüldüğü gibi uluslararası ölçekteki çok ciddi yolsuzluk iddialarından sıyrılmak isteyen Erdoğan’ın istediği bölünmeyi derinleştiriyor, çatışma ihtimalini büyütüyor.

TÜRK TOPLUMU, SİVİL HAREKETE DÖNÜŞÜYOR

Aynı süreç Amerikan Türk toplumunun Amerika’nın her tarafına yayılan Gezi direnişinde yaşandı. Eylemler bitince, hareket bir tarafta liberal ve sosyalistler, diğer tarafta kendilerini Kemalist veya Atatürkçü diyen laik kesime bölündü. İki tarafı ayıran sınır çizgisi ise Türkiye’de olduğu gibi Kürt sorunu.

Atatürkçü kesimin altında ulusalcılardan, sosyal demokratlara, Kemalistlere, sekülerlik altında birleşen pek çok grup, birkaç ay önce, her nasılsa “durumu idrak ederek” Erdoğan tehlikesine karşı kenetlenip, şaşırtıcı bir şekilde yardımlaşmaya, dayanışmaya, Türkiye ve dünya ile iletişime, işbirliğine dayalı gerçek bir sivil toplum hareketine dönüşmeye başladı.

LAİKLER HAREKETE GEÇTİ

Bunu yaparken de Amerika’da en etkin sivil toplum hareketi olan cemaatin dayanışmacı modelini bir anlamda örnek alıyorlar. Tamamen bağış toplama sistemi ile Amerika’ya gelen öğrencilere rehberlik, barınak, eğitim desteği sağlıyorlar. Hatta öğrencilere “göz kulak olacak” ablalar, abiler atanıyor kendi aralarından. Diğer yandan Amerika’da çeşitli akademik ve uluslararası kuruluşlarda çalışan Türk beyinleri biraraya toplayan bir düşünce kuruluşu üzerinde çalışıyorlar.

Bir diğer deyişle laiklerin cemaatleşmesi yaşanıyor Amerikan Türk toplumunda. Seküler topluluklar bölünme, güvensizlik, siyasetten uzak kalma gibi klasikleşmiş tavırları bir kenara atıp, birbirleri ile gündelik hayatta organik ilişkide olan dindar cemaatler gibi hareket etmeye başlıyor.

Acaba bundan sonraki toplumsal aşamada Amerikalı Türklerin “laik cemaat” modeli, Türkiye’deki laiklere sıçrar mı? Şimdiye kadar bölük pörçük hareket eden yapılar, “yaklaşan tehlikeden korunma” içgüdüsüyle kendi aralarında, cemaatleşir mi?Sekülerlerin de cemaatleşmesi Türkiye’yi nereye götürür?

Ancak İslamcı ve Gülen cemaati arasına seküler cemaatin katılması olasılığı, Türkiye’de laik bireylerin de siyaset alanına girmesiyle sonuçlanacak sosyolojik bir gelişmeye yol açabilir.

Diğer yandan Amerika’da olduğu gibi en büyük handikap, Kürt sorununa PKK faktörünü dışlarayak bakan bu grubun “herkese eşitlik” diyen liberallerle ortak bir güç oluşturmasındaki zorluk. Ancak kısa vadede, mevcut diktatörlük tehdidinin iki muhalif grup arasında boşluğun kapanmasına yol açabileceği de olasılık dahilinde bir gelişme.

AMERİKAN TÜRKLERİ EZBERİ BOZUYOR

İşin ilginç yanı, Amerikan seküler toplumu eski Türkiye’ye de eleştirel bakıyor. “Orduya, darbeye hayır, tek yol demokrasi, biz 1930’ların eski Türkiyesi’ni de istemiyoruz. Bu iktidar gitse dahi demokrasi mücadelemiz aynen devam edecektir” diyerek, kendi içinde dönüşerek, bildik laik kalıbı kırıyor.

Mesele dönüyor, dolaşıyor, Türkiye’deki seküler kesimin kendisini Amerikalı Türk Direniş Hareketinin yaptığı gibi, organik dayanışmacı, siyaset, proje üreten, dünyayla entegre bir topluluğa dönüştürmesine geliyor.

İktidar değişse bile, kitleler, üstten birtakım ortaklıkların iradesiyle değil, şekillendirilmesine katkıda bulundukları seküler-demokratik bir Türkiye’yi inşa ederek kendi kaderlerini yönlendirebilirler.

Halkın, sivil toplumların etkin bir şekilde içine girmediği her oluşum, eninde sonunda Cemaat gibi gruplar tarafından kontrol altına alınabilecek,  bugünkü sendromlar aynı içerikle ama başka formlarda karşımıza çıkabilecek. İşte bu yüzden kitlelerin olayların pasif bir izleyicisi olmaktan çıkıp, hukuku toplumun yararına tesis edecek bir demokratik mimari sistemi kurmaktan başka çaresi yok.

Ahmet Buğdaycı

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu