Biyolojik ve Fiziksel Mitler ve Gerçekler
Mit-1: “Meyveyi kabuğunu soyarak yiyeceksen hiç yeme, asıl vitamini kabuğunda meyvenin.”
Mit-2: “Bir meyvenin tüm vitamini kabuğunda yoğunlaşmıştır. Dolayısıyla kabukların yenmesi gerekir.”
Gerçek: Birçok meyvenin kabuk bölgesinde de vitamin bulunduğu doğrudur. Ancak neredeyse hiçbir meyvede, meyveden edinilecek vitaminlerin çoğu veya büyük bir kısmı veya tamamı kabukta bulunmaz, bu bir mittir. Hatta birçok meyve için, kabuğun yenmemesi alınacak vitamin değerlerini dikkate değer bir biçimde değiştirmeyecektir. Dolayısıyla, eğer ki bir birey, bir meyvenin kabuklarını beğenmiyorsa (ancak kabukların olmadığı durumda meyveyi yiyecekse), kişinin bu şekilde yemesine müdahale edilmemelidir. Zira muhtemelen meyvenin hiç yenmemesinden kat kat iyi olacaktır. İlla eşit derecede vitamin alınması isteniyorsa, o meyveden kabuksuz olarak biraz daha fazla yenerek aradaki fark kolaylıkla kapatılabilir.
Bilgi-1: Meyvelerin en dıştaki, koruyucu kabuklarına epikarp adı verilir. Eğer ki epikarp, turunçgillerdeki gibi kalın bir kabuk tabakası halindeyse buna hesperidyum adı verilir. Genellikle bu kabuk içerisinde bitkinin yağ bezleri ve pigmentleri bulunur. Bu sayede meyve, etrafına koku ve renk saçarak tozlaşmayı sağlayacak böcekleri bitkiye doğru çekebilir. Genellikle meyve kabukları içerisinde insanlar tarafından sindirilemeyen selüloz bulunır; ancak bunun haricinde önemli yağlar, parafin mum, steroidler, triterpenoidler, yağ asitleri, pigmentler (karotenoidler, klorofiller ve flavonoidler), limonen gibi acı kimyasallar ve enzimler bulunur. Bunlar haricinde bol miktarda vitamini de barındırırlar.
Bilgi-2: İnsanlar, hangi meyveleri kabuklarıyla yiyip, hangilerini yemeyeceklerini genellikle kabuğun tadına; ancak daha önemli olarak kabuğun kalınlığına göre belirlerler. Muz, limon, ananas, portakal ve greyfurt gibi bitkilerin kalın kabuklarını neredeyse hiçbir zaman yemeyiz; ancak üzüm ve çilek gibi meyvelerin ince kabuklarını neredeyse her zaman yeriz. Elma ve armut gibi orta kalınlıktaki kabuklara sahip meyveleri ise bireyin isteğine göre kimi zaman soyarız, kimi zamansa soymayız. Zaten genelde tartışmayı çıkaran da bu tür meyvelerdir.
Bilgi-3: Örnek olarak, ABD Tarım Bakanlığı’ndan alınan veriler ışığında, kabuklu ve kabuksuz birer elmanın içerik değerlerini inceleyebiliriz (büyük bir kırmızı elma baz alınmaktadır): kabukları soyulan bir elmanın, soyulmayan bir elmaya göre su oranı %1.8, enerji oranı %10, yağ oranı %26, karbonhidrat oranı %10, fiber oranı %48, şeker oranı %5, kalsiyum oranı %15, demir oranı %44, magnezyum oranı %18, potasyum oranı %19, sodyum oranı %100, C vitamini oranı %17, niyasin oranı %3, folat oranı %100, A vitamini oranı %35, E vitamini oranı %72, K vitamini oranı %73, yağ asidi oranı %27 dolaylarında azalır. Görülebileceği gibi en ciddi düşüşler, tam da miti destekler şekilde vitaminlerdedir (ve folat ile sodyumdadır); diğer besin içeriklerindeki azalma miktarı önemsiz sayılacak düzeydedir. Örneğin protein, fosfor, çinko, tiyamin, riboflavin gibi kimyasalların neredeyse tamamı etli kısımda bulunur.
Bilgi-4: Bir önceki maddedeki vitaminlerin azalma oranları sizi şaşırtmasın. Çünkü sadece bu oranlardaki azalma değil, aynı zamanda bu vitaminlerin elma ile günlük diyet dahilinde ne kadarlık bir kısmının karşılanabileceği de önemlidir. Örneğin A Vitamini’ndeki düşüş%35’tir ve dikkate değer bir düşüştür. Ne var ki 19-50 yaş arasındaki bir bireyin günlük A Vitamini ihtiyacı ortalama 800 RAE (retinol aktivite eşdeğeri) dolaylarındadır. Bir büyük kırmızı elmada ise sadece 4-7 RAE A Vitamini bulunur. Dolayısıyla kabuğu soyulmamış bir elmadaki 7 RAE değerinin 4 RAE’ye düşmesi “büyük” gözükse de, iki durumda da elma, A Vitamini için yeterli bir kaynak değildir. Benzer şekilde, E Vitamini’ndeki düşüş %72 gibi devasa bir düşüştür. Ancak 14 yaşından büyük birinin alması gereken günlük E Vitamini miktarı 15 miligram civarındadır. Kabuğu soyulmamış bir elmada ise sadece 0.4 miligram E Vitamini bulunur. Dolayısıyla, kabuğun soyulması sonucu %72’lik düşüş herhangi bir anlam ifade etmez; elma, zaten iyi bir E Vitamini kaynağı değildir. Keza vitamin harici besinler için de aynı durum geçerlidir: 19 yaşından büyük bir bireyin günlük folat ihtiyacı 400 mikrogram civarındadır, elmanın sadece kabuğunda bulunan folat ise 7 mikrogram dolayındadır. Yine sodyum için de benzer bir durum geçerlidir: sodyum, elmanın sadece kabuğunda bulunur; ancak ortalama bir bireyin günlük sodyum ihtiyacı 2300 miligram iken, elma kabuğunda sadece 2 miligram sodyum bulunur. Tüm bunlardan görülebileceği üzere, en azından elma gibi sıklıkla “Kabuğunu da ye!” baskısı altında kalınan bir meyvenin kabuğunu yememekle, dikkate değer bir kaybımız olmamaktadır. Dediğimiz gibi, illa kabuklu elma düzeyinde besin alınmak isteniyorsa, 1 yerine 2 adet elma yenilebilir.
Sonuç: Meyvelerin kabuklarında da elbette ki besin maddeleri bulunmaktadır. Ancak bu kabukların yenmesi, iddia edildiği kadar elzem değildir. Bir meyvedeki hiçbir besin maddesi, tamamen ya da ezici bir çoğunluk ile kabukta bulunmaz. Kabuktan alınacak besinler, çok iyi bir ihtimalle meyvenin etli kısmında da bulunacaktır. Kabuğun soyulması sonucu bu besin değerlerinin bir miktar azalması hiç önemli değildir. Eğer ki kabuklu yemek birisine zor geliyorsa, sırf kabukları da yensin diye o meyveden tiksindirmek, bireye yapılabilecek en kötü yaptırımlardan biri olacaktır. Özellikle çocukların bu şekilde meyvelerden uzaklaştırılmasının önüne geçilmesi gerekir. Bırakınız kabuklarını yemesinler; ancak meyveleri yesinler. Bu, onlar için hiç meyve yememelerinden ya da uzun yıllar bir meyveden nefret etmelerinden kat kat iyi olacaktır.
Alıntı: Evrim Ağacı
- ABD Tarım Bakanlığı
- Ulusal Sağlık Enstitüsü