Güncel

Nereye Kadar Yapacaksınız?..

Nereye kadar, insanların alacakaranlıkta kapılarını kırıp, çocuklarının masal kitaplarına, oyun CD’lerine varana dek el koyup,yaka paça göz altına alacaksınız?.. Nereye kadar, bu ülkenin pırıl pırıl bilim adamlarını, gazetecilerini, askerlerini, büyük efendilerden aldığınız buyruklar gereği Silivrilerin, Hasdalların, Maltepelerin, Sincanların tecrit hücrelerine tutsak kılacaksınız?..

Nereye kadar, bu ülkenin güzelim delikanlılarının, gencecik kızlarının, el kadar çocuklarının gözüne gözüne gaz bombası sıkacak, nefes borusuna biber gazı yükleyecek, göğsüne portakal sarısı, kan kırmızısı leş suları sıkacaksınız?..

Nereye kadar, gencecik ölülerin, gözünü polis fişeğine kurban vermiş çocukların, yoğun bakımlarda can çekişen günahsızların üstüne basarak yükseldiğinizi sanarak aynadaki suretinizi avutacaksınız?..

Nereye kadar, bu milletin sabrını sınayacak, insanları boy boy, düşüncelerine, inançlarına, biat edip etmediklerine, ne kadar korktuklarına ya da cesaret gösterdiklerine göre fişleyecek, sürecek, bastıracak, işkence edeceksiniz?..

Nereye kadar, bu güzelim ülkeyi adeta pasta keser gibi parçalara bölmek, efendilerin çizmelerine çiğnetmek, tersanelerine varıncaya dek paylaşmak, paylaştırmak için olanca iştahınızla, hiç bitmeyen hırsınız ve açlığınızla savaşacaksınız?..

Siz de hiç utanma, sıkılma, Allah korkusu, tarih bilinci, tarihten ders alma duygusu yok mu?..

-Sahiden kazanacağınızı mı sanıyorsunuz?. Açın, bakın “Tarih Baba” nın defterine; acaba bir tane olsun görebilecek misiniz?…

***

Göremeyeceksiniz…

O sayfalarda, bu soylu milletin kırıldıkça çoğaldığını, ezildikçe filiz verdiğini, sonsuza gidenlerin binlerle geri döndüğünü okuyacaksınız..

O sayfalarda, olanca ağırlığınızla ezmeye çalıştığınız, bu milletin kahraman evlatlarının, aydınlarının, hesap sormak üzere dimdik durduklarını göreceksiniz…

O aydınlık sayfalarda, küçücük çoban ateşlerinden bir büyük milletin nasıl doğduğunu, nasıl savaştığını, soysuz müstebitleri, ellerini öptükleri efendileriyle birlikte bu topraklardan nasıl def ettiklerini, zaten biliyorsunuz ya, bir kez daha an be an yaşayacaksınız…

O müthiş sayfalarda, toplama kamplarına kapatır gibi hapishane hücrelerine tıktığınız binlerce genç evlatlarımızın yerine yüz binlerin geldiğini ve onların ne demir parmaklıklara, ne “eli kıllı” gardiyanların soluklarına, ne de bile bile aralarına koyduğunuz katillerin, hırsızların, tecavüzcü pisliklerin hoyrat tekmelerine, yumruklarına dönüp bakmaya bile tenezzül etmediklerine tanık olacaksınız..

O sayfaların karanlık yüzü de size yardımcı olamayacak; Şili’deki gibi stadyumlara on binleri doldurmanın, Portekiz’deki, İspanya’daki, İtalya’daki gibi en ağır işkencehaneleri kurmanın, Almanya’daki gibi toplama kampları oluşturmanın kaçınılmaz sonu engellemediğini mutlaka göreceksiniz…

-Görecek ve korkunun ecele faydası olmadığını anlayacaksınız..

***

Evet, korkacaksınız, korkuyorsunuz… Hem de çok…

Ne coplarınız, ne polisiniz, ne tomalarınız, ne biber gazınız ne de eli bıçaklı, eli sopalı paramiliter “beyaz gömleklileriniz” yetmedi, yetmeyecek de…

Bu büyük millet hafızasına kazıdığı tüm haksızlıkların, tüm baskıların, işkencelerin hesabını mutlaka ama mutlaka soracak…

İki bin on üç yılının üç ağustos Cumartesi günü, ben gazeteci Ümit Zileli, geçmişi, bugünü ve geleceği böyle öngördüm…

-Beyanımdır..

Ümit Zileli 

(Bu yazı Aydınlık Gazetesinde yayınlanmıştır.)

www.dunyalilar.org

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu