Güncel

Podemos, Syriza ve İktidar Oyunları Üzerine

Sistem sizi evcilleştirmek için iktidarı veriyormuş gibi yapar, ama asla gerçekten iktidar olamazsınız, hūkūmet olursunuz. Syriza hūkūmeti öncesinde protestolarda, polis copu ve biber gazı yiyenler vardı. Şimdi de Syriza iktidarında aynı şey var. Sadece copun markası deǧişti, önceden ūzerinde PASOK yazıyordu, şimdi Syriza yazıyor. Çūnkū “taç giyen baş akıllanır” derler. Kravatlı ya da kravatsız sisteme hizmet edersiniz.

podemos-lideri-iglesias-bugun-yeni-bir-ispanya-dogdu-97930-5

Son dönemlerde İspanya’da yükselen parti Podemos ve onun lideri Pablo Iglesias’a yönelik ilgi ve sempati var; özellikle de sol cenahta bunlar yazılıp çiziliyor. Aynı ilgi, hatta çok daha fazlası bir zamanlar Syriza ve onun lideri Çipras’a (Aléxis Tsípras) yönelikti. Ama iktidara geldiğinde önce parti bölündü, Çipras da uslandı. Ne dediyse tersini yaptı, Avrupa Birliğine, emperyalizme teslim oldu. Ve kravatsız olarak sisteme hizmet etmeye başladı.

Medyanın ilgisinin bir nedeni de, bu tūr parti ve liderlerini evcilleştirme politikasıdır. Medya bu politikanın bir parçasıdır.

“Taç giyen baş akıllanır”

Sistem sizi evcilleştirmek için iktidarı veriyormuş gibi yapar, ama asla gerçekten iktidar olamazsınız, hūkūmet olursunuz. Syriza hükümeti öncesinde protestolarda, polis copu ve biber gazı yiyenler vardı. Şimdi de Syriza iktidarında aynı şey var. Sadece copun markası değişti, önceden ūzerinde PASOK yazıyordu, şimdi Syriza yazıyor. Çūnkū “taç giyen baş akıllanır” derler. Kravatlı ya da kravatsız sisteme hizmet edersiniz. Bu hem sistemin kurallarıyla hükümet olduǧunuz için aslında iktidar olamayacaǧınızı gösterir, ikincisi iktidar kavramının ne kadar yozlaştırdığını görūrsūnūz. Ben bunu tarihe baktığımda görūyorum. İktidara gelip de elleri, vicdanı, yūreǧi temiz kalabilen ve söylediklerini gerçekleştiren, geniş kitlelere özgürlük getiren ve sonunda da başarısız olup yıkılıp gitmeyen bir örnek yok. İktidara gelen yozlaşıyor.

Avrupa’da kriz etkisini göstermiştir. Birçok ülkede işsizlik yükselmiş ve insanlar akın akın AB içindeki zengin ūlkelere göç etme ve oralarda iş bulma derdine düşmüştür. Böylesi bir ortamda halk yeniden umut olabilecek bir parti aramaktadır. İşte Syriza, Podemos gibi partiler de bu sistemde “umut” olabilmektedir. Ancak pratikte de görūldūǧū gibi, bu umudun içi boştur. Ayrıca Avrupa “sol”u evcilleştirilmiş ve sol değerleri yok edilmiş, göstermelik olarak vitrinde yer alan bir “sol”dur. Yunanistan’dan, İspanya’ya, Fransa’ya bu böyledir. Gerek siyasal partiler, gerekse de sendikalar ve devlet dışı organizasyonlar iǧdiş edilmiştir. Örneğin emek düşmanı yasayı getirerek işçi sınıfı ile kavga eden Fransa’nın “sosyalist” devlet başkanı Hollande değil midir? İngiliz İşçi Partisi ise, iktidarda ABD emperyalizminin kucaǧında būyūdū. Avrupa, 1848’lerin mücadelesinden uzaktır. Bu baǧlamda iktidarda kimin olduǧunun bir önemi yoktur, partiler hūkūmet olurlar ama iktidar olamazlar, iktidar devlettir, sistemdir.

Yarın Podemos iktidara gelirse bir sūre sonra bölūnūr ya da Iglesisas da Çipras gibi olur, kendisine muhalif olanlari tasfiye eder ki, bu kaçınılmazdır. Peki iktidara gelmeyip de nasıl iktidara karşı çıkılır, nasıl iktidar etkisiz hale getirilir? Bu noktada da biraz Zapatistalara bakmak gerek. Onlar iktidarı alabilecekleri halde egemen oldukları bölgede, bunu yapmıyorlar ve otonom belediyeler aracılıǧıyla halkın kendi kendini yönetmesine yardımcı oluyorlar. Bu soru kendilerine sorulduǧunda onlar şöyle yanıt veriyorlar: “bu yalnızca baskı aracını deǧiştirmekten başka bir sonuç vermez. Biz iktidarı alırsak biz baskı uygularız.” Onlar iktidar kavramını çözmūşlerdir. İktidarı almak yerine onu etkisizleştir ve bulunduǧun yerde yok et! Böylece Meksika’nın merkezi iktidarı, Zapatista bölgesinde de facto olarak hūkūm sūrmūyor.

Doǧrudan demokrasi, özyönetim

Sonuç olarak ne Podemos’dan ne de Iglesias’dan, hiçbir iktidardan umut beklememeyi öǧrendim. Tek gerçek halkın kendi özyönetimini kurmasına yardım etmek, doǧrudan demokratik yöntemlerle onun kendi kendisini yönetmesine aracılık yapmaktır. Baskı aracını deǧiştirip iktidara gelmektense iktidarı yıkmak ve onu yok etmeye çalışmaktır. Bu devleti ele geçirip şunun adına ya da bunun adına iktidar olmaktan deǧil, doǧrudan demokrasiyi aşaǧıdan yukarıya örgūtleyerek, kooperatif tipi katılımcı ve aşaǧıdan yukarıya demokrasiyi kurmaktan geçer. Ve hiç kimsenin lider olmayacaǧı bir örgūtlenmeden geçecektir özgūrlūǧe giden uzun yol…

3 Nisan 2015’te yayınlanan “Neoliberalizme karşı yeniden ayağa kalkışın olanakları” başlıklı yazımda şöyle yazmıştım: “Birincisi Syriza, legal alanda olan ve “temsili demokrasi” sistemi içerisinde kendisini tanımlayan partidir. Bu tip partiler, iktidara gelince her vaat ettiklerini gerçekleştiremez. Bu da yavaş yavaş ortaya çıkmaktadır. Çünkü neoliberal sistem, buna geçit vermez. Bu partilerin başarılarını küçümsemiyorum, ama büyütmüyorum da… Seçimle işbaşına gelen -daha doğru bir deyişle gelmesine izin verilen- bir partinin yapabilecekleri sınırlıdır. Elbette sol bir iktidar, diğerlerinden gőrece daha denebilir, ancak bence bir fark yoktur. Sistem onu da evcilleştirir.” (“Neoliberalizme karşı yeniden ayağa kalkışın olanakları”, 3 Nisan 2015, dunyalilar.org)

Yukarıdaki satırları yazdığımda Syriza henūz bölünmemişti ve ona karşı umut besleyen birçok sol organizasyon mevcuttu. Bunları görmek için müneccim olmaya gerek yok, tarihe bakan, görmek isteyen bu gerçeği görūr.

Devlet olmadan olur mu?

İnsanlar sürekli olarak şunu soruyorlar: peki iktidarı almadan nasıl olacak, devlet olmadan olur mu? İnsanın insan üzerinde, ya da bir sınıfın diğer sınıf üzerinde iktidarı olmadan bir yönetim gerçekleştirilemez mi? Paris Komūnū’nūn daha gelişmişi gibi örneğin… Devletin olmadığı bir toplum, örgūtsūz toplum anlamına gelmez. Toplum örgūtlū olacak, kooperatifler, konseyler, organizasyonlar ve katılımcı ekonomi şeklinde. Ama bu sivil bir örgūtlenme olacak. Doğrudan demokrasinin olduğu ve liderlerin olmadığı, bizzat halkın kendi kendisini yönettiǧi bir toplum… Düzenli ordu ve polis gūcūnūn olmadığı bir örgütlenme. Belki, Paris Komūnū gibi düzenli olmayan halk ordusunun olduğu bir toplum.

İnsanlar devletsiz olur mu diye soruyorlar. Bunu soranlara ben de şunu soruyorum peki kapitalist ya da “sosyalist” devlet ile oldu mu, oluyor mu?

Özgūrlūk vaadi ile iktidarı alıp, sonra insanlara hapishaneleri, polis copunu ve sansūrū uygulayamaz ve onlara “bekle, belirsiz bir zaman sonra ben sana özgūrlūǧūnū vereceğim” diyemezsiniz.

Özgūrlūk hemen şimdi ve burada!

Erol Anar

Paraná-Brezilya

Haziran 2016

Dünyalılar 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu