Sürdürülemez kapitalizmin yerle yeksan ettiği yerkürede insan(lık) için parlak bir gelecek, karanlığın dayattığı geleceksizlik içinde boy veriyor. O hâlde gelin insan(lık) için “tek seçenek”diye sunulan sürdürülemez kapitalizmden kareler aktaralım.
“Yeni Dünya Düzen(sizlik)i” (“YDD”) diye sunulan “küreselleşme”, emperyalizmden başka bir şey değildir…
Küreselleşme, kapitalizmin doğasında yatan bir olgudur. Kim ne deyip, nasıl sunmaya kalkışırsa kalkışsın “YDD”, Honoré de Balzac’ın, “Her büyük servetin altında büyük bir suç vardır,” sözünü anımsatan, tarihin tanık olduğu en büyük eşitsizlik…Bunu gözardı eden her türlü analizini yanlış olduğu ve olacağı ise açık.
Kim ne deyip, nasıl sunmaya kalkışırsa kalkışsın “YDD”, Honoré de Balzac’ın, “Her büyük servetin altında büyük bir suç vardır,” sözünü anımsatan, tarihin tanık olduğu en büyük eşitsizliktir!
Örneğin ‘Bloomberg Milyarderler Endeksi’ne göre, 100 zengin kişinin 2012’de servetlerini 241 milyar dolar artırarak, 1.9 trilyon dolara ulaştırdığı yerkürede ekonomik büyüme sermaye sahibi azınlığı ve bir bütün olarak oligarşiyi daha da zenginleştirirken, geniş kitleleri yoksullaştırıp, doğa tahribatını derinleştiriyor ve canlı yaşamı tehlikeye atıyor.
Özellikle 1980 dönemeciyle neo-liberal küreselleşmenin dayatıldığı yaklaşık son 30 yılda, artık tüm gösterge ışıkları kırmızıya dönmekte. Küresel oligarşi giderek zenginliğin daha büyük bölümüne el koyuyor. Dünya’nın en zengin yüzde 1’i gelirin yüzde 14’ünü alırken en yoksul yüzde 20’ye sadece yüzde 1’i düşüyor. En zengin 200 kişinin 2.7 trilyon dolarlık serveti var, bu miktar 3.5 milyar insanın gelirinden fazla… 3.5 milyar insanın toplam geliri 2.2 trilyon dolar… Dünya’da 1226 dolar milyarderi ve 29 milyon dolar milyoneri var. Milyarderlerin 425’i, milyonerlerin de yüzde 42’si [12 milyon 160 bin] ABD’de. Artık oligarşi küresel ve milyarder ve milyonerlerler de her yerde… Çin’de 1 milyon milyoner var. Toplamın yüzde 3.4’üne sahip. Onu Hindistan, Brezilya ve Türkiye takip ediyor. Türkiye 38 milyarderle ligde önemli bir yere sahip...
Piramidin tepesindeki dar oligarşiyi dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 10’unu oluşturan zengin orta sınıf takip ediyor. Orta sınıf da dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 25’ini oluşturuyor. Çoğu Güney’de [Asya, Afrika, Latin Amerika] olmak üzere, yoksullar dünya nüfusunun yüzde 45’ini oluşturuyor ki, bu nerdeyse her iki kişiden birinin yoksulluk içinde yaşıyor olması demek… Bir tarafta aşırı zenginlik ve israf, diğer tarafta aşırı yoksulluk ve sefalet ve tabii zihinlere durgunluk veren doğal çevre tahribatı… İşte büyüme, kalkınma, ilerleme şarkılarının hâlâ yüksek sesle söylenmeye devam edildiği dünyanın manzarası böyle…
Neo-liberal politikaların dayatılmaya başlandığı 1980 sonrasında emekçi sınıfların pazarlık gücü zayıfladı. Kârlar artarken ücretler düştü, sosyal harcamalar ve kamu harcamaları kısıldı. Mülk sahibi egemen sınıfla ezilen ve sömürülen sınıflar arasındaki gelir uçurumu büyüdü. Fakat hepsi bu kadar değil. Zenginler kulübünde de bir değişim yaşandı. Zenginler içinde en zenginlerin gelir ve servetinde devasa artışlar oldu. Başka türlü ifade edersek, uygulanan anti-sosyal neo-liberal politikalar sonucu bir bütün olarak zengin sınıfın geliri artarken, en zenginlerle diğerleri arasındaki fark büyüdü. Bir fikir vermek için mesela ABD’de, 1980 – 2000 aralığında, en zengin yüzde 1’in ulusal gelirden aldığı pay yüzde 8’den yüzde 16’ya yükseldi. Oysa zengin yüzde 10’un ulusal gelirden aldığı pay aynı dönemde yüzde 25’den yüzde 27’ye yükseldi. Bu eğilim sadece emperyalist ülkeler için değil, Çin, Hindistan gibi “yükselen ülkeler” için de geçerliydi. Tabii Türkiye ve benzerlerinde de… Çin’de hâlen 2003’de sadece 3 milyarder var iken 2009’da bu sayı 130’a çıkmıştı. Çin’de100 bin doların üstünde gelire sahip 24 milyon insan var. Hindistan’da 1998’de en zengin 100 kişi ulusal gelirin yüzde 0.4’ünü [binde dördü] alıyorken, 2009’de bu oran yüzde 25’i buldu…
Nihayet ‘Forbes’un 2013 yılı dünya milyarderler listesinde ilk sırayı 73 milyar dolar servetiyle Meksikalı Carlos Slim aldı. Listede Slim’i 67 milyar dolar serveti ile Microsoft’un kurucusu Bill Gates, 57 milyar dolar serveti ile İtalyan tekstilci Amancio Ortega, 53.5 milyar dolar servetiyle finansçı Warren Buffett, 43 milyar dolar servetiyle Oracle’ın sahibi Larry Ellison izledi. Charles ve David Koch kardeşler 34’er milyar dolar servetleriyle listenin altıncı ve yedinci sırasında yer aldılar. Sekizinci Hong Konglu Li Ka-shing (31 milyar dolar), dokuzuncu Fransız Liliane Bettencourt (30 milyar dolar), onuncu Fransız Bernard Arnault (29 milyar dolar) oldu.
Dünya ekonomisinin yüzde 3’ler civarında büyüdüğü dönemde zenginlerin serveti en az iki kat arttı… Boston Consulting Group’un Küresel Varlık Raporu’na göre dünyada bireylerin toplam finansal varlıkları 2012 yılında yüzde 7.8 oranında artarak 135.5 trilyon dolara ulaştı. Dünya ekonomisindeki büyümenin en az iki katı olan bu oran Türkiye’de yüzde 10’u buldu. Türkiye’deki dolar milyonerlerinin sayısı da bir yıl içinde yüzde 10 arttı.
Eşitsizlik, bir avuç azınlığın zenginliği olması yanında geniş kitlelerin devasa yoksulluğu/ açlığıdır…
Açlığın 260 bin can aldığı Somali’de 2010-2012 kesitinde yaşamını yitirenlerin yarısı çocukken; dünya nüfusunun beşte biri günde kişi başına 1 dolardan daha az, 2.5-3 milyarı ise günde 2 dolardan daha az gelire sahip…
Birleşmiş Milletler (BM) ‘Gıda ve Tarım Örgütü’ verilerine göre, her yıl 1.3 milyar ton gıdanın israf ediliyor. Bugün yaklaşık 1 milyar insan, yani her 7 kişiden biri açlıkla mücadele etmekte ve her gün 5 yaşın altındaki 20 bin çocuk açlıktan ölmektedir.
İş bununla da sınırlı değil!
BM’ya bağlı ‘Dünya Gıda ve Tarım Örgütü’nün hazırladığı raporda, “Böceklerin gıda maddesi olarak kullanılabileceği” belirtilerek, ormanlarda yaşayan böceklerin hâlen iki milyar insanın günlük gıdasının parçası olduğu belirtiliyor, bunların protein bakımından zengin olduğuna dikkat çekiliyor!
Mark Volkers’ın ‘Dördüncü Dünya’ başlıklı çalışmasının verilerine göre, tüm dünyada gettoların nüfusu 2007 yılında 1 milyarı aştı. Her yıl dünyada 70 milyon insan evlerinden ayrılıp, şehirlere göç ediyor. Haftada 1.4 milyon, günde 200 bin, saatte 8 bin, dakikada 130 her saniye de 2 kişi evlerinden kendince fırsatlar yaratabilmek, daha iyi yaşam koşullarına sahip olabilmek için göç ediyor. Bu sayının 2030’a kadar 2 milyar olması bekleniyor.
Bundan 40 yıl sonra, yüzyılın ikinci yarısında gecekondu semtlerinde 3 milyar kişi yaşıyor olacak. Yani dünya nüfusunun 3’te 1’i.
Devamla: Washington dünyanın en zengin başkenti; ancak bu zenginliğin arkasında dev bir fakir ordusu saklanıyor. Tarihinin en ağır mali krizlerinden birini yaşayan ülkenin başkentinde bir parça ekmek bile bulamayanların arasında artık çocuk ve kadınlar da var. 2007’den beri yardım kuruluşlarına başvuran kişi sayısında yüzde 25’lik bir artış yaşandı.
Avrupa Merkez Bankası’nın araştırmasına göre, Almanya, hane halkı refahında kâğıt üzerinde Avro bölgesinin en fakiri.
İngiltere’nin en büyük sendikalar birliği Trades Union Congress (TUC) tarafından hazırlanan bir rapora göre, 3 yıl içinde ülkedeki genç nüfusu normal standartların altında bir hayat bekliyor. Rapora göre, 13 milyon genç nüfusun 7 milyonu açlık sınırının altında yaşayacak.
Tüm bunlarla birlikte “YDD” bir tahribattır!
Hızla sıralıyorum:
i) BM ‘Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilâtı’, dünyada her 5 çocuktan 1’inin ilkokulu yarıda bıraktığını, okul çağındaki 61 milyon çocuğun okula gitmediğini ve okul çağındaki 250 milyon çocuğun okuma yazma bilmediğini açıkladı.
ii) ‘Uluslararası Çalışma Örgütü’ (ILO) tarafından ‘Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü’ vesilesiyle açıklanan verilere göre, dünya genelinde 215 milyon çocuk çalışmak zorunda kalıyor. Çalışmak zorunda kalan çocukların 158 milyon kadarı ise 5-14 yaş grubundan oluşuyor. Bu da 5-14 yaş grubundaki her 6 çocuktan birinin okula gitmek yerine çalışmak zorunda kaldığını gösteriyor. 5-17 yaş arası gruptaki çocuklar baz alındığında ise çocuk işçi sayısı 300 ila 350 milyon arası bir rakama ulaşıyor ve bu da her 5 çocuktan birinin çalışması anlamına geliyor.
ILO, dünya genelinde 10 milyon çocuğun tehlikeli ve kimi zaman köleliğe varan şartlarda hizmetçi olarak çalıştırıldığını açıkladı.
iii) ‘BM Uyuşturucu ve Suçla Mücadele Dairesi’, dünyada 2.4 milyon kişinin insan kaçakçılığının kurbanı olduğunu, bunların yüzde 80’inin seks kölesi olarak kullanıldığını bildirdi. BM Genel Kurulu’nda 28 Nisan 2012 günü konuşan Uyuşturucu ve Suçla Mücadele Dairesi Başkanı Yuri Fedotov, insan kaçakçılığının her üç kurbanından 2’sinin kadınlar olduğunu söyledi. BM istatistiklerine göre, insan kaçakçılığının her 100 kurbanından sadece 1’i kurtarılabiliyor.
iv) BM Mülteciler Yüksek Komiseri Antonio Guterres, dünyada yerinden edilen insan sayısının 2012 yılı sonu itibarıyla 18 yılın en yüksek seviyesine çıktığını bildirdi. Yüksek Komiserliğin yıllık yayımlanan “Küresel Eğilimler” raporuyla ilgili basın toplantısı düzenleyen Guterres, yerinden edilen insanların sayısı 2011 yılında 42.5 milyonken, 2012 yılında bu rakamın 45.2 milyon olduğunu söyledi. Guterres, 28.8 milyon kişinin ise bulundukları ülke sınırları içinde yer değiştirdiğini belirterek, “Her 4.1 saniyede bir kişi yerinden ediliyor” dedi.
Nihayet verili tabloda “İspanyolların yüzde 60’ının ve dünyada yaklaşık 200 milyon kişi işsiz” olduğunu hatırlatan ILO Başkanı Guy Ryder “Bana sık sık Güney Avrupa’daki işsizlik seviyelerinin, sosyal istikrar için tehdit olup olmadığı soruluyor. Evet, öyle. Ama bu konuda bir şey yapmak için bir devrim beklemek zorunda değilsiniz” diyor!
O hâlde şimdi Bruno Yarensky’nin, “Düşmanlarınızdan korkmayın: en kötüsü sizi öldürürler, dostlarınızdan çekinmeyin: en kötüsü size ihanet ederler, lâkin tarafsızlardan çekinin: zira kötülük dünyaya onların sessiz onayı sayesinde yayılıyor,” sözünü hatırlamak gerekiyor…
Bu yazı http://temeldemirer.blogspot.com.tr/ web sitesindeki”Olgularla gençlik ve geleceksizlik” başlıklı yazıdan kısaltılarak eklenmiştir.