Düşünen, hareket eden ve insanlarla iletişime geçen robotlar yaratılıyor. Birlikte yaşamaya hazır mıyız?
Biri dizüstü bilgisayarına bir komut giriyor ve Actroid-DER titreyip, hırıldayarak doğruluyor. Silikon derinin altında ilerleyen sıkıştırılmış hava, kollarını kaldırmasını ve dudağının kenarına ölçülü bir gülümseme kondurmasını sağlayan düzeneği harekete geçiriyor. Kendisine çeki düzen veriyormuş gibi bir hali var. Gözleri, üzerine sabitlendiği platformdan bulunduğu odayı tarıyor. Dizlerinden aşağıya borular ve kablolar sarkıyor. Gözlerini kırpıyor ve sonra yüzünü bana doğru çeviriyor.
İçgüdüsel olarak gözlerine bakıyorum. Mekanik bakışlarıyla karşı karşıyayım. “Robot olmama şaşırdınız mı?” diye soruyor. “Aynen bir insan gibi görünüyorum. Öyle değil mi?”
Ona önceden öğretilmiş bu cümleler üzerimde talihsiz bir etki yaratıyor ve pek çok açıdan insana ne kadar az benzediği konusu dikkatimi çekiyor. Kokoro firması tarafından Japonya’da geliştirilen Actroid-DER androidi, şirket toplantıları için gelecekten gelmiş gibi görünen, yüksek teknoloji ürünü bir konuşmacı olarak kiralanabiliyor. İtiraf etmek gerekirse, bu rol için çok derin bir karakter gerekmiyor. Ancak geliştirilmesi için harcanan 250 bin dolara rağmen hareketleri zarafetten uzak. Esneklikten yoksun yüz hatlarıysa sevimli yüzüne hafif kaçık bir ifade veriyor. Tabii bir de konuşmaya ara verdiği anda uyuyakalmış gibi durma alışkanlığı var. Sanki elektrik dışında bir madde bağımlılığı varmış gibi…
Actroid’in ileri modelleri teknoloji fuarlarını dolaşırken, bu model insana daha çok benzemesi için Pittsburgh’daki Carnegie Mellon Üniversitesi’ne gönderilmiş. En azından, 15 haftalık yarıyıl boyunca bu dişi robotu daha az robot, daha fazla dişi bir görünüme kavuşturmak için çalışacak Eğlence Teknolojileri Merkezi’nin beş iyimser lisansüstü öğrencisinin amacı bu. İşe, robota Japoncada hayal anlamına gelen Yume adını vererek başlamışlar.
“Kokoro onu üretirken fiziki bir gerçekçiliği hedefliyordu. Ancak bu tek başına yeterli değil,” diyor Yume Projesi’ne katılan öğrencilerden Christine Barnes. “Bizim yapacağımız şey, odak noktamızı gerçekçilikten inandırıcılığa kaydırmak olacak.”
Actroid androidleri, programlanmış endüstriyel makineler olmaktan çok, giderek daha otonom hale gelerek, evlerimizde, okullarda ve ofislerde daha önce insanlar tarafından yapılan işleri üstlenmek üzere tasarlanmış yapay varlıklar olan yeni nesil robotlardan.
Biz kilometrelerce uzaklıktaki bir bilgisayardan onları izleyip yönlendirirken, bizim için yemek pişiren, çamaşırları katlayan, hatta çocuklarımıza bakıp yaşlı anne-babalarımızla ilgilenen sofistike robotlar yakında hayatımıza girebilir. Carnegie Mellon’da robotbilim profesörü olan Reid Simmons, “Beş ya da on yıl içinde robotlar insanların dünyasında rutin olarak çalışır hale gelecek” diyor.
Böyle bir olasılık bir yığın soruyu da gündeme getiriyor. İnsanların gerçekleştirdiği gündelik işlerin ne kadarını makinelerin eline bırakmak istiyoruz? Nasıl görünmeliler? Yume gibi androidlerin mutfaklarımızda dolanmasını istiyor muyuz, yoksa duvara monte edilmiş bir kol bizi tedirgin etmeden daha mı iyi iş görür? Robot devrimi birbirimizle ilişki kurma tarzımızı nasıl etkileyecek? Huzur evindeki yaşlıları eğlendirmek için Japonya’da geliştirilen yavru bir fok balığı robotu, onları diğer insanlardan koparabileceği gerekçesiyle eleştiri aldı. Benzer korkular geleceğin çocuk bakım robotları için de dile getiriliyor. Tabii bir de zaman zaman gündeme gelen, her zaman cinsel ilişkiye hazır olacak romantik robot girişimleri var. Geçen yıl New Jersey’li bir şirket konuşan, dokunuşlara cevap veren bir robot “arkadaş” piyasaya çıkararak insanların birbirinden kopması ihtimaliyle ilgili bir başka tartışma başlattı. Uzun lafın kısası, onlar bize hazır mı?
Kaynak:Natıonal Geographic Türkiye Dergisi
www.dunyalilar.org