Temmuz ayı başında gazetede bir haberle karşılaştım. Dört bakan ve büyük petrol şirketleri bir araya gelmiş boğazı çevre yönünden koruyacak bir çözüm üzerine kafa yormuş. Ama merak etmeyin; tanker geçişi devam edecek. Nitekim boğazdan şu an bir tanker geçiyor. Bu tanker bir yıl boyunca boğazdan geçen 55 bin gemiden biri. Bir yıl boyunca geçen 100 milyon ton petrolden bir kısmını taşıyor. Meksika Körfezi’ndeki petrol sızıntısının ardından çevreci bakanımız Veysel Eroğlu dahil, bakan olmayan pek çok çevrecinin de kabuslarından biri. Ah şu kazalar olmasa ne güzel bir yer olacak dünya.
Misal, 1984 yılında Hindistan’daki Bhopal kentinde tarihin en büyük kazalarından biri yaşandı. Gece yarısı, böcek ilacı üreten Union Carbide fabrikasında bir gaz sızıntısı meydana geldi. İlk anda 4 bin kişi öldü. 3 günde 67 bin kişi kör oldu. 1 hafta içinde 500 binden fazla insan zehirlendi. Sonuçta yarım milyon insan sakat kaldı. 20 bin insan ve yüzbinlerce hayvan öldü. Hava, su ve toprak zehirlendi. Ölümler ve zehirlenmenin etkisi hâlâ daha devam ediyor.
Peki ya bu kaza olmasaydı? Union Carbide böcek ilacı üretmeye devam edecekti. Dünyanın dört bir yanında milyonlarca insan ve hayvan doğrudan yahut dolaylı bir şekilde ölecekti. Hava, su ve toprak zehirlenecek. Zehirli maddeler tüm besin zincirine sızacaktı. Genetik bozukluklar, kanser, sakat doğumlar, organ yetmezliği…
Yakın zamanda da Meksika Körfezi’nde bir petrol sızıntısı yaşandı. Sızan petrol tüm deniz yaşamını öldürüyor. Petrolün Meksika Körfezi’ndeki ekosistemi yok edişini izledik – petrole bulanmış pelikanlar. Peki ya petrol sızıntısı yaşanmasaydı? Petrol sızıntısı olmasaydı, petrol tam şu anda okyanuslarda yol alan 50 bin gemiye yakıt olacaktı. Gemilerin okyanusta balıkları yakalamasına, deniz yaşamını öldürmesine yarayacaktı. Yahut milyonlarca ton zehirli gazı atmosfere salan milyonlarca araba ve uçağa yakıt olacaktı. Dünyadaki tüm ekosistemleri, hayvanları, ağaçları, havayı, suyu ve toprağı yavaş yavaş öldüren fabrikaları çalıştıracaktı. Ama en azından çevreciler rahat bir uyku çekecekti. Sızıntının kaynağı BP’yi boykot etmekle, ona yeni logolar armağan etmekle uğraşmayacaklardı.
Kapitalizmin kâr hırsının bunlara neden olduğunu söyleyebilirsiniz. Ama, sanayi sanayidir. İster kapitalist, ister sosyalist isterse yeşil olsun. Üretimde, tüketimde, atık halde yahut geri dönüşümde, her aşamada ekosistemler yok edilir. Alternatif bir sanayi mümkün değil. Doğayı ve doğadaki canlıları yok etmenin alternatifi yok. Doğadaki varlıkları ve doğal döngüleri elektrik enerjisine dönüştürmenin alternatifi yok. Uranyum atomunu parçalamak veya fosil yakıtları yakmak yerine, güneşin, havanın ve suyun enerjisini panellere ve türbinlere hapsetmek alternatif sanılabilir. Ama her halükarda ham maddeye gerek duyulur. Hibrid arabaların pilleri için gerekli olan 11 kilo lantan, 3 mW rüzgâr türbini için gerekli olan yaklaşık 2 ton neodim metaline ihtiyaç var. Ve bunların yüzde 95’ini Çin’den elde edilir. Tabi satmayı kabul ederse – yahut gidip işgal edilebilir ne de olsa petrol için işe yarıyor.
Rengi, ideolojisi ne olursa olsun sanayi için gerekli ham madde ormanları yok ederek, yeryüzünün altını üstüne getirerek elde edilir. Ağaçlar, hayvanlar, hava, su ve toprak öldürülür. Fabrikalardan zehirli kimyasallarla kirlenmiş atık sular boşaltılır. Nehirler, yer altı suları ve okyanuslar kirletilir. Milyonlarca ton yakıt kullanılarak ham madde işlenir. Yüzlerce zehirli kimyasal atmosfere salınır. Milyonlarca kilometre karelik toprak, çimento ve asfalt ile kaplanır. Geri dönüşümde yüzlerce zehirli kimyasal havaya, suya ve toprağa karışır. Milyonlarca kilometrelik hava, deniz ve kara taşımacılığı ağlarıyla yeryüzü kaplanır.
Hızlı bir hesap yapalım. Kazalar yaşandığında milyonlarca canlı ölür, ekosistemler yok olur. Kazalar yaşanmadığında milyonlarca canlı ölür, ekosistemler yok olur. Açık ve net.
“bir kırlangıcın kanı var ön camımızda
sanayi devrimi çünkü kuşların ölümüdür” – İsmail Kılıçarslan
Serhat Elfun Demirkol ( bu yazı yabanil.net sitesinde 2010 yılında yayınlanmıştır)
Dünyalılar