Suriye sınırına duvar örülmesi nedeniyle ölüm orucuna başlayan Nusaybin Belediye Başkanı Ayşe Gökkan’ı muayene eden doktorlar, gıda alım yollarının kapandığını söyledi.
Suriye sınırına duvar örülmesi nedeniyle ölüm orucuna başlayan Nusaybin Belediye Başkanı Ayşe Gökkan Taraf gazetesinden Müjgan Halis’e konuştu. Gökkan, “Dört gün boyunca hiçbir şey yiyip içmediğim için su, tuz, şeker de alamıyorum; midem kabul etmiyor. Doktorlar gıda alım yollarımın kapandığını söyledi. Eylemime duvarın yapılmayacağı açıklanana kadar devam edeceğim. Bu duvarı, bu halka layık görmüyorum. Son hücreme kadar direneceğim” dedi.
Ölüm orucunu tecrit altında sürdürdüğünü de söyleyen Nusaybin Belediye Başkanı Gökkan, “Bir tarafta jandarma var, bir tarafta polis. Halktan kimseyi yanıma yaklaştırmıyorlar. Milletvekilleri ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri geldi, onlarla görüştük sadece” diye konuştu.
BDP İLE HÜKÜMET GÖRÜŞÜYOR
Hükümet ile BDP’nin, Ayşe Gökkan’ın duvara karşı başlattığı eylemle ilgili görüşmelerin sürdürüldüğü öğrenildi. BDP’nin 7 Kasım’a kadar Hükümet’e süre tanıdığı, bu tarihten sonra eylemlerin yaygınlaşacağı ifade edildi. BDP’li belediye başkanları, Gökkan’a destek vermek için 7 Kasım’da sınıra yürüyeceğini açıklamıştı. Demokratik Toplum Kongresi de (DTK) dün yaptığı açıklamayla, 7 Kasım’da Nusaybin’de yapılacak yürüyüşe katılım ve Gökkan’ın eylemine sahip çıkma çağrısı yaptı.
ROJAVA YÜRÜYECEK
Gökkan’ın eylemi sadece Türkiye ’de değil, Rojava tarafında da ilgiyle izleniyor. Sınırı sık sık ziyaret eden Rojavalılar da 7 Kasım’da Nusaybin’e ve Ayşe Gökkan’a destek vermek amacıyla kitlesel olarak sınıra yürüyecekler. CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün de, dün Twitter ’dan yaptığı açıklamayla Gökkan’a destek verdi. Aygün, “Kürtlere örülen utanç duvarının kaldırılması için açlık grevi yapan Nusaybin Belediye Başkanı Ayşe Gökkan’ı destekliyorum” dedi.
HDP’DEN DUVAR ÇAĞRISI
Öte yandan Halkların Demokratik Partisi (HDP) eşbaşkanları Ertuğrul Kürkçü ve Sebahat Tuncel, sınıra örülen duvar konusunda ortak bir açıklama yaptı. Eşbaşkanlar, hükümete “Utanç Duvarı yapımını bir an evvel durdurun. Çözüm ve barış için adım atın” çağrısında bulundu. Yazılı açıklamada; “Hükümetin Rojava sınırına ördüğü duvar Kürt halkını bir kez daha bölme çabasıdır” ifadeleri kullanıldı.
Ölüm orucunun 2. gününde Radikal’den Pınar Öğünç’ün Ayşe Gökkan’la yaptığı telefon görüşmesi
Meclis’e ilk kez başörtülü milletvekillerinin girdiği dün, farklı partilerden kadın vekiller kürsüdeyken Nusaybin’in kadın Belediye Başkanı Ayşe Gökkan’la konuşuyorduk telefonda. Hayır, çalan telefonunu makamında, belediye binasında yahut Nusaybin sokaklarında açmamıştı. Sınırın sıfır noktasında, mayınlı bir askeri bölgede dünden beri oturduğu yerdeydi. Desteğe gelen halk, belediye çalışanları ve basın mensupları onu görmesin diye askeri araçlardan bir duvar yaratılmıştı. Ayşe Gökkan’ın da derdi bir duvardı, bir belediye başkanı olarak görünmezliğiydi. İki gün önce başlattığı oturma eylemi, Utanç Duvarı diye anılan bu duvarın inşaatına mani olmak için ölüm orucuna dönüşmüştü.
Bir süredir Türkiye’nin artık Suriye’deki Kürt bölgesi Rojava’ya denk düşen sınırında duvarlar yükseliyor. Ceylanpınar ve Şenyurt’taki duvarlar ilerlemiş vaziyette Gökkan’ın dediğine göre. Nusaybin-Qamişlo arası için hazırlıklar ilerlerken, 17 Ekim’de “O duvarı gerekirse canım pahasına ellerimle yıkacağım” demişti. Sonra da bir basın açıklaması yapıldı.
Aradan geçen zaman içinde bu duvarın örülmesine dair kararı hangi kurumun verdiğini ve hangi gerekçeyle dikildiğini öğrenmek istediğini anlatıyor. İçişleri Bakanlığı’na, Milli Savunma Bakanlığı’na, Mardin Tugayı’na, Mardin Valiliği’ne, Nusaybin Kaymakamlığı’na sormuş. Hiçbir kurumdan cevap gelmemiş. Sadece, o da resmi olmayan bir biçimde Nusaybin Kaymakamı’ndan şifahen duyduğu ‘bilgisinin olmadığına’ dair bir ipucu var elinde. “Sıfır noktada yapılacak işin kaydının olmaması imkânsız ama biz bilemiyoruz işte” diyor.
‘İtibarsızlaştırılıyorum’
Gökkan’ın sesinde inat, yorgunluk ve kırgınlık var. Doğru kelime kırgın galiba. Kendisi de öyle başlıyor bir sonraki cümlesine: “Bu, bana çok incitici geliyor. Yerel yönetimden sorumlu kişi olarak soruyorum, cevap verilmiyor. Dünden beri buradayım, kimse temas kurmuyor. Hatta bir yandan belediye başkanı olmak istediğim için yaptığıma dair, beni itibarsızlaştıran çirkin sözler yayılıyor. İçişleri Bakanlığı basın açıklamamıza bile şov demişti zaten. Sanki kimsenin itiraz etmeye hakkı yoktur.”
Ölüm orucuna da su verilirken dahi küçük düşürüldüğünü hissettiği için başladığını söylüyor: “Ben de ‘İstemiyorum suyunuzu’ dedim. Ölüm orucuysa, ölüm orucuna girerim”.
Diyecek olan çıkacaktır, orası zaten sınır, mayınla döşeli, bir de duvar örülse ne fark eder? Tekrarlayalım, duvar! Siyasi olarak sınırlardan, bizatihi o sınırın şimdiye kadar nasıl işlediğinden konuşmazdan evvel, o duvarın sınırın iki yanındaki Kürtler için simgesel anlamından söz ediyor Gökkan: “Boşuna Utanç Duvarı demiyoruz. Türkiye anlaşmalar imzalamış, o mayınların bile temizlenmesi lazım. Duvarın örülmesi o mayınların temizlenmemesi demektir. Onun dışında Başbakan’ın kendisi İsrail’deki Utanç Duvarı’ndan bahsediyor. Berlin Duvarı yıkılmış, insanlar küçük parçalarını evlerine müzelik etmiş, 21. yüzyılda bir duvar dikilmesini bizim normal görmemiz isteniyor. Kürtler söz konusu olunca utanç olmuyor mu?”
Biz bunları konuşurken, Ayşe Gökkan’ın az ilerisinde yeni demirler bağlanıyordu temel için.