Yaşanan son olaylar da gösteriyor ki, sosyal paylaşım siteleri üzerinden taleplerini dile getiren halk, yasama ve yürütme sürecinde güçlü bir şekilde söz sahibi konumuna erişti.
Günümüzde yönetim şekillerinin yüzleştiği en büyük problemlerin başında seçim barajından kaynaklanan temsil sorunu yer alıyor desek yanlış olmayacaktır. Üstelik, yüzde 10 ile dünyanın en yüksek seçim barajına sahip ülkemizde bu sorun daha da içinden çıkılmaz bir hal almış durumda. Neyse ki, Necati Şaşmaz’ın da ‘Gezi’ eylemleri hakkında yaptığı açıklamada vurguladığı gibi artık bizim de güzel teknolojilerimiz var, Twitter’ımız var! Yaşanan son olaylar da gösteriyor ki, sosyal paylaşım siteleri üzerinden taleplerini dile getiren halk, yasama ve yürütme sürecinde güçlü bir şekilde söz sahibi konumuna erişti.
SOSYAL AĞLAR DİNAMİK BİR TARTIŞMA ORTAMI SUNUYOR
Guinness Rekorlar Kitabı’na gire Türkiye’ deki seçim barajına takılan birçok siyasi parti ve ideoloji, mecliste kendine yer edinemiyor, dolayısıyla bu partilere oy veren birçok vatandaş da fiilen yönetimde temsil edilememiş oluyor. Ancak toplumun neredeyse tüm kesimlerinin yer aldığı sosyal paylaşım siteleri, tıpkı eski Roma’da olduğu gibi herkesin özgürce katılım gösterebileceği dinamik bir forum ortamı sağlıyor.
Kaldı ki Türkiye, sosyal medya kullanımında dünyanın dünyanın sayılı ülkelerinden birisi konumunda. 34 milyon Facebook ve 10 milyonu aşkın Twitter kullanıcısıyla, sosyal ağları bağrına basan Türkiye, artık bu siteleri yalnızca takipleşmek için değil, ülke yönetiminde söz sahibi olmak için de kullanıyor.
ALINAN KARARLARA TEPKİ SOSYAL MEDYADAN!
Peki, sosyal medya, hükümetlerin karar alma aşamasında ne gibi bir rol üstleniyor? Aslında son yaşanan olaylarda, başta Twitter olmak üzere bu tarz sosyal paylaşım sitelerinin gücüne bir kez daha şahit olduk. Halk memnun kalmadığı bir yasa tasarının geri çevrilmesi için veya yürütme organlarının aldığı bir karara tepkilerini göstermek için hep bu mecraları kullanma yoluna gittiler. Belirlenen spesifik hashtag’ler eşliğinde görüşlerini paylaşan sanal dünyanın gerçek vatandaşları, o kadar hızlı şekilde örgütlendiler ve seslerini duyurdular ki, karar alma organları da kalabalığın yükselen bu sesini duymazdan gelemedi çoğu zaman.
‘HASHTAG’LERİN ZAFERİ!
Bu durumun son günlerdeki en çarpıcı örneği ise Twitter’da başlatılan “ehliyetiçin101TLvermem” kampanyasıydı belki de. Kullanıcılardan büyük destek bulan ve dünya çapında “trend topic” haline gelen bu hashtag’in ardından açıklama yapan Maliye Bakanı Şimşek, Twitter’dan yürütülen yasa teklifi aleyhindeki kampanyalara yine Twitter’dan yanıt vererek, “Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanımız ile konuştum. Ehliyet yenileme ücreti yeniden gözden geçirilecek! Ama ücret maliyetin altında olmayacak” ifadesini kullanmıştı. Özellikle 11 Temmuz’da başlatılan Taksim Dayanışması üyeleri serbest bırakılsın hashtag’inin etkisiyle midir bilinmez, aynı akşam gözaltındaki üyelerin serbest bırakıldığına şahit olduk. En son alınan TMMOB kararına verilen tepki ve Gezi eylemleri boyunca yaşananları göz önünde bulundurursak bu örnekler daha da çoğaltılabilir.
HALK, GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİ İÇİN İNTERNETİ KULLANIYOR
Peki, devlet kurumları bu mecralarda yeterince etkili bir şekilde yer alıyor mu? Sosyal medyada fenomen haline gelmiş belirli siyasetçiler dışında bu mecraların hala hakkıyla kullanıldığını söylemek çok doğru olmayacaktır. Öncelikle her bakanlık, kendi bünyesinde oluşturulacak bir ekip ile kendi sosyal medya stratejisini belirleyip, halk ile doğrudan bir iletişim kurma yoluna gitmeliler. Dijital dünyanın egemenliğinde, tek yönlü iletişim modellerinin demode olduğunu görmezden gelmek artık pek de akıllıca olmayacaktır. Üstelik yapılan başka bir araştırma gösteriyor ki, internet kullanıcılarının büyük bir çoğunluğu şikayetlerini telefon veya mektup gibi geleneksel yöntemlerin aksine, artık sosyal paylaşım siteleri aracılığıyla yapmayı tercih ediyorlar.
BAKANLIKLARIN SOSYAL MEDYA KARNESİ
Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir rapora göre, ülkemizdeki bakanlıklardan 14’ünün Twitter, 8’inin Facebook, 3’ünün ise Youtube hesabına sahip olduğu belirtilyor. Bakanlıkların çoğunluğunun Twitter hesabı bulunmakla birlikte aktif olarak faaliyete geçirilmediği, sadece Sağlık Bakanlığının Twitter hesabının onaylanmış hesap olduğu, hiçbir bakanlığın Facebook sayfasının ise onaylı olmadığına şahit oluyoruz. ABD ‘deki pek çok devlet dairesi sosyal medyanın tüm nimetlerinden faydalanmaktan geri kalmıyor. Hatta Amerikan Ulaştırma Güvenlik İdaresi, görsel etkileyiciliği artırmak adına çeşitli efektlerle süslediği suç delili fotoğraflarını Instagram’da takipçilerinin beğenisine sunuyor. Papilion Digital’in hazırlamış olduğu “Bakanlıkların Sosyal Medya Karnesi” raporuna göre bakanlıkların sosyal medyadaki durumunu ortaya koyan çalışma, dijital iletişime verilen önemin yetersizliğini gözler önüne seriyor…
Kaynak: Cemal ive Arşivi
www.dunyalilar.org