Herhangi bir panik anında bir insan kalabalığının aynı hayvan sürüleri gibi davrandığı bilimsel olarak gözlenmiş bir konu. Sürü psikolojisinin en büyük etkilerini borsadaki büyük alım ve satım işlemlerinde; bir isyan sırasında panik anındaki insanların dağılma düzeninde; hatta günlük hayattaki sıradan kararlarda bile gözlemlemek mümkün.
Panik şeklinde dağılan bir kalabalığın dağılırken kullandığı kaçış seçeneklerini, grubun sadece %5’lik bir kısmının eğilimi belirliyor. Yan yana ve aynı özelliklere sahip iki restorandan birini tercih etmek durumunda kalsak %80 oranında daha dolu olanı seçeceğimiz bilimsel bir gerçek.
Tüm bunlar insanların aslında sadece kriz anlarında değil sıradan karar anlarında dahi hayvansal dürtülerine hem birey olarak hem de topluca ne kadar bağlı olduğunun bir göstergesi.
Ekim 2011’de tam da “Occupy Wall Street” ayaklanmasının olduğu sıralarda Scientific American’da çıkan bir makale şimdiye dek hep konuşulup da hiç ispatı yapılmamış bir konuyu resmen aydınlatıyordu. Makalede sadece 147 şirketin doğrudan veya indirekt bağlantıları sayesinde dünya ekonomisinin %40’ını kontrol ettiğini; rakam 737 şirkete çıktığında da bu hakimiyetin %80’lere vardığını görüyoruz.
Bulgunun önemini anlamak için araştırmanın 43 bini uluslararası, 37 milyon şirketin dahil olduğu bir veri tabanında yapıldığını bilmeliyiz. Bu kadar fazla sayıda şirketten neredeyse milyonda bir oranı kadarının dünya ekonomisinin yarısını kontrol ettiğini bilmek inanılmaz olduğu kadar aynı zamanda rahatsız edici.
Aslında burada önemli olan konu ne kadar az sayıda şirketin ne kadar çok şeyi kontrol ettiğinden çok bu şirketlerin hem kendi içlerinde hem de diğer şirketlerle aralarında kurdukları “network” tür. Bu network’ün yapısının aslında dünya ekonomisinin de stabilitesini belirlediği aşikar. Peki bir network’ün stabilitesini ne belirler? Basit olarak o network’ü oluşturan parçaların birbirlerine olan bağları diyebiliriz. Dünya ekonomisinin yarıya yakın kısmının 147 tane şirkete bağlı olması aslında tam da bu açıdan oldukça tedirgin edici. Bu network’ün yapısında hangi halkaların arasındaki bağların ne kadar kuvvetli olduğunu bir başka detaylı araştırmadan da çıkartabiliriz.
Michael Markieta’nın yaptığı bir çalışma sonucunda oluşturulan dünyadaki hava trafiği sıklığının resmini görmekteyiz. İş amaçlı uçuşlar bu resmin yaklaşık %40’ını oluşturduğundan, bu grafik aynı zamanda dünyadaki ekonomik aktivitenin demografisi konusunda da ciddi bir fikir verebilir. Bu resimde de demografik olarak oldukça rahatsız edici bir konsantrasyon görmekteyiz.
Özellikle yaşanan en son 2008 krizinin yarattığı zincirleme etkinin en temel sebebi işte bu ve benzeri networkler’in yapısıdır. Az sayıdaki dev kuruluşun başına gelenler domino etkisi yaratıp global bir hal alabilmektedir.
Tüm bunlardan yola çıkarsak temelde insanların bireysel olarak uydukları sürü psikolojisinin yansımalarını aslında her yerde gözlemekteyiz. Polis müdahalesi sonucunda dağılan panik halindeki bir kalabalık nasıl %5’lik kısmı ile yönlendirilebiliyorsa; ekonomideki dengeler de aslında çok küçük bir grubun ve global olarak elinde.
Tüm bu Gezi Parkı protestolarında kitlelerin kendi taraflarını belirlemesinden sosyal medyada bu konu veya herhangi bir konuda yapılan paylaşımlara; iş seçimimizden eş seçimimize kadar hep dürtülerimizle ve sürü psikolojisi ile mi hareket ediyoruz acaba?..
Cevabınız açıkça “hayır” ise bile aslında yanıtın “EVET” olduğunu yine içsel olarak biliyorsunuz. Ve yine içsel olarak biliyoruz ki dünyayı sadece 147 şirketin yönetmesini kapitalizmle, emperyalizmle açıklayacağımıza belki de doğrudan insan doğasının en temel sonucu olarak görüp kabullenmemiz gerekmekte.
Can Gürses
Dünyalılar