Güncel

Toplu Halde Akıl Tutulması Sendromu

Sayın okur, akıl tutulması sendromundan muzdarip olduğumdan, savunma yapamayacağım, başka da bir maruzatım yoktur!

İster iş hayatı, isterse gündelik kişisel telaşeler üzerine yoğunlaşmış olsun, artık yadsınamaz hale gelen bir gerçek var: Günlük olağan sohbetlerimiz bile dönüp dolaşıp, hatta fazla bir çabaya gerek duymaksızın Gezi Parkı ile simgelenen Türkiye’deki gelişmelere gelip dayanıyor. Zaten başka türlüsü olamazdı; artık istisnasız herkesin birbirine anlatacak bir “deneyimi” var. Kimisi evinde otururken bile biber gazına maruz kalmış, kimisinin basit bir “sokağa çıkıp hava alma” çabası ansızın polis araçları ve göstericilerin kapattığı bir caddede noktalanmış.

TARTIŞMANIN SONU YOK
Olan biteni herkesin kendi düşünce süzgecinden geçirip yorumlaması kadar doğal birşey olamaz. Bazısı kesinkes göstericileri haklı bulurken, bazısı polisin aşırı güç kullanımını gösterici gruplar arasından kaynaklanan kışkırtmalara bağlayarak hoşgösterebilir. Buna benzer veya farklı pek çok başka yorum getirmek pekala mümkündür. Yani bu şekliyle böyle bir tartışmanın sonu gelmez.

İNSANİ NİTELİKLER ÇÖPE
Ancak bu tartışmada doğal olmayan ve kabul edilemez tek bir durum varsa, insani bütün niteliklerin toptan çöpe atılması ve bütün olayların küresel komploya bağlanmasıdır. Bir başka deyişle “evin içinde” olan bitene tamamen gözü bağlanmış bir ruh haliyle yaklaşılmasıdır. Genel ruh hali açısından bakıldığında, “Türkler ter kokuyor” diyen yabancıları “Türkiye düşmanı” ilan etmekle; bir anda bütün dünyanın elbirliği edip insanları gösteri yapmaya kışkırttığını ileri sürmek, üstelik binlerce insanın da bu talimatı yerine getirmeye gönüllü olduğunu savunmak arasında mantıken hiçbir fark yoktur. Çünkü her ikisi de insan zekasıyla alay etmektedir.

EMPATİ KURULMALI
Savunmak veya hor görmek gibi siyah-beyaz ikilemini bir kenara bırakıp konuya başka bir açıdan yaklaşabilsek, daha doğrusu öncelikle ve ivedilikle “anlamayı” ve “empati kurmayı” bir denesek nasıl olur?

Gezi Parkı olaylarını tamamen “bölgesel ve küresel güçler” üzerinden yorumlayıp manşet yapan haberlere karşı, gençlerden biri çok basit bir soru soruyordu: “13 yaşında kızın kendi iradesiyle cinsel ilişkiye girdiğine inanan devlet, bunca okul bitirmiş insanın kendi iradesiyle yürüdüğüne neden inanmıyor?”  Doğru söze ne nedir, ya da “aklın yolu bir” diyelim ve devam edelim konumuza…

ANLAYIŞSIZLIK EGEMEN
Bir medya mensubu olarak bütün gazeteleri takip ederken, mesleğin geleceği ve etik değerler adına da üzüntü duymamak imkansız. Kimselerin aklına gelmeyecek komplolarla olayı açıkladığını zanneden, üstelik kendi uydurduğu yalana inanarak, bu yalan üzerine köşe yazısı inşa edenler var. Esas olarak şu anda protestoda bulunmak için insanların hiçbir gerekçesinin olmadığını ve hükümetin de olaya doğru yaklaştığı tezini başından beri yaşanmakta olan gerçeklere rağmen haber olarak kurgulayan medya, bu tavrıyla anlayışsızlığın egemenliğini bilerek ya da bilmeyerek pekiştirdiğini farkediyor mu acaba?

KOLAYCI BAKIŞ AÇISI
Dolayısıyla, Yeni Şafak’tan Işın Eliçin’in (maalesef yayınlanmayan) köşe yazısından küçük bir alıntı yapmak şart oluyor. “Peki bu insanları birilerinin komplosunun kurbanı olarak görmek, yani gaza geldiklerini -gerçi mecazi olamayan bir şekilde gazlandı çoğu, doğrudur, gaza geldiler- birilerinin peşinde sürüklendiklerini, koyunlar gibi güdüldüklerini düşünmek ne kadar gerçekçi?” diye çok temel bir soru yöneltiyor Eliçin. Ve devam ediyor:  “Bu çok kolaycı bir bakış açısı olmuyor mu? İnsanların iradesini hiçe sayan bir yaklaşım değil mi?”

AKIL TUTULMASI
Altına tereddütsüz imza atacağım bu satırların ne yazık ki medyada geneli temsil eden bir dürüstlük ve bilgelik olduğunu söylemek mümkün değil. Tam tersine genel ve büyük resme bakıldığında toplu halde akıl tutulmasından muzdarip hale gelmiş bir tablo sergiliyoruz. Akıl tutulmasının boyutları öylesine vahim bir hale gelmiş ki, kısa bir süre önce meslektaşlarımızdan biri CNN televizyonunun tanınmış isimlerinden Christiane Amanpour ile düzmece röportaj bile yaptı!

 

Yanlış okumadınız, Christiane Amanpour bir Türk gazetesine “özel demecinde” şunları söyledi:  “Taksim Gezi olaylarını uzun uzun verdik. Çünkü bize bunun için özel talimat verildi ve para aktarıldı. Biz parayı kim verirse onun istediği şekilde haber yaparız. Erdoğan hükümetini yıpratın talimatı geldi, bizler de uyguladık.”

Bu akıllara zarar röportajın “düzmece” olduğu anlaşılınca (her ne kadar birinci sayfa manşetten anonslanan haberin gerçek olduğu izlenimini vermek için her türlü çaba gösterilmiş, kurgu olduğunu belirten açık bir ifade yeralmamış olsa da) buna alet olan gazetecinin utancından ne yapacağını bilemediğini düşünüyorsunuz sanırım. 

O zaman dikkatli okuyun: Düzmece röportaja gelen tepkiler üzerine, sözkonusu haberin “mucidi” eleştirileri reddetmekle kalmayıp, CNN ve Amanpour’u “taraflı yayın” yaptığı gerekçesiyle mahkemeye vereceğini açıkladı!

Sayın okur, akıl tutulması sendromundan muzdarip olduğumdan, savunma yapamayacağım, başka da bir maruzatım yoktur!

Haldun Armağan

www.dunyalilar.org

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu