Yandaş işadamları daha çok para kazansın diye Türkiye’de iş kazalarına bugüne kadar seyirci kalan AKP iktidarı, kanser vakalarının artışının en önemli nedenlerinden biri olan GDO’lu ürünlerde de benzer politikaları sürdürüyor. Hükümetin, Çin’in GDO’lu olduğunu belirleyince ABD’ye iade ettiği mısırların Türkiye’ye ithal izni verdiği bildirildi. AKP iktidarları döneminde, GDO’lu iki ürüne 7.6 milyar dolar ödendiği açıklandı.
GDO Platformu ve CHP Ankara Milletvekili Gökhan Günaydın’ın yaptığı ortak açıklamaya göre; hayvancılıkta uygulanan yanlış politikalar gıda ve yem sanayinin soya ve mısıra yönelmesine neden oluyor. Bu da ithalatta söz konusu iki ürüne korkunç miktarda para ödenmesine yol açtı. AKP’nin iktidarları sırasında, 2003-2013 yılları arasında Türkiye 45 milyon ton mısır üretti. Ancak bu miktar ihtiyacı karşılamadığı için 9 milyon ton mısır ithal edilerek karşılığında 2.3 milyar dolar (5 milyar lira) para ödendi. Aynı dönemde soya üretimi ise sadece 840 bin tonda kaldı. Bu üzde 12.5 milyon ton soya ithal edilmiş ve karşılığında 5.3 milyar dolar (11.6 milyar lira) ödeme yapıldı.
700 ÇEŞİT GDO’LU GIDA YEDİK
Soya ve mısır, ağırlıklı olarak, ABD ve Arjantin gibi, genetiği değiştirilmiş ürün (GDO) üretimi yapan ülkelerden ithal edildi. 1998 yılından bu yana, milyonlarca ton GDO’lu ürün ithal edilerek, gıda ve yem sanayiinde hammadde olarak kullanıldı. 700 çeşitten fazla GDO’lu gıda maddesi sofralara ulaştı.
Hükümetin kamoyundan gelen tepkiler üzerine 18 Mart 2010’de çıkardığı 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu ve ilgili mevzuat ile GDO’lu ürünlerin yurtiçinde üretilmesine yasak getirildi. GDO’lu ürünlerin girişini engellemek için Biyogüvenlik Kurulu oluşturdu.
Biyogüvenlik Kanunu, Türkiye’ye ithal edilen ürünlerin analize tabi tutularak üç aşamalı bir testten geçmesini öngörüyor: 1-GDO var/yok testi, 2-GDO varsa ürün içindeki bileşiminin yüzde 0.9’un üstünde olup olmadığına dair test, 3- Oran yüzde 0.9’un üzerindeyse ürünün yasaklı genleri içerip içermediğine dair test.
Biyogüvenlik Kurulu, yem amaçlı kullanılmak üzere 3 soya ve 16 mısırın ithalatına izin verdi. Ancak odaların ve sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu GDO Platformu’nun açtığı davalar sonucunda Danıştay, 2 GDO’lu mısır çeşidinin giriş iznini iptal etti.
ÇİN İADE ETTİ, FİYATLAR DÜŞTÜ, BİZİMKİLER HÜCUM ETTİ
Bunlara karşın hükümetin ABD’den 1 milyon tona yakın mısır ile etanol üretimi sırasında açığa çıkan ve yem sanayinde katkı maddesi olarak kullanılan DDGS ithali için izni verdiği belirtilen açıklamada, şöyle denildi:
“ABD’de üretilen mısırın yüzde 92’si GDO’ludur. Sözü edilen ülkede, biyoetanol üretiminde ise GDO’lu 38 mısır çeşidinin kullanıldığı bilinmektedir. Bu çerçevede, ABD’den ithal edilen DDGS ürününde GDO bulunmama olasılığı yok denecek kadar azdır. Üstelik sözü edilen gen, Türkiye’de yasaklı gen durumundadır. Nitekim Çin, ABD’den ithal ettiği 1 milyon 450 bin ton DDGS ürünlerinde kendi ülkesinde yaptığı analizlerde yasaklı gen çıkması üzerine, bu ürünlerin mahrece iadesine karar vermiştir. Bunun üzerine, DDGS fiyatları, 430 dolar/ton düzeyinden 300 dolar/ton düzeylerine kadar gerilemiştir. Sözü edilen ürüne uygulanan gümrük vergisi yüzde 4.3 düzeyinde olup, DTÖ Anlaşması gereğince artırılamamaktadır. Düşük gümrük vergisi ve düşük mal bedeli, DDGS ürününün ithal maliyetini düşürmüş ve bir talep patlaması yaratmıştır.”
KUZU POSTUNDAKİ KURDUN RAPORU
Hükümetin izin verdiği mısır ve DDGS’nin Çin’in iade ettiği ürünler olduğu ifade edilen açıklamada, Eylül ayından itibaren Türkiye’ye girmeye başlayan bu ürünlerin GDO içermediğine ilişkin raporlar olduğu belirtilerek şu çarpıcı bilgiler aktarıldı:
1 – ABD, ithalat siparişi veren ülkenin mevzuatına göre, ürünün yasaklı olmayan gen içerdiğine yönelik raporları kolayca verebilmektedir. İlginç olan, mevzuat kendi dinamikleri ya da yargı kararları sonucunda değiştiğinde, mahreç ülke raporları da değişmektedir. Bu durum, sistemin güvenilmezliğini açıkça ortaya koyduğundan, bu raporlara dayanarak GDO’lu ürünlerin millileştirilmesi işleminden derhal vazgeçilmelidir.
2 – Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın mısır türevi ürünlerde uyguladığı yüzde 20 GDO analiz sıklığı, geriye kalan ürünlerin evrak üzerinden yapılan inceleme ile millileştirilmesine neden olmaktadır. Ülkeye giren her partinin analize tabi tutulması büyük önem taşımaktadır.
3 – Türkiye’nin laboratuvar altyapısı, yasaklı gen saptama kapasitesine sahip değildir. Nitekim Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bilgi edinme hakkı kanunu nedeniyle yapılan başvurumuza verdiği yanıtta da bunu itiraf etmiştir. Bu durumda, ürünün yurtiçi analizine dayalı olarak yasaklı gen taşıyan GDO’lu ürün reddi adeta olanaksız duruma gelmektedir. Nitekim, GDO’lu olduğu mal beyanında yazılı olan ürünlerin Türkiye’deki analizlerinde GDO’suz olduğunun ilan edilmesi, bu denli önemli bir sorunun nasıl gayri ciddi ele alındığını ortaya koymaktadır.
4 – Sorun o noktaya ulaşmıştır ki; bu ürünlerin GDO izin başvurusunu yapan Yem Sanayicileri Birliği, piyasanın denetlenemediğini belirterek sorumluluk üstlenmeyeceğini ifade etmekte ve yazdığı bir yazı ile Bakanlığı göreve davet etmektedir.
5 – Milyonlarca ton GDO’lu mısır ve türevinin yurtiçine düşük fiyatlarla girmesi, arz açığımız olan yerli mısırın üreticinin elinde kalmasına neden olmakta, ayrıca yağ sanayiinin küspe satışlarını da olumsuz etkilemektedir.
6 – Onaylanmamış gen içeren GDO’lu mısır ve türevlerinin milyon tonlar düzeyinde Türkiye’ye girmesi ve yem sanayii hammaddesi olarak kullanılması insan, hayvan ve çevre sağlığı açısından geri dönüşü imkânsız zararlar doğuracaktır. Allerjik reaksiyonlardan başlayıp, organ hasarları, doğum anomalileri ve kısırlık gibi sağlık sorunlarının nesiller içinde ortaya çıkacağını gösteren araştırmalar, sorunun boyutunu da göz önüne sermektedir.
DERHAL GEN LABORATUVARLARI KURULMALI
Açıklamada, halk sağlığı açısından büyük tehlike oluşturan GDO’lu mısır ve DDGS’nin girişinin engellenmesi için şu önerilerde bulunuldu:
1 – Sözü edilen ürünlerin denetimi için, yasaklı gen analizi yapabilecek laboratuvar kapasitesi derhal oluşturulmalı, bu aşamaya kadar ürün millileştirilmesi kesinlikle yapılmamalıdır. Bu çerçevede bugüne kadar verilmiş GDO izinleri, Kanun’un ilgili hükümleri uyarınca iptal edilmelidir.
2 – Bu çerçevede yapılacak analizlerde yasaklı gen çıkması durumunda, taahhüt zinciri içinde bulunan sorumlulara, Biyogüvenlik Kanunu’nda sayılan cezalar hızlı ve adil bir biçimde verilmelidir.
3 – Bu tip ürünlerden millileştirilenlerin mutlaka toplanması ve tüketici sofrasına ulaşmasının engellenmesi gerekmektedir.
4 – Mera ve çayırlarımızın amaç dışı kullanımı mutlaka önlenmeli, doğal yaşama dayalı hayvancılık politikalarımıza önem verilmelidir.
5 – Mısır, soya, çeltik gibi ürünlerdeki arz açığının orta vadede kapatılması için gerekli tarımsal altyapı ve planlama yaşama geçirilmelidir. Bu aşamaya kadar gerekli durumlarda ithalatın GDO’suz üretim yapan ülkelerden yapılması sağlanmalıdır.
Bu yazı karalahana.com sitesinden alınmıştır