Neredeyse bir haftadır Twitter yasağını konuşuyoruz. İletişim olanaklarının hızla geliştiği bir çağda fiilen işlemesi imkânsız, trajikomik bir yasak… Hukuki, sosyal, siyasi veçhelerinden yeterince söz edildi; herkes konuştu, gereğinden fazla üstünde duruldu. Artık yeter. Zira daha yaşamsal konular var.
Yaklaşan felaket
Dünya adım adım ekolojik bir felakete doğru giderken ve bu felaketin nefesini artık ensemizde hissetmeye başlamışken romantik bir çevrecilik yapacak eşiği çoktan geçmiş bulunmaktayız. Yeryüzündeki canlılık kriz içinde; ormanlar hızla yok oluyor, nehir yatakları kuruyor, sıcaklık artıyor, türler telafisi olmayan bir hızla tükeniyor. Biz de bunu televizyonda evlilik programı izler gibi bir ahmaklıkla seyrediyoruz. Servet ve iktidar sahibi olanların içinde bulundukları hıyanet ise daha derin; yerkürenin şu ya da bu beldesindeki enerji kaynaklarını, falan ya da filan ülke pazarını yeniden ve yeniden zapt etmek uğruna yarattıkları yıkımın haddi hesabı yok.
Ne yazık ki bu küçük gezegen uzaydaki yörüngesinde yuvarlanırken, üzerinde kendisini kuşatan enginlikten bihaber şekilde egemenlik ve görkem peşinde koşan bu sefilleri taşıyor. Şunu kendimize soralım: Bilginin, irfanın, güzelliğin, aşkın ve felsefenin sunduğu kemalatı bir kenara atıp, onları birer paçavraymış gibi çiğneyerek, kâinatta ancak hiçe tekabül edebilecek ufak bir noktaya, yani bu yerküreye egemen olmaya çalışmak sefilce bir davranış değil de nedir? İnsanı ebediyetin erişilmez olduğunu bilmesine rağmen bu fanilik içinde kifayetsizce ebediyet binası kurmaya, hâkimiyet sağlamaya yönelten nasıl bir hırstır? Tarih, bu muhterisler furyasının büyük hırsları ve kaprisleri uğruna yüzyılların gözlem ve deneylerine dayanan emsalsiz bilgi kaynaklarını, paha biçilmez eserleri imha ettiğini, yüce olan her şeyi ayaklarının altında çiğnediğini ve bunları yaparken de pek az bir pişmanlık duyduğunu ne yazık ki defalarca kaydetmiştir.
Bu efendilere sormak gerek: Ne kültürel ne doğal miras tanıyan bu açgözlülüğünüzün bir sonu var mı? Toprak, tohumları kusan bir çöle döndüğünde, çocuklarınıza beton mu yedireceksiniz?..
Barış Uzun
Kaynak: Karşıgazete
Dünyalılar