Güncel

Yeşillenir mi Yine Fındık Dalları?

Bidondan oturak, tekerlekten salıncak, çamurdan oyuncak yapan çocuklar. Ordudan sonra portakal toplamak için bu yorgunlukla ta Hatay’a kadar nasıl direksiyon sallayacağını kara kara düşünen babalar. Bahçenin çilesi yetmediği gibi birde kampa gelip çocuklarının karnını doyuran, bulaşıklarını yıkayan, su kaynatıp onları yıkayan analar, kadınlar…

tarım işçileriAKP’nin tarım politikaları fındık işçilerini de, üreticiyi de yoksullaştırıyor. Yerli işçilerin aldığı yövmiyenin yarısını alıyorlar. Kaldıkları kampta elektrik yok, su arada bir geliyor. Bini aşkın kürt işçinin kaldığı bu kamplarda bir de çamur çilesi eklendi. Çocuklar çamurdan hastalandıklarını bilmeden onlardan oyuncak yaparak oyun oynuyorlar. Aslında meyvenin çürük tarafını onlar yiyor diyebiliriz. Hem çalışıyorlar, hem eğitimlerinden mahrum kalıyorlar. Okullarına geç başlıyorlar, erken ayrılıyorlar. Bir tanesi diyor ki ‘ Biz hep doktor, öğretmen olmak istiyoruz diyoruz ama gerçekçi olmak gerek, 3 e geçenlerimiz bile okumayı sökemedi hala. Biz hepimiz şimdiki mesleğimizi yapacağız, yani mevsimlik tarım işçisi olacağız.

Mevsimlik Yaşamlar

Konya’da şeker pancarı çapası, Malatya’da kayısı, oradan çıkıp Karadeniz’de fındık, ardından farklı dinlerin mezheplerin bir arada yaşadığı Hatay’da portakal toplayarak geçim kaynaklarını sağlayan mevsimlik tarım işçileri barınma, beslenme, sağlık sıkıntıları çektikleri gibi sosyal donatılardan uzak ve verdikleri emeklerinin karşılıklarını alamıyorlar.

Ordu’nun Ulubey ilçesinde Uzunisa köyünde 700’ü aşkın işçinin kaldığı bir kamp var. Çoğunluğunu Şanlıurfalı Kürt işçilerin oluşturduğu bu kampta yeterli miktarda tuvalet ve duş yok. Elektrik yok ve yağmur nedeniyle her yer çamur içinde. Kürt işçiler 40 TL yevmiye alıp bunun 3 TL’sini ‘dayıbaşı’na (yani üretici ile işçi arasındaki bağlantıyı kuran kişiye komisyon olarak) kesiliyor. Yerli işçilerin aldığı yevmiye ise 50 TL civarında. Kürt ya da Gürcü işçiler ile yerli işçiler arasındaki 10 TL civarındaki farkın nedenlerinden birisi, yerli işçilerin alışkanlık nedeniyle daha iyi fındık topladıkları gerekçesiyle birlikte öte yandan hem yerli işçiler için hem de Kürt ya da Gürcü işçiler için ücretlerine ilişkin pazarlık yapabileceklerin, haklarını savunabilecekleri bir mekanizma yok. Kilometrelerce yoldan gelip, şehrin kenarında beklemeye koyulan Kürt işçilerin evlerine boş dönmemek için bahçeye girmeleri ve kazanabildikleri neyse ona razı olarak çalışmaları gerekiyor.

120814172241

Gürcü işçiler dağınık şekilde gelerek fındık topluyorlar, Kürt işçiler ise birkaç yıldır olduğu üzere kamp alanında bulunuyorlar. Kürt işçileri kamp alanında ziyaret ederek, yaşadıkları sorunlara ilişkin konuştuk.

“Aylığımız Yok ki Ayağımızı Yorganımıza Göre Uzatalım”

Kamp alanında kalan 36 yaşındaki Emine Keskin ‘Aylığımız yok ki ayağımızı yorganımıza göre uzatalım. Günlük yevmiye üzerinden çalışıyoruz. 37 lira alıyoruz günlük. Yemek ücretimiz verdikleri yevmiyenin içinden değil. Biz burada yüzlerce kişi kalıyoruz. Fındık sahipleri bize işçi evlerini vermiyor. ‘Sizin çadır kamplarınız var’ diyorlar. Bize, fındığı toplamayı bilmediğimiz için yerli işçilerden az para verdiklerini söylüyorlar ama hepimiz senelerdir fındık toplayan insanlarız biz. Tuvaletler duşlar yetmiyor. Biz suyu getirip çadırda banyo ediyoruz. 7 kişi geldik Urfa’dan. Eşim, ben ve 5 kızım. Yevmiyelerimizi zaten yol ve yemek parasına verince elde avuçta doğru düzgün bir şey kalmıyor.’

Başka bir işçi ise Utman Benili ‘Şanlıurfa Siverek’ten 9 kişi geldik bir aile. 5’i çalışıyor. Ben biraz üşüttüm gidemiyorum 3 gündür fındığa. Kilometrelerce yol geliyoruz buraya kadar fındık toplayıp çocuk okutalım, kışımızı çıkartalım, oğlumuzu evlendirelim diye. Ama her zaman hesapladığımız gibi olmuyor her şey. Bazen buraya kadar gelirsin hasta düşersin çalışamazsın işte bizim gibi. Yağmur yağıyor bir haftadır, bizi sadece sel olmadan bir gün önce uyardılar. Valiliğin yaptığı tek hizmetti bize. Her yerde övünüyorlar fındık işçilerine su götürüyoruz, fındık işçilerine banyo yapıyoruz diye. Biz burda 700’den fazla adamız çamur içinde yatıp kalkıyoruz.

120814172430

Bir bebe ağlamasın diye ağzına boş meme verirsin ya bizimkisi de aynı hesap, karın tokluğuna çalışıyoruz. Buradaki her gıda malzemesini kendi imkanlarımızla alıyoruz. Niye bu rezilliği çekiyoruz peki başka şansımız yok çünkü.

En acısı da ailesiyle birlikte gelmek zorunda olanlar. Onlardan biriside Ramazan Kuran. Ayağı protez olduğu için mevsimlik tarım işçisi olan ailesinin peşinden gidiyor o da. Kuran ‘Üç sene önce İstanbul Büyükşehir belediyesinde çalışıyordum. Bir iş kazası geçirdim ve hastaneye kaldırıldığımda bana sigorta açılmamıştı bile. Şimdi bir ayağımda protezle 3 senedir ailemin peşine düşüp geliyorum fındığa. Memlekette kimse kalmıyor ki mecburum gelmeye. Ben de ailem gibi mevsimlik yaşıyorum. Onlar fındık toplamaya gidiyorlar, ben çadırda kampta kalıp onları bekliyorum.‘

Kamplarda Kadınlar ve Çocuklar

120816102314Mevsimlik işçileri hayatı bölük pörçük, aslında kış dışında hiçbir mevsimi bilmeden yaşıyorlar. Yollarda, kamplarda ve tarlalarda geçip giden zamanda büyüyen çocuklar için her mevsim bir göç hikayesi anlamına geliyor. Kadınlar içinse ayrı bir dert. Yalnızca fındık bahçelerinde değil, kamplara döndükten sonra çocukların bakımı, yemek ve temizlikte onların üzerinde. Mevsimler değişse de onların durumlarında bir değişiklik olmuyor.

Ordu’daki kamp alanlarından birisi de Efirli’de. 1200 aşkın Mardin’den, Urfa’dan, Batman’dan gelen işçi kalıyor. Duş ve tuvalet sıkıntısı burada da yaşanıyor. 1200ü aşkın işçiye 8 tane duş bir o kadar da tuvalet düşüyor. Güneş enerjisi takılı fakat birkaç kişi duş alınca depoda su kalmıyor.

Fındık işçilerinin en dertlileri kadınlar. Sabah fındık toplamaya başlamadan önce başlıyorlar işe koyulmaya. Akşam saati kamp alanı cümbür cemaat. Çocuklar çamurla tekerlekle oyun oynuyorlar, erkekler çay içiyor sohbet ediyor, kadınlar hala işlerini bitirmemiş oluyorlar. Ya çamaşır yıkıyorlar, ya da bulaşık. Kadınların işleri burada da bitmiyor. Çocukları için çalışan analardan biri Fatma Hasken bu konuyla ilgili şunları söylüyor;

Sadece Fındık Toplamıyoruz Ki Biz…

‘Sabah 6 da kalkıyorum kocanın çocukların karnını doyuruyorum. 12 saat çalışıyoruz 7’ye doğru geliyoruz fındıktan. Gelir gelmez bir de hemen akşam yemeği hazırlıklarına koyuluyorum. Hem fındık topluyorum, hem yemek yapıyorum hem temizlik bir de üstüne koca dırdırı çekiyorum. Ertesi günü olur da fındıkta iki dakika uyuklarsam da patron azarlıyor. Bizim ömrümüz böyle geçiyor. Sadece fındık toplamıyoruz ki biz. Buradan sonra da Hatay’a portakala gideceğiz. Biz sadece kışın evimizde, memleketimizde oluyoruz. Hep çadırlar da yaşıyoruz. Başka şehirler de tarım işçileriyiz biz. Hadi biz önemli değiliz. Biz karnımız doysun nefes alalım yeter. Önemli olan çocuklarımız. Onlar okusun diye çalışıyoruz biz, ama onları peşimizden sürüklemek zorundayız. Nereye bırakacağız ki? Biz buralara ailece geliyoruz. Hayliyle okulları da aksıyor. Ekimde başlıyorlar Nisan da bırakıyorlar okulu. ‘

120816102351
13 Yaşında 3 Yıldır Fındık Topluyor

Fatma ananın dediği gibi çocuklar için çalışıyorlar ama çocukların eğitimleri aksıyor. Bidonları oturak, dondurma kaplarını kamyon yaparak oyun oynayan çocukların gözlerinin içi gülüyor ama. Bir tanesi herkesi kendisinin yaşadığı gibi yaşadığını düşündüğünü söyledi. Televizyonda gördüklerinin hayal ürünü olduklarını düşünüyor. Beş kardeşlerse aralarında iş bölüşümü yapıyorlar. İkisi fındığa gidiyor, biri diğer çocuklara bakıyor. Adıyaman’dan gelen Nahman Kurtlu 13 yaşında. 3 senedir fındık toplamaya geldiğini söylüyor. Bunun yanında Muş’ta pancarda çapa, ercişte patates, Erzincan’da ayçiçeği, Diyarbakır’da pamuk toplayarak geçimlerini sağladıklarını ve bu sebepten dolayıda eğitiminin aksadığını belirtiyor. Nahman doya doya oyun oynayamamaktan hiç denizde yüzememekten şikayetçi. ‘ Biz barajda, kanalda öğrendik yüzmeyi. Denizde yüzmek istiyoruz ama sadece fındık toplamaya gelirken yolda görüyoruz denizi. Televizyonları izliyoruz bazen, kırıp içine giresimiz geliyor.’ Diyerek gülüşüyorlar.

Tefeci Bu Yıl da Fındık Yanık Diye Halkı Yolacak

Karadeniz’in en önemli tarım ürünlerinden biri olan fındık, son senelerde üreticinin yüzünü güldürmüyor. AKP’nin tarım politikaları, devletin fındık alımının durması, taban fiyatlarının geç açıklanması üreticilerin en büyük üç sorunu. Ordu halkının çocuklarının önlüklerinden, kızlarının gelinliklerine, evlerinin tuğlalarından, yedikleri ekmeğe hepsinin kaynağı fındık. Ancak fındığın özellikle son on senedir değersizleşmesi üreticiyi artık canından bezdirmiş durumda.

fındık

Görüşme yaptığımız köylüler, şunları söylüyor ‘Eskiden bizim fındıklarımızı Fiskobirlik  alırdı taban fiyatını da o belirlerdi. Hükümet desteklemedi Fiskobirliği bıraktı fındık almayı. TMO (Toprak Mahsülleri Ofisi) almaya başladı bir süre fındığı. Sonra o da bıraktı fındığımızı almayı. Kooperatiflerin özerkleştirilmesi adı altında 4 yıl içerisinde kendinizi yapısal olarak değiştirin denildi, Fiskobirlik 4 yıllık süreci iyi kullanamadı battı. AKP 2004 Fiskobirliğe değil TMO’ya 200 000TL kredi verdi ve ona fındık alımı yaptırdı. Ziraat odalarının, Tarım il müdürlüğünün ortaklaşa oluşturduğu komisyonun belirlediği fındığın gizli maaliyeti kg başına 4,71 kr. Ancak şu anda 4,71 kr üstünde satılması mümkün görünmüyor. Piyasa 3,85 kuruştan açtı. Fındığın önemli sorunlarından biriside depolama sorunu. Halkın fındığı saklayacak depoları yok. Bizler fındığı ne kadar erken pazara götürürsek o kadar düşük oluyor fiyatı. Depolarımız olmadığı için de saklayamıyoruz da. Yanlış hatırlamıyorsam Ordu da 73 tane HES projesi var bunun 24 tanesi sadece Melet ırmağı üzerinde planlanıyor. Bu da en çok Mesudiye’yi etkileyecek. Göç konusu da ilçelerden ile illerden de büyük şehirlere.’

Bu Yıl da Fındık Yandı Bahanesi
 

Fındıkta sömürü şimdi de farklı şekillerde sürüyor. Tefeciler köylünün kan emicisidir şimdi de modern tefecilik olarak banka kredileri devreye sokuldu. Fındıkla geçinmesi mümkün olmayan hatta fındıktan kazandıkları ile bahçenin bakımını dahi yapmakta zorlanan köylüler mecburen ya tefecinin kapısında ya da modern tefeci bankların kredi kuyruklarında. Fındık bahçeden ipotekli çıkarılıyor doğru satılıp borçlara veriliyor. Bu da yetmediğinde şimdi Karadeniz’de pek çok fındık bahçesi bankada teminat karşılığında verilmiş, borçlar ödenemediğinden onlar da elden çıkacak. Görüştüğümüz üreticilerden birisi, tefeci bu yıl da fındıklar yanık bahanesiyle halkı yolacak diyor.

120816120846
Köylüler de bir İşçiler de

Fındık konusunda genelde mevsimlik işçilerin sorunları gündeme gelir. Ancak köylülerin durumu da onlardan farklı değil. Karadeniz’de toprağın giderek daha fazla parçalanmasının sonucu olarak öyle çok fazla kimse büyük üretim yapamıyor. Aynı zamanda son dönemde devletin taban fiyat ve destekleme alımını durdurmasının sonucu olarak fındık bir anlamda dalda kalmasın diye namus belasına toplanıyor. Artık bir köylülükten söz etmek de mümkün değil, köylülerde mevsimlik yaşıyor. Fındık sezonu köye çıkıp, sonra başının çaresine bakmak için büyük şehirlerde ya da merkezde çalışıyor. Sömürü tefecilerin ve şimdilerde uluslar arası tekellerin daha fazla kar hırsıyla hayata geçirilen politikalardan kaynaklanıyor. Ama mesele işte bahçede sömürülenlerin birisi patron birisi işçi oluyor!

Fındığın Fiyatını Almanya Fındık Borsası Belirliyor

Fındıkta fiyat kontrolü Almanya’dan doğru belirlenmekte, dünya pazarındaki fındık talebinin neredeyse % 70’i Karadenizden sağlanmaktadır. Bugün fındık üreticisi, her geçen gün yenilenen politikalarla daha da fazla ezilmektedir. Birilerine kaliteli çikolata gibi ürünlerin yapımı için ucuz hammadde olarak pazarlanan fındıktan, emekçinin kazancı yok denilebilecek kadar azdır. Kapitalist dünya bu kadar büyük bir karın düşmemesi için, çözümü üreticinin ve işçinin sömürülmesinde bulmaktadır. Sömürülme düzeninde daha fazla sömürü metotlarının yeniden üretilmesini sağlayan neoliberal politikalar birçok alanda olduğu gibi tarımda da belirleyici olmuştur. Üreticinin ürünü üzerindeki hükmü tahayyülden kaldırılmış, fındık üreticisi emeğinin karşılığını alamamış, fındığına sahip çıkamamış ve fındıkla birlikte pazarlanan emekçinin hayatı olmuştur.

Sonuç Olarak

Fındığın alımı için biçilen fiyatların geç açıklanması ve düşük olması, ödemelerin geç yapılması, tarım emekçisine destek ve teşvik sağlanmaması temel sorunlardandır. Bu sömürü düzeni kökten değişmediği sürece çözüm olanaklı değildir. Fındık üreticisine devlet destek sağlamalı, işçilerin çalışma koşulları ve emeklerinin ederlerinde iyileştirmeler yapılmalıdır. Emekten yana üretici kooperatifleriyle fındık üreticisinin hakları korunaklı hale getirilmelidir.

Nazım Hikmet’le noktayı koyalım; ‘’Kurtuluş, bir şafak vakti karanlığın kenarından, onlar ağır elleriyle toprağa basıp, doğruldukları zaman, gelecektir.’’

Gizem Altunkaynak

http://bihaberfanzin.blogspot.de/ web sayfasında yayınlanan aynı başlıklı yazıdan kısaltılarak eklenmiştir.
Dünyalılar

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu