Soma’da yürekleri yerinde olmayan insanların hırsları yüzünden kaybettik güzelim insanları.
Uyumak kadar rahatlatıcı bir şey yok bu ülkede. Rüyaların içinde bir Türkiye yok çünkü. Devletin malına zeval gelmesin diye yaralı haliyle çizmelerini çıkarmaya çalışan işçinin naifliği, “aşağıda mühendisler de var” diyerek arkadaşlarına kurtuluş yolu arayanların çaresizliği yok orada. Acılı insanları tekmeleyen, tokatlayan; ülkeye yük olmaktan başka bir işe yaramayan katiller yok rüyalar diyarında. Ömrümüz tükendi, ömrümüz yoruldu bu ülkede yaşamaktan.
Devletin çocuk katili olabildiği, sokak çocuklarının sokak köpeklerini yorgan belleyip ısınmaya çalıştıkları bu ülkede hayallerimiz yön değiştirip sertleşti. İyi insanların uçurum kıyılarından itildikleri, trajedilerin zincirleme yaşandığı bir coğrafyanın içerisinde “unutursak kalbimiz kurusun” diyoruz hep bir ağızdan.
John Berger “bellek, bir tür kurtarma edimini akla getirir. Anımsanan şey hiçlikten kurtarılmış demektir. Unutulan şeyse terk edilmiştir” demiş. Terk etmek istemiyoruz, unutmamaya kalplerimiz üzerine yemin ediyoruz. Unutursak onlar gibi oluruz biliyoruz.
Bir toplumun belleği en fazla ne kadar acıyı hapsedebilir hafızasında? O hafızayla daha ne kadar katlanabiliriz bu hayata? Hayatları parçalıyorlar, yarımşar yarımşar ellerimize bırakıyorlar, sonra yaşamak için yalanlarına inanmamızı bekliyorlar. Para hırsından, ölen insanların ölümlerine ‘kader’ diye kılıf uyduruyorlar. Kendileri kader yaratıp, hesap soranların öfkeli yaslarının üzerine gazlarını yağdırıyorlar. Hayatlarımızı hüzünlere, ölümlere, öfkelere ayrıştırıyorlar. Bir bütün etmeyen hayatlarımızı, yok olan naif yürekli insanların gölgesinde yaşamamızı bekliyorlar.
Yerin altındaki facia, çürümüş vicdanlıların kokusunu yaydı ülkenin dört bir yanına. Maden sahibi ne yapıyor? En büyük facianın mucitleri yarattıkları acının devasa feryatlarının yankılarına nasıl katlanıyorlar? Babasız bıraktığınız çocukların, kocasız bıraktığınız kadınların, çocuksuz bıraktığınız ana babaların delik deşik ettiğiniz hayatların laneti kalkmasın üzerinizden!
Kardelen Uysal (kardelensis.uysal@gmail.com)