Kültür-Sanat

Breakfast at Tiffany’s (Tiffany’de Kahvaltı)

Bu haftaki tavsiye filmim ; Breakfast at Tiffany’s ( Tiffany’de Kahvaltı )

Audrey Hepburn’un o meşhur, sigara ile verdiği pozunu hatırlar mısınız? Bir film, bir resim ve bir şarkı (Moon River)…

Truman Capote ‘nin 1958’de yayımladığı „ novella“ (Türkiye’de Tiffany’de Kahvaltı adıyla yayımlanmıştır.) adlı eseri Blake Edwards tarafından 1961’de sinemaya aktarıldı.

Holly, bir apartman dairesinde yalnız başına yaşayan, hayatın yalnızca eğlenceli tarafını gören, umarsız ve yaşamını erkeklerden aldığı paralarla sürdüren genç bir kadındır. Tesadüf eseri tanıştığı ve üst katına taşınan genç adam Paul ise, Holly ile daha ilk günden tuhaf bir ilişki içerisine girmiş, genç kızın hızına zor da olsa ayak uydurmuştur.
Zengin erkeklerle yemeğe çıkıp, partilere katılarak para alan Holly, arkadaş canlılığı sayesinde yeni komşusu Paul ile zamanla yakın bir arkadaşlık kurar. Ancak, isimsiz kedisi ve kendisine ait olmayan adıyla mutluluk oyunu oynayan genç kadın, çok geçmeden hayatın eğlenceli olmayan yönleriyle de tanışacaktır.

Filmin ilk sahnesinde Holly, bir taksiden iner ve tanınmış mücevher dükkanı Tiffany’in önünde hayranlıkla izledigi vitrinin karşısında iç geçirerek bir bardak kahve ve kruvasan ile kahvaltı yapar.

Breakfast at Tiffany's ( Tiffany'de Kahvaltı ), audrey hepburn

Bu sahneyle ve filmle ilgili Yasemin Şimşek’in çok hoş yorumunu sizlerle paylaşmak isterim;

„Sizi bilmem ama ben ne zaman bir mağaza vitrininin karşısına geçsem aklıma hep Audrey Hepburn, yani Holly Golightly geliyor.

Bazen neşelendiren bazen de hüzünlere boğan, olabildiğince şirin mi şirin, sevimli mi sevimli, güzel mi güzel, sempatik bir kadının öyküsü etrafımda geziniyor.
Ve Audrey’in, Tiffany’nin önünde pastayı kemirmesi ve de aklından hiç çıkmayan kediciği…

Böylelikle hayata tutunamamış ve çalkantılar içinde gezinen bir kadının öyküsünü yeniden izlemek için dayanılmaz bir istek duyarım.

Bana göre o yıllarda yapılmış cesur bir çalışma ve gösterişten, film klişelerinden kaçınılmış, size 4 mevsimi bir arada verebilen tam bir klasik.

Bu hafta sonu ne yapın edin, „TİFFANY’DE KAHVALTI!..“yapmayı ihmal etmeyin…“

Filmin Müziklerini Henry Mancini yapmistir. Hepburn’un kendi sesiyle seslendirdigi „Moon River“ parçasının olduğu sahne çıkartılmak istendiyse de Hepburn buna karşı çıkmıştır. Bu parca daha sonra Mancini’ye „En İyi Orijinal Şarkı Akademi Ödülü „, „En İyi Müzik Akademi Ödülü“ ve Grammy ödülünü de kazandırdı.

İyi seyirler

Çim Ento (besincisalon@gmail.com)

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu