Yaşam

Özgür Seçim Deneyleri – Abraham Maslow

Akıllı insanlar akıllarını, gözleri olan insanlar gözlerini kullanmalıdır. Sevme, aşık olma yeteneğine sahip insanların sevme, aşık olma itkileri vardır. Sağlıklı olabilmek için bunları gerçekleştirmeyi gereksinirler.

Özgür Seçim Deneyleri: Dengeleşim (Homeostatis)

Yapılan yüzlerce deneyde, yeterli seçenek olması ve özgür seçim koşulu sağlanması durumunda, hayvanlarda bünyelerine yararlı olacak yiyecekleri seçmelerini sağlayan evrensel ve doğuştan gelen bir yetenek olduğu saptanmıştır. Bedenin bu bilgeliği daha az rastlanan durumlarda da etkisini sürdürmektedir.

Örneğin, bünyelerindeki adrenalin düzeylerine müdahale edilen hayvanlar, yine bu duruma uygun bir diyet seçerek hayatta kalmayı başarabilmektedir. Gebe hayvanlar da gelişen dölütlerinin gereksinimleri doğrultusunda doğru diyeti seçebilmektedir.

Bunun tam anlamıyla kusursuz bir bilgelik olmadığını artık biliyoruz. Bu beslenme biçimi, örneğin vitamin gereksinimi söz konusu olduğunda verimliliğini yitirebilmektedir. Daha alt düzeydeki hayvanların daha üst düzeydekiler ve insanlarla karşılaştırıldığında zehire karşı daha duyarlı oldukları görülür. Önceden oluşturulmuş gereksinim alışkanlıkları metabolizmanın güncel gereksinimlerini gizleyebilir. Daha sık rastlanan bir durum da insanlarda, özellikle de nevrotik kişilerde, bedenin bu bilgeliğinin tamamı ile ortadan kalkmasa da bozulmuş olduğunun gözlenmesidir.

Bu genel ilkenin yalnızca yemek seçiminde değil, bedenin her türlü gereksiniminde geçerli olduğu ses getiren dengeleşim (homeostatis) deneyleri ile kanıtlanmıştır. Şimdi oldukça açık bir şekilde görülüyor ki tüm canlı varlıklar, yirmi beş yıl önce düşündüğümüzün tersine, çok daha özerk, kendini yönetebilen ve düzenleyebilen bir yapıya sahiptir. Organizma büyük bir güveni hak etmektedir. Örneğin, bebeklerin uyku süresi, beslenme alışkanlıkları, sütten kesilme, tuvalet eğitimi gibi konulardaki seçimlerine güvenmemiz gerektiği konusunda her geçen gün yeni şeyler öğreniyoruz. Bununla birlikte son zamanlarda, özellikle fiziksel ve psikolojik rahatsızlıkları olan kişilerin incelenmesi sonucunda, iyi seçimler ve kötü seçimler yapan iki ayrı insan tipi olduğunu ayırt ettik. Özellikle psikanalistlerden bu tip davranışların gizli nedenleri olduğunu ve bu nedenlere saygı göstermemiz gerektiğini öğrendik.

Bu bağlamda, değerler kuramı açısından etkileyici sonuçlar ortaya koyan bir deney üzerinde durabiliriz. Beslenme alışkanlıklarını seçme konusunda özgür bırakılan tavukların kendileri için iyi olanı seçme yetenekleri oldukça geniş farklılıklar sergilemiştir.

Daha iyi seçim yapan tıp yapamayana göre daha güçlü, cüsseli ve baskın olmaya başlamış, yani her şeyden en iyi şekilde yararlanmıştır. İyi seçim yapan tipin beslenme alışkanlıkları zayıf olan tipe uygulandığında onların da daha güçlü, cüsseli ve baskın olmaya başladıkları, ancak asla iyi seçim yapabilen tipin düzeyine ulaşamadıkları gözlenmiştir. Bu, kötü seçim yapan tıp için neyin yararlı olduğu konusunda, iyi seçim yapan tipin daha doğru bir seçim yaptığı anlamına geliyor. İnsanlar üzerinde yapılan çalışmalarda da, düşündüğüm gibi, benzer sonuçlara ulaşılırsa (ki bunu destekleyici pek çok klinik veri bulunuyor) her türlü kuramın yeniden yapılandırılması gerektiği de gözler önüne serilecektir.

İnsanı değer kuramı söz konusu olduğunda, seçilmemiş insanların seçimlerinin istatistiksel açıdan tanımlanabilmesine dayanan her türlü kuram geçersiz olacaktır. İyi ve kötü seçim yapan tiplerin, sağlıklı ve hastalıklı insanların seçimlerinin ortalamaya vurulması bir anlam taşımaz. Uzun vadede insan için neyin iyi olacağını bize yalnızca sağlıklı insanların seçimleri, hazları ve yargılan söyleyebilir. Tıpkı, nevrotik insanların seçimlerinin yalnızca nevrozun dengede tutulabilmesi için ne yapılması gerektiğini göstermesi ya da beyinsel zedelenme yaşamış bir insanın seçimlerinin ancak korkunç bir yıkımın önlenmesi için neler yapılabileceğini göstermesi gibi. Adrenalin düzeyi ile oynanmış bir hayvanın seçimleri ölmemesini sağlayabilir, ancak aynı seçimler sağlıklı bir hayvanın ölümüne yol açacaktır.

Hazcı değer kuramlarının ve aktöre (etik) kuramlarının başarısız olmasının temelde bu nedene bağlı olduğunu düşünüyorum.

Sayrılı bir güdülenmeye bağlı hazların sağlıklı güdülenmiş hazlarla aynı kefeye konulamayacağı inancındayım.

Dahası, Sheldon ve Morris’in de belirttiği gibi, törel kurallar, yalnızca tavuk ve sıçanlar değil, insanlar arasındaki yapısal farkları da göz önüne almak zorundadır. Bazı değerler tüm (sağlıklı) insanlar için geçerlidir. Bununla birlikte bazı değerler tüm insanlık için değil belirli tipteki insanlar ya da özgün bireyler için geçerlidir. Temel gereksinimler olarak adlandırdığım gereksinimler tüm insanlar için geçerlidir ve bu nedenle de paylaşılan değerlerdir. Kişiye özel gereksinimler ise kişiye özel değerler doğurur.

Bireyler arasındaki yapısal farklılıklar, kişinin kendisi, kültürü ve dünya ile ilişkiye geçme yolları arasında seçim farklılıkları, yani değerler yaratır. Bu konudaki araştırmalar ve klinisyenlerin bireyler üzerindeki evrensel deneyimleri birbirini destekler niteliktedir. Aynı şey insanın yapısal potansiyelinin tüm kültürler tarafından ancak küçük bir oranda kullanıldığı ya da gizlendiğini, onaylandığını ya da yadsındığını varsayarak kültürel farklılıkları ortaya koyan etnolojik veriler için de geçerlidir.

Tüm organizmaların kendini dışavurmak, yani işlevselliğini kullanmak için direttiğini gösteren biyolojik veri ve kuramlar ile kendini gerçekleştirme kuramları için de aynı veriler söz konusudur.

Kaslı bir kişi, kaslarını kullanmaktan hoşlanır. Gerçekten de, psikolojik sağlık açısından çok önemli olan öznel uyum içinde, dizginlenmemiş, doyurucu işleyiş duygusunu tadabılmek ve kendini gerçekleştirebilmek için tüm bunları yapmak zorundadır.’

Akıllı insanlar akıllarını, gözleri olan insanlar gözlerini kullanmalıdır. Sevme, aşık olma yeteneğine sahip insanların sevme, aşık olma itkileri vardır. Sağlıklı olabilmek için bunları gerçekleştirmeyi gereksinirler. Kapasiteler kullanılmak için diretirler. Bu diretiş ancak yeterli şekilde kullanıldıklarında azalacaktır. Yani, kapasiteler gereksinimlerdir. Bu nedenle de, aynı zamanda, içsel değerlerdir. Kapasiteler farklılaşabildiği oranda değerler de farklılaşacaktır.

Abraham Maslow: “İnsan Olmanın Psikolojisi”, Kuraldışı Yayınları, Türkçesi: Okhan Gündüz, Mart 2001, İstanbul.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu