Kültür-Sanat

Sıradışı bir kafa, sıradışı bir ressam: Mark Rothko

1958 yılında Kanada’da açılacak olan 4 Seasons restoranının dekorasyonu için bir ressam arandığında akıllara ilk gelen isim Mark Rothko olmuştu. Toplam 55 metrekare büyüklüğünde bir çalışma için Rothko’ya o günün parası ile 35 bin dolar(2,5 milyon dolar) teklif edilmişti. Bir başkası olsa, hele de Rothko gibi uzun zamandır maddi durumu bozuk olsa, bu teklifi hemen kabul ederdi. Ama Rothko için durum o kadar kolay değildi. Çünkü o karmaşık duyguları olan çelişkili bir adamdı. Onun için her şey para değildi. Karşısında olduğu kavramları düşünmek zorundaydı.Mark Rothko

Sanatına hayranlık duyacak olan tüm kapitalistlere sayıp söven ve bu restorana asılacak olan resimlerinin tüm müşterilerinin iştahını kaçırmasını dileyen Rothko işi kabul etti sonuçta. Ancak yapacağı resimleri, pahalı bir yemek için onca para verip bu restorana gelecek olan müşterilere her tarafı kapalı bir odada kapana kısılmış duygularını verecekti düşüncesine göre. O sonunda halka açık bir alanı kendi amacı için kullanabileceği imkanı yakalamıştı bu iş sayesinde. Resimlerini tamamladı ve bir gece eşi ile beraber bu restorana yemeğe gitti. Hayatı oyunca yemeğe bir iki dolardan daha fazla para harcamamış bu adam için gördükleri tam bir düş kırıklığı idi. Bir yemeğe bu kadar para veren insanların onun resimlerine bakmayacaklarını anlamıştı. Sözleşmeyi iptal etti ve resimlerini geri aldı.Mark Rothko

Paranın sanatı izlediği söylenir. Bazı sanatçıları hiçbir şey varlıklı bir müşteriden daha fazla mutlu edemez. Tarihte bunun çok çarpıcı örnekleri vardır. Ama Rothko’nun bu karşı duruşuna hazırlayan nedenler vardı elbette.

Amerika’ya diğer milyonlarca Yahudi ile birlikte yeni bir yaşam kurma hayaliyle göçmüştü küçük Marcus ailesi ile birlikte 1910 yılında. Eczacı olan babası paraya önem vermeyen, edebiyat, sanat aşığıydı. Marcus hem evde hem de okulda iyi bir eğitim görmüştü. Eline geçen her şeyi okurdu. Zeki bir çocuktu, başarılı olmak, dünyayı değiştirmek istiyordu. Babaları aileyi dini bir eğitim yerine politik ve entelektüel bir eğitim vermeyi tercih etti. O zor yıllarda Yahudilere yönelik şiddeti bizzat kendi gözleriyle gören Rothko hayatı boyunca bunun izlerini üzerinden atamadı. İleriki yıllarda Musevi cemaatiyle bağlarını sıkılaştıran baba Mark Rothko’yu bir “cheder” yani Musevi çocukları için özel dini eğitim veren bir ilkokula gönderdi burada küçük Mark kapsamlı bir talmud eğitiminden geçti.Mark Rothko

Babasını 1914 yılında kaybetti, sağda solda çalışarak annesine destek oldu ve liseyi başarı ile bitirdi. Ardından girdiği Yale üniversitesi ise onu pek sıcak karşılamayacaktı. Sonuçta o bir göçmen çocuğuydu. Hayal ettiği iş zaten asla doktorluk, avukatlık gibi bir şey değildi onun. Amacı sanatı ile ses duyurmaktı ve sonuçta okulu bırakma kararı aldı.

1923 yılında Newyork’a gelen Rothko kendi deyişi ile burada yoksulluğun ve sefaletin tadına vardı. Bir sanat okuluna yazıldı ve giderlerini karşılamak için Yahudi merkezinde çocuklara ders vermeye başladı. Hocalarından biri olan Arshile Gorky onu ilk etkileyen isimlerden biri oldu. Sanatın sessiz bir dille pek çok şeyi anlatabileceğini onun resimlerinde gören Rothko, bir anlamda elindeki gücün farkına varmıştı.

Metro resimleri onun yeteneğini açığa çıkardığı ilk resimlerdir. Rothko sıradan bir temaya duygu yükleyerek onu olağanüstü bir halde aktarıyordu bu resimlerinde.Mark Rothko

Rothko’nun ailesi ise onun “büyük depresyon” yıllarının ekonomik bunalımlı döneminde maddi getirisi neredeyse sıfır olan ressamlığı seçmesini anlayamıyorlardı. Ailesine karşı nankörlükle suçlanan Rothko kendini sanatına verdi. Yıllar geçtikçe yükselen ve eleştirmenlerin bir numarası haline gelen Rothko’nun ruhu aniden patlak veren 2. dünya savaşı yüzünden tekrar tepetaklak olacaktı.

Aşırı miyop olduğu için orduya alınmayan Rothko, 1940’ların sonunda dünyada yükselen ırkçı propogandalar dolayısıyla adını değiştirdi ve üye olduğu pek çok dernekten istifa etti. Çağdaş Amerikan resim sanatının öldüğünden korkan sanatçı yeni arayışlar peşinde düştü. Bu arayış yolculuğunda ki rehber kitabı Nietsche’nin Trajedinin Doğuşu adlı ölümsüz eseriydi. Yepyeni bir dünyaya gözlerini açan Rothko artık mitolojiden ve ruhsal düşünceden etkilenerek farklı bir yolda yürüyordu. Kendini efsane üreticisi olarak tanımladı ve döneme damgasını vuran şu sözleri söyledi.

“Gerçekte tüm konuların içinde her zaman en çok dikkat çekenler trajik olanlardır. Sınırısız trajik deneyim bence sanatın beslendiği ana kaynaktır. Trajediler ve büyük acılar olmasaydı bugün taptığımız pek çok sanatçı bildiğimiz eserlerle var olamazdı.”

Kendini kitaplarına veren Rothko, öğrendiği yeni fikirlerle kendisin bir yön çizmeye çalışıyordu. Okuduklarının etkisiyle trajik bir şiddet duygusu geliştirdi, duygularını tuvaline aktardı, ürkütücü figürlerle doldurmaya başladı: Katliam, kan ve ölüm…dia27

Mark Rothko yaşamı boyunca pek çok akımdan etkilendi ve kimseninkine benzemeyen farklı resimler yarattı. Sadece kendisinin renklendirebileceği eşsiz tuvaller…

Resimlerinde tek renge boyadığı tuvali, iki ya da üç dikdörtgene ayırmış, bu dikdörtgenlerin içine farklı renklerde, kesin dış çizgileri olmayan, zemin içinde eriyerek yüzen, daha küçük dikdörtgenimsi biçimler yerleştirmiştir. Daha sonraki resimlerinde bu yüzden biçimler giderek büyümüş, ana dikdörtgeni doldurmaya başlamıştır.

mural-section-3-black-on-maroon-1959-mark-rothko

1954-57 yılları arasında Rothko’nun resimlerinin fiyatı neredeyse 3 kat arttı.1930’larda  yüzüne bile bakmayan galeri sahipleri ondan en azından bir resim kapma derdindeydi. Ama bu ona iç huzuru getirmeyecekti. O’nun amacı zaten resimlerinin bir huzur kaynağı olarak görülmemesiydi. Çünkü onlar içinde taşıdığı huzursuzluğun simgesiydi. Belki de onu en çok korkutan şey insanların resimlerini güzel bulmalarıydı. Çünkü güzel bulundukları için zenginlerin evlerinde dekoratif amaçlı olarak kullanılmaları söz konusu olabilirdi.

Bu esnada Rothko’da sağlık sorunları başlamıştı. Yıllardır çok yoğun biçimde içtiği sigara ve alkol solunum ve kalp sıkıntıları yaratıyordu. Ayrıca ikinci evliliği de bozulmuştu. Bu onda ağır bir depresyona neden olmuştu. Ve tabi ki ruh halide resimlerine yansıdı. Artık tuvalde sadece siyah kullanıyordu. Popüler resimler yapmadığı için eserleri de alıcı bulamamaya başlamıştı.Mark Rothko2

1965 yılına gelindiğinde de petrol zenginleri olan John ve Dominic Menil inşa etmek istedikleri kilise için ondan duvar resimleri istedi. Bu teklif Rothko’ya yapmak istediği şeyi yapma fırsatını sağladı. Pek çok arkadaşına bizzat “burası benim en önemli eserim olacak” dedi.

Gerçekte olanları hiçbir zaman tam olarak bilemeyeceğiz. Rothko Şapelin yapıldığı 6 yıl boyunca sanatçı Mark Rothko ne tür şeytanlarla savaştı bilinemez, fakat Şapel kapılarını tüm dünyaya açmadan bir yıl önce 25 Şubat 1970’te Mark Rothko’nun asistanı onu mutfakta lavabonun yanında yerde yüzükoyun yatarken buldu. Büyük bir jiletle her iki kolunuda dik bir açıyla kesmişti. Daha sonra otopsi yapıldığında tüm bu kanlı eylemden önce kendisini öldürmeye yetecek kadar ilaç aldığı da ortaya çıktı. Amerikan tarihinin bu unutulmaz sıra dışı adamı Mark Rothko tıpkı gençlik yıllarındaki hocası Arshile Gorky gibi hiçbir açıklama yapmadan korkunç bir intiharla hayata veda etmeyi tercih etti. Pek çok arkadaşına göre onun son sözleri Rothko Şapeli ve içindeki resimleriydi.1313537466-tumblr-lexcjljrop1qfjlldo1-1280-528x397

Bir enstitü olarak Rothko Şapeli bugün hem müze hem toplantı hemde gösteri amaçlı programlar için kullanılmakta. Şapel ayrıca pek çok farklı dinin bayramlarında ibadet yeri olarak kullanılıyor. Museviler, Budistler, Katolikler, paganlar hepsi tek bir yerde ibadet edebiliyorlar. O’nun kanıyla vaftiz edilmiş, ruhu okşayan dev resimlerinin arasında.

Sibel Çağlar

Kaynaklar: BBC Sanatın Gücü Belgeseli

www.prensesemektuplar.com

Dünyalılar

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu