ÇevreYaşam

İdeal Yaşam İçin Yavaş Şehirler

“Bir grup düşünceli ve idealist insanın dünyayı değiştirebileceğinden kuşkunuz olmasın…” Anita Roddick

Günümüz ekonomik konjonktürü büyük endüstriyel şirketlerin yüksek miktarlardaki üretimini ve aynı büyüklükteki tüketimi zorunlu kılmaktadır. Bu aşırı tüketim ve üretim sonucu yeryüzündeki kaynaklar da hızla yitirilmekte; ek olarak mevcut konvansiyonel üretim yöntem ve teknolojileri ile bilinçsiz, dengesiz aşırı tüketim, kalan doğal kaynakların da kirlenerek kullanılamaz hale gelmesine neden olmaktadır. Bu durum, bir yandan gelecek kuşakların gereksinimlerinin karşılanabilmesini olanaksız kılarken, diğer yandan da küresel ısınma ve iklim değişikliği yaşadığımız çağın en büyük sorunu olarak insanlığı tehdit etmektedir. İşte tüm bu kaygılar günümüzde “sürdürülebilirlik” kavramını gündeme getirmektedir. Diğer yandan dünya kentleştikçe, şehirlerdeki yaşam kalitesi küreselleşmenin güncel sorunu haline gelmiştir. İnsanlar artık yaşamlarını sürdürdükleri kentlerde de daha sürdürülebilir kentsel yaşam ve kent hizmetlerinin  beklenti ve arayışında bulunmaktadırlar. Günümüzde bu arayış ve beklentiler  “Bugünün ve geleceğin sağladığı olanaklar sayesinde geçmişin mirası ile bilgi birikiminden ve çevre dostu son teknolojilerden yararlanarak, yaşam kalitesini ve performansı artırıcı  kentsel ortamlar ”  yaratmayı amaçlayan Yavaş (Sakin) Şehir (Cittaslow) Hareketini  gündeme getirmektedir

Yavaş Şehirlerin Tarihsel Gelişimi

“Bir şeylere doğru koşmak mıdır aslolan;/ Bir şeylerden kaçmak mı? /Kaçan kendinden kaçar/Koşan yine kendine. /O halde acele  etmeden; Festina Lente…”.

İşte bu şiirde de eski Romalıların  “Festina Lente” sözcükleriyle ifade ettikleri yaşam felsefeleri ifade edilmektedir. “Festina Lente”   Latince “yavaşça acele et” anlamına geliyor. Felsefik olarak açıklanırsa; “Hız insanı kendinden uzaklaştırır ve yavaşlık kendine yaklaştırır”; yani Festina Lente, (uygulaması becerildiğinde) bir yaşama sanatıdır “. Romalıların torunları olan bugünkü İtalyanlar da bu felsefi köklerinden hareketle olsa gerek, İtalyanca’ da  “citta (şehir)” ve İngilizce’ de  “slow (yavaş)” kelimelerinden oluşan “Cittaslow”, “Yavaş Şehir”  ya da “Sakin Şehir” anlamına gelmektedir. Cittaslow  Hareketi ise 1999 yılında İtalya’nınTuscany  bölgesinde bulunan küçük bir kasaba olan Greve in Chianti’nin belediye başkanı Paolo Saturnini’nin  yavaş yiyecek felsefesini  tüm bir kente yayma öngörüsüne dayanır .

1986 yılında  İtalya’da Amerikan sitili  “Hızlı Yiyecek (Fast Food)” zincirlerinin istilasına karşı çıkılmasıyla başlayan “Yavaş Yiyecek (Slow Food)”hareketine kadar uzanır. Bu tarihte hareketin önderleri tarafından İtalya’nın  Barolo kentinde Yavaş Yiyecek Birliği kurulmuştur. Birlik,  insanlar arasındaki “İletişimi, duygu paylaşımını, huzuru ve haz almayı” esas alan bir yaklaşımla; bunu engelleyen en önemli öğe olarak görülen Hızlı Yiyecek akımına karşı bir oluşumu örgütlemiştir. Saturnini’nin  çağrısıyla Greve in Chianti’ de bir araya gelen  Yavaş Yiyecek Birliği üyeleri, Yavaş Şehir Hareketi’ni başlatan bir bildirge yayınlamışlardır. 30 kentin katıldığı bu ilk bildirgede;

 “Küreselleşmenin insanlar arasındaki iletişimi, kaynaşmayı ve değişimi kolaylaştırmasına karşılık farklılıkların törpülenerek, tek bir model insan oluşturmaya doğru gittiği ve sonunda sıradanlığın hakim olacağı bir düzenin yaratılacağı konusunda endişeler bulunduğu” dile getirilmiştir. Yerel değerlere sahip çıkılması, bu değerlerin korunması ve geliştirilmesi amacıyla Yavaş Şehirler kavramı çerçevesinde bir ağ oluşturulmuştur .

Yavaş Hareketi 

Yavaş Şehir Hareketi (Slow Movement); havası, suyu, toprağı temiz, yiyecekleri organik, yerel, karakteristik mimarisi, doğası ve kültürel değerleri korunmuş, herkesin birbiriyle dost olduğu insanca bir yaşam ortamına ulaşmak amacıyla başlatılmıştır. Yavaş Şehir Hareketine göre “iyi yaşamakla yavaş yaşamak arasında bir fark var: İyi yaşamak vatandaşların kasabalarında kolay ve rahat bir biçimde hizmet ve sorun çözümlerinden faydalanarak yaşaması” demek. Ama yavaş yaşamak başka bir şey; “Yavaşça acele etmek” yani Latincesiyle “Festina Lente”…  Bundan kastedilen, bugünün ve geleceğin sağladığı imkanlar sayesinde geçmişin mirasını ve bilgi birikiminden faydalanmak… Tabii ki bu yolla anlatılmak istenen, daha az çılgın, daha yavaş, ama daha insani, daha çevreci, geçmiş ve gelecek nesillere daha saygılı olmaktır .
Bunları gerçekleştirirken de; tarihsel kentsel öğeleri koruyacak, çanak antenleri, baz istasyonlarını merkezi sistemlerde toplayabilecek, telefon ve elektrik kablolarını yer altına alabilecek, havayı, suyu kirleten etmenleri elimine edecek, alternatif ve yenilenebilir enerji kaynakların kullanıldığı, çöp toplamadan  ilaçlamaya “özellikle çevre dostu”bugünün son teknolojilerden en üst düzeyde yararlanabilmek ve kenti katılımcı bir anlayışla yönetebilmektir. Kısaca Yavaş Şehir olmak;   “teknolojiyi de yadsımadan,  yerel kültürleri, tarihsel yapıyı, ekolojik ve çevresel özellikleri, kentsel dokuyu koruyarak, daha insanca, daha yaşanabilir, sürdürülebilir bir geleceği katılımcı bir anlayışla tasarlamak;  dingin bir ortamda, küreselliğin sıradan hale getirdiği binlerce kent içerisinden kendi özgün değerleriyle bir papatya saflığında sıyrılıvermektir 

Yavaş Şehir Ölçütleri 


Yavaş Şehir Bildirgesi 59 ölçütten oluşmaktadır.
Bu ölçütler doğrultusunda Yavaş Şehirlerin sağlaması gereken şartlar ise aşağıdaki şekilde özetlenebilir: 

Kent halkının yönetime katılımı esastır. “Şehrin ve çevresinin ayrıcalıklı özelliklerini ortaya çıkartacak, geri dönüşümü ve yeniden kullanımı teşvik edecek çevresel politikalar uygulamak”; “Toprağın çevre dostu kullanımını destekleyecek alt yapı oluşturmak”; “Kent içinde ve dışında şehir yaşamının ve havanın kalitesini yükseltmek için çevre dostu teknolojileri desteklemek”; “Çevrenin tarihini, kültürünü önemli yapılarını ve ören yerlerini korumak, yeni yerleri bulmak, tarihini ortaya çıkartmak ve koruma altına almak”; “Organik gıdaların üretimini ve tüketilmesini desteklemek”; “Yerel üretimi desteklemek ve bunların kullanımını teşvik etmek”; “Yerel üreticiler ile tüketiciler arasında ilişkiler kurmak ve bunun için ortamlar ve mekanlar yaratmak”; “Kökleri eskilere dayanan yöresel ürünleri korumak ve desteklemek”; “Yöresel gıdaların tanınmasını sağlamak ve bunların tarihini araştırmak”; “Ziyaretçilere gerçek konukseverliğin gösterilmesini sağlamak ve konukseverliğin kalitesini arttırmak ”

Yavaş Şehirlerin Ülkemizdeki Durumu 

 

İzmir’in Seferihisar ilçesi, 28 Kasım 2009 tarihinde İtalya’da gerçekleştirilen Cittaslow Uluslararası Koordinasyon Komitesi toplantısında, Türkiye’nin ilk Yavaş/Sakin Şehri olarak Sakin Şehrin simgesi olan “salyangoz”  logosunu almaya hak kazanmıştır.
Seferihisar örneğinden sonra potansiyelinin farkına varan Akyaka, Yalvaç, Gökçe Ada,  Taraklı, Vize, Yeni Pazar ve son olarak da Ordu’nun Perşembe ilçesi Yavaş Şehir sıfatı kazanan kentler arasına katılmıştır

Yerel Bir  Sürdürülebilir Kalkınma Modeli Örneği; “Yavaş Şehirler”

Yavaş Şehirler, öncelikle kent halkının birlikte karar verdiği Sürdürülebilir Yaşam Biçimi ve hizmet anlayışını öngörmektedir. Bu çerçevede Yavaş Şehir uygulamalarının iki önemli yönü ortaya çıkmaktadır. Bunlardan ilki kent hizmetlerinin tüketicisi olan kent halkının taleplerini karşılamakla ilgilidir. Yavaş Şehir halkı; havası, suyu, toprağı temiz, yiyecekleri organik, yerel, karakteristik mimarisi, doğası ve kültürel değerleri korunmuş, herkesin birbiriyle dost olduğu insanca bir yaşam ortamına ulaşmayı ve organik, yerel gıdaların tüketilmesini istemekte ve desteklemekte; bundan da öte, böylesi bir yaşam ve tüketim tarzına ulaştıracak yönetime kendi iradesiyle karar vermektedir. Bu uygulamanın diğer yönünü ise bu yaşam ve tüketim tarzına uygun bir  yerel yönetim modeli ile bu tür bir belediyecilik hizmetini kent halkına sağlamak oluşturmaktadır. Bu ise, tüm belediyecilik iş ve hizmetlerinde katılımcı bir anlayışla; geri dönüşümü ve yeniden kullanımı özendirmek; toprağın çevre dostu kullanımı, havanın kalitesini yükseltmek için çevre dostu teknolojileri desteklemek; yerel üreticiler ile tüketiciler arasında ilişkiler kurarak yerel üretimi desteklemek ve organik gıdaların tüketimini özendirmek, yöresel ürünleri korumak, tanıtmak ve desteklemek; yöresel gıdaların ve mutfak kültürünün tanınmasını sağlamak ve bunların tarihini araştırmak biçimindeki cittaslow kriterlerini yaşama geçirmektedir.

Hemşerilerine yavaş yaşam olanaklarını sunan Sakin Şehirler; hem belediyecilik hizmetleri açısından yerel hizmetlerde sürdürülebilir (temiz) üretim, hem de hizmet sağladığı kent halkının yerel, çevreci, etik talebini yanıtlamasıyla sürdürülebilir (temiz) tüketimi içermektedir. İşte bir de bunlara “yavaş” markasını taşıyan Sakin Şehirlerin, aynı zamanda dünya çapında “yavaş tatil yöreleri”  olarak akredite çekim merkezleri olması da eklendiğinde,  Yavaş Şehirlerin,  “sürdürülebilir bir yerel kalkınma modeli” örneği olarak önemle değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir.

Son Olarak;
Yavaş/Sakin Şehir Hareketi; kentleri “sürdürülebilir yaşamın gerçekleştirildiği platformlar” olarak kabul etmekte ve değerlendirmektedir. Tüm dünyada Yavaş Şehirlerin çoğaltılmasından, üretim ve tüketimde etik değerlerin başa alınmasından, önce insan olmak üzere tüm canlılar ve sonuçta çevre kazanacak;  gelecek kuşaklara, onların gereksinimlerini sağlayabilecek daha yeterli ve temiz kaynaklar bırakılabilecek, böylece daha sürdürülebilir ve daha insanca bir geleceğin yolu açılmış olacaktır . Türkiye’de ise, ülkemizin batısından doğusuna,  kuzeyinden güneyine, tarihi, mimari, kültürel özgünlüklerini vurgulayacak onlarca kentsel yörenin bulunması ve bu özelliklerin Yavaş Şehirler konseptiyle dünya çapında akredite edilme olanağı, önemli bir sürdürülebilir yerel kalkınma potansiyeli olarak değerlendirilmeyi beklemektedir.

Son tahlilde, etik, çevresel ve insancıl tercihleri yapmak kendini sosyal olarak sorumlu hisseden “insan”ın elindedir.

Kaynak: Anahtar Dergisi

www.dunyalilar.org

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu