“Bundan 100 sene öncesini düşünün. Büyük büyükbabalarımızın ortalama yaşam süresi 49 yıldı. Onlar için en uzun mesafeli iletişim yolu, balkondan bağırmaktı. Atlı arabalarla yolculuk yaparlardı. Eğer bu insanlar bugün bizi cep telefonları ile konuşurken, Facebook’ta yazışırken veya uçağa binerken görseler, büyücü olduğumuzu düşünürlerdi.”
Bu sözler, dünyaca ünlü Prof. Michio Kaku’ya ait. Kendisi City College of New York’ta teorik fizik alanında Henry Semat Profesörü unvanına sahip teorik fizikçi. Bilimin popülerleşmesi ve insanlara ulaşması için çalışmakta. Fizik ve benzeri konular üzerine birçok kitabı, bir çok yazı ve makalesi mevcut. Ayrıca kendisine sık sık ekranlarda da rastlayabilirsiniz.
Akademik çalışmalarının yanı sıra Kaku, küresel ısınmaya insanlığın etkisi, nükleer silahlanma, nükleer güç ve bilimin yanlış kullanımı konusundaki endişelerini açıkça dile getirmekten kaçınmayan bir bilim insanı. Aynı zamanda insanlığın geleceğinin sistem dışı gezegenlerde yatıyor olma ihtimaline inancından dolayı uzayın keşfinin kuvvetli bir savunucusu.
Prof. Kaku, dünyanın önde gelen 300 bilim adamı ile konuşmuş. Tüm bu bilgilere, kendi fizik deneyimini de ekleyip, 2100 yılı için bir vizyon oluşturmuş. İşte size sağlıktan beslenmeye, teknolojiden yaşlanmamaya geleceğin bazı maddelerle dünyası:
– Gelecek 20 yılda hayatımız neye benzeyecek?
Bilgisayar çipleri veya yongalar 1 kuruş civarında olacak. Her yerde bu çiplere ulaşabileceksiniz ve her yerde kullanılabilir hale gelecek. İnternet kontakt lenslerinize yüklenebilir hale gelecek. Gözünüzü açıp kapattığınız anda internete erişebilir hale geleceksiniz. Aynı şekilde bir insanla konuşurken anında o kişinin biyografisini görebileceksiniz. Diyelim ki Çince konuşuyor; alt yazısı geçecek, bu konuşan kişinin. İstediğiniz ortamı yaratabileceksiniz; yeter ki internet olsun. Turistler bile tarihi mekânları kontakt lensleriyle gezecekler…
Gelecekte tamamen yeni bir ortama gömülmüş gibi yaşıyor olacağız. Mesela, bu odayı düşünün. Bu odadaki duvar kâğıtları o anda değiştirebileceğimiz şekilde olacak. Görüntüler oluştuğunu düşünün çevrenizde… Bu akıllı duvar kâğıtları sizin istediğiniz şekilde anında üç boyutlu bir görüntü yaratılabilecek. Ve bu lensler olduğu için gözlerinizde, görüntü devamlı olarak istediğiniz hale gelebilecek. Bu hologramları kontrol eden ve değiştiren siz olacaksınız, o günkü ihtiyacınıza göre. Mesela bir arkadaşınızla oturduğunuz yerden kontakt lensler aracılığıyla Paris’te buluşup görüşebileceksiniz ya da kendi yarattığınız sanal başka bir ortamda.
– Sağlık uygulamaları yaygınlaşınca “doktorluk mesleği” kalkacak mı?
Gelecekte doktorlara yine ihtiyacımız olacak. Doktorluk mesleği devam edecek, ama şu şekilde olacak: Mesela sabahın dördünde doktora ihtiyacınız var, bir şey sorma gereği duydunuz. Bu akıllı duvar kâğıtları yardımıyla bunu yapacaksınız. Bir “doktor görüntüsü/ hologramı” belirecek ve bu doktor görüntüsü sizin sorularınızı yanıtlayabilecek. Bu sanal doktorlar öyle bir bilgiye sahip olacak ki yaygın tıp sorularının yüzde 99’unu yanıtlayabiliyor olacak. Ya da tuvalete oturduğunuzda vücut sıvıları/ vücudunuzdaki kimyasallar yoluyla belirli ölçümler yapılabilecek. Sanal doktor ölçümler yaparak diyebilecek ki: “Siz kanser olacaksınız; 10 yıl içinde şunları yapmanız gerekiyor, bunları dikkat etmeniz gerekiyor.”Cerrahi operasyonlar robotlar yoluyla yapılacak. Ancak, yargılarda bulunabilmek için, bilgilerden çıkarımlar yapabilmek için her zaman doktorlara ve insanlara ihtiyacımız olacak.
– Sanal hologramlar ve avatarlarla mı yaşayacağız?
Gelecekte iki tür avatar olacak. Bir tanesi tamamen kurgusal olacak; sanal bir dünyada yaşayan, sanal bir kimliğe sahip, sanal bir geçmişi olan avatar tipinden bahsediyoruz. Bunlar tamamen eğlence için ve tamamen kurgusal olacak. Bir de fiziksel avatarlar olacak. Bunun örneğini şöyle vereyim size: Şu anda hali hazırda Japonya’da bazı robotlar geliştirildi, zihninizle, düşüncelerinizle bunları yönetebiliyorsunuz ve telsiz dalgaları yardımıyla bunları yapabiliyorsunuz.Gelecekte düşüncenizle bunları daha çok hareket ettirebilir hale geleceksiniz. Dolayısıyla uzay programları da buna göre değişebilecek. Mesela, ayda ortam insan bedeni için tehlikeli ve aya birisi gitmesi gerektiğinde de bu robot gidecek. Zihninizden yayılan dalgalarla, uzaktan, bu robot kontrol altında tutulabilecek. Resmî veya tehlikeli bir iş yapılacağında yine beynimizden giden dalgalarla, telsiz dalgalarıyla yönetilecek olan avatarlar bu işi yapacak. Fiziksel avatarlar iş için, sanal avatarlar eğlence için kullanılacak.
– Teknoloji alanındaki gelişmenin olası sosyal ve politik sonuçları neler olacak?
Bugün yoksul çocuklar internette dolaşıyorlar. Tüm hayatları internet. Kendilerini orada buluyorlar. Sorun sayısal uçurum değil. Sorun işlerde. Örneğin ABD’de (ve herhalde Avrupa’da da) çalışılacak birçok iş var. Biz insanları 1950’lerde yaşamaları için yetiştiriyoruz. Sorun şu ki, artık böyle işler yok.
Şimdi politikacılar sorunu nasıl görüyor; bilim nasıl görüyor, ona bir bakalım: Politikacılar, eski hukukçular olabilir. Hukukta kazançlarla kayıplar dengededir. İnsanları yola getirmek için dava edersiniz. Hukukçular politikaya atıldıklarında da aynı şey söz konusudur. Kayıplar kazançları dengeler. İşleri yürütmek için halkı vergiye bağlarsınız. Dolayısıyla insanların pastadan aldıkları pay küçüldükçe küçülür. Ben bir bilimciyim ve bize daha büyük bir pasta gerektiğini düşünüyorum. Ben bir kuantum fizikçisiyim. Dünyanın zenginliğinin büyük kısmı kuantum fiziğinin icadı olan lazer ve transistöre dayalı. Demek ki bilim varlık yaratıyor. Ancak, çoğu kimse bunun farkında değil. Bilimi de sıfır toplam bir şey olarak görüyorlar. Zengin daha zengin, fakir daha fakir olduğu için, onlara göre zenginlerden daha çok vergi alınırsa işler düzelecek. Oysa işler öyle değil. O zaman yatırım mümkün olmaz. Zenginlerin daha da zenginleşmesinin nedeni, değişen iş pazarı. Zenginler, eğitimli olduklarından bilgisayarların ve internetin harika gücünden yararlanıyorlar, fakirin gelir kaynağıysa yalnızca iki eli. Zengini sonsuza kadar vergilendiremezsiniz. Dolayısıyla yapılacak iş zenginden alıp fakire vermek yerine, fakiri bu yeni sayısal uçurumda kendi kendine yeter hale getirmek için eğitim düzeyini yükseltmektir.
– Gelecekte daha iyi bir yönetim, hatta bütünleşmiş bir dünya yönetimi olacak mı?
Teknolojinin kısa dönemdeki etkisinin “daha fazla demokrasi“ olacağını düşünüyorum. Ancak demokrasinin kalitesi oy verenlerinki kadardır. İnsanlar aşırı milliyetçi, hatta sınırlar konusunda bencil olurlarsa ulusların arasındaki çatışmalar ileride de olacaktır. Dolayısıyla gelecekte de uluslar olacaktır; ama önemlerini giderek yitireceklerdir. Uluslar olacaktır, çünkü bir ulus içinde ortak bir dilimiz ve kültürümüz var. Vergilendirmeye, para birimine gelince, unutmayalım ki, ulusları, vergi toplamak, ulusal sınırlar içinde kârını artırmak için kapitalizm yarattı. Dolayısıyla ileride de vergiler olacak, ama bunlar daha global, bölgesel nitelik kazanacak. Daha şimdiden her yerde çocuklar bile iki dil konuşuyorlar. Bir tanesi bir Avrupa dili, öteki de kendi dilleri. 2100 yılındaysa artık yerel kültürün yanı sıra ikinci kültür, ”gezegen kültürü” olacak. Daha şimdiden bunu görüyoruz: Gezegen kültürü futbol ve rock’n roll. Her yerde gençlerin müziği aynı, giyim kuşam aynı.
– Makineler ne zaman insanlar kadar akıllı olacak?
Aslında bir anlamda olmuşuz bile. Kimileri insan bedeniyle oynanmasını itici buluyor; ama mağara adamı günlerimizden beri kendi bedenimizle oynuyoruz. En ilkel insanların vücutlarında dövmeler vardı. Bunlar vücudumuzu değiştirmenin en basit biçimleri. Şimdiyse iç kulak implantları, hiç olmazsa renkli noktaları ve insan siluetini gösterebilen yapay retinalar var. Günün birinde, uzaydan gelen yabancılarla karşılaşacağız. Bunlar kısmen biyoloik, kısmen mekanik olabilirler. Uzay yolculuğu çok tehlikeli, çok zorlu bir iştir. Astronotları böyle tehlikeli bir ortama sokmadan önce onları hem genetik hem de mekanik olarak geliştirmek isteyebilirler. Yine bazılarına itici gelebilir; ama torunlarımız insan vücudunda ne gibi değişimler yapmak istediklerine kendileri karar verecek. Örneğin, tasarlanmış çocuklar isteyebilirler. Bunların deneyleri şimdiden farelerde yapılıyor. Genleriyle oynanarak akıllı ya da gelişkin kaslara, iri vücuda sahip olanlar geliştirilebiliyor. Dolayısıyla ileride tasarımlı çocuklar yönünde bir eğilim olacaktır.
– Bir sonraki kriz ne zaman olacak?
80 yıllık aralıklarla bir devrim gerçekleşiyor, balon gibi genişliyor ve sonunda patlıyor. Önce buhar, sonra elektrik, ardından yüksek teknoloji. Dördüncüsü biyoteknoloji, nanoteknoloji ve yapay zekânın birleştiği moleküler bilim olacak. Ancak bu teknolojiler henüz yeterince gelişmemiş. Ama yine de birleşerek gelecek için servet yaratacaklar. Robot endüstrisi, otomobil endüstrisi kadar büyük olacak, herkesin bir sürü robotu olacak.
Peki, kriz ne zaman ve ne şekilde ortaya çıkacak? Robotlar isyan mı edecek?
Biz mağara adamları ve mağara kadınlarıyız. Mağara adamları, sürüler halinde avlanırlardı. Sürü zihniyeti denen bir şey vardır. Genel akımın bir parçası olmak isteriz. Borsalar neden çöküyor? Sürü halinde liderin peşinden gittiğimiz için. Herkes, “Tamam para işte burada” diyor ve oraya yatırıyor. Bir kriz doğuyor ve balon patlıyor. Sonra sil baştan. Bu ne yazık ki, insanın hamurunda var. Yasalar çıkardığımızda balonun büyümesini sınırlıyoruz; ancak ne yazık ki, şimdiki balon pek denetim altına alınmış değil. Dolayısıyla 80 yıl sonra yeni bir balon şişmeye başlayabilir. Dediğim gibi moleküler teknoloji henüz başlangıç aşamasında, meyvelerini derlemeye hayli zaman var.
Daha detaylı bilgi edinmek isterseniz aşağıdaki bağlantıyı kullanarak konu ile ilgili dökümanın tamamına ulaşabilirsiniz.
Michio Kaku’nun gözünden gelecek 20 yıl
Hazırlayan: Sibel Çağlar
Kaynaklar:
kurious.ku.edu.tr
tr.wikipedia.org/wiki/Michio_Kaku
sonmucid.wordpress.com/