Yaşam

Akıl hastanelerinde akıllı olmak üzerine: Rosenhan deneyleri

Bir kişinin akıl sağlığının yerinde olup olmadığı ve akıl sağlığının derecesi anlaşılabilir mi?

Dr. David L. Rosenhan, 1973’te Science dergisinde “On Being Sane in Insane Places” (Akıl hastanelerinde akıllı olmak üzerine) adlı, psikolojinin en çok okunan makaleleri arasına girmiş deneylerini yayınladı. Rosenhan deneyleri, çokça tartışılmakla birlikte, psikiyatrinin bugünkü standartlara ulaşmasında başlıca dönüm noktalarından biri kabul edilir.

Rosenhan’ın ünlü makalesi şöyle başlar: “Pek çok cinayet davasında, savunma tarafındaki ünlü psikiyatrlar, sanığın akıl sağlığı yerinde olmadığından ceza sorumluluğunun bulunmadığını iddia ediyor. Savcılık tarafında yer alan, en az onlar kadar ünlü başka psikiyatrlar ise, aynı kişinin akıl sağlığını yerinde bulup ceza sorumluluğu var diyor.” Rosenhan sorar, “Bir kişinin akıl sağlığının yerinde olup olmadığı ve akıl sağlığının derecesi anlaşılabilir mi?”

Deneyler şu şekilde hazırlanmıştı.

Psikolog David Rosenhan ile birlikte 8 sağlıklı kişiden oluşan “sahte hasta grubu”, aslında hiçbir sorunları yokken, ABD’nin çeşitli eyaletlerindeki akıl hastanelerine başvurarak halüsinasyonlardan şikayetçi olduklarını söylediler.

Sahte hastalar, kliniğe kabul edildikten sonra, bir rahatsızlıkları kalmadığını söylemelerine ve normal davranmalarına rağmen bu davranışlarda sanki hastalık belirtisiymiş gibi kayıt altına geçti. Neticede sahte hastaların doktorları artık hastaneden çıkabilecek durumda olduklarına ikna etmeleri 7 ile 52 gün arası zaman aldı ve taburcu olurken “semptomları geçici olarak hafiflemiş şizofreni” teşhisinden kurtulamadılar. Ayrıca hastaneden kaldıkları süre boyunca personelin davranışları konusunda açıktan notlar tutmalarına rağmen personelden hiçbiri onların sahte hasta olduklarını fark etmedi. 

Araştırmanın sonuçlarını Ocak 1973’te, Science dergisinde yayınladılar. Makalede ibretlik bilgiler var.

Mesela Rosenhan’ın tuzağına düşmeyeceğini iddia eden bir kliniğe üç ay içinde sahte hastalar yollanacağı söylenmiş. İzleyen üç ayda kliniğe müracaat eden 193 kişinin kırktan fazlası, en az bir uzman tarafından, sahte hasta olarak tespit edilmiş. Mesele şu ki, kliniğe bir tek sahte hasta yollanmamış.

Rosenhan, ünlü makalesinde sorar: “İkiden fazla psikiyatri uzmanının normal zannettiği, buna rağmen kliniğe yatırılan 19 kişi, gerçekte normal miydi, yoksa akıl hastası mı? Hiçbir zaman bilemeyeceğiz” ve “Şurası muhakkak ki” diye sürdürür, “Psikiyatri kliniklerinde, akıl sağlığı yerinde olanla, olmayanı ayıramadığımız apaçık ortada.”

Makalede geçen bir başka ilginç bilgi ise şudur. Kliniklerde yatan 118 gerçek hastadan 35’i, grubun bazı üyelerine “Sen deli olamazsın, herhalde hastaneyi teftişe gelen bir gazeteci ya da profesörsün” der, kalanı da bunların evvelce hasta olup şimdi düzeldiğine inanır. Hastane görevlileri ise, onların birer “sahte hasta” olduğunu hiçbir zaman anlamaz. En kısası bir hafta, en uzunu 52 gün olmak üzere, ortalama 19 gün hastanede tutulurlar. Özel hastanede yatan biri “manik depresif psikoz”, geri kalanlar, “remisyonda şizofren” tanısıyla taburcu edilir.

Rosenhan, ‘aklı başında olmak veya olmamak diye bir şeyler varsa, bunları nasıl bilebiliriz?’ diye soruyor. Yaptığı çalışma sayesinde görülüyor ki, bize çok aşikar görünen bir ayrımı yapmak üzere uzun süre eğitilmiş olan uzmanlar ve geliştirilmiş teknolojiler pek güvenilir değil.

Kaynak: www.aktuelpsikoloji.com/

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu