


Otorite tarafından bu kadar bastırılmış ve bu nedenle de ülkelerini terk etmek zorunda kalmış aydınların böyle bir tutum içerisine girmesi son derece anlaşılırdı. Bu düşünceler Dadaist eser ve Dadaizm’de çok büyük bir yer tutan manifestolara da yansımıştır. 11 Nisan 1919’da Berlin’de Arp, Baumann gibi önemli sanatçılar tarafından yazılan manifestoda “…biz sanatçılar ülkenin ideolojik gelişmesine katılmak istiyoruz, biz devleti ele geçirmek istiyoruz…” gibi radikal ve iddialı söylemlerde bulunulmuş, amaçları ise “Sistemin eksikliklerine ve gücü tahrip edenlere savaş” olarak belirtilmiştir.
Aynı şekilde, ünlü Romen asıllı Fransız dadaist şair Tristan Tzara da 1918 Dada Manifestosu’nda Dada’nin doğuşunu “ Bağımsızlık gereksiniminden, topluma karşı duyulan güvensizlikten” sözleriyle dile getirmiştir. Kendi görüşlerini ise yine aynı manifestoda “Ben sisteme karşıyım. Sistemlerin en kabul edilebilir olanı hiç olmayanıdır” diyerek belirtmiştir. Dadaist eserlerde ise anti-otoriter tutum kaos düşüncesi ile iç içe gelişmiştir. Huelsenbeck bir Dada toplantısını “Polis konuşmayı engellemek istedi, çocuklar ağlıyordu, erkekler ayaklarını yere vurarak gürültü yapıyordu. Her şey karmaşıktı ve dolayısıyla son derece dadacı bir olay söz konusu idi” sözleriyle özetlemiştir. Mühsam, Dadaist bir yazısında ”Tanrı, aşırı derecede cinsel istek, coşkunluk, kargaşa. Gelin kargaşa içinde yaşayalım” diye yazıyordu.
Bu herbiri birer eylem niteliği taşıyan eserlere çeşitli otorite organlarından tepki gelmesi de uzun sürmedi. 1920’de Berlin’de açılan ilk Uluslararası Dada Fuarı’nda devlet güçlerini sert bir biçimde eleştiren Hausmann, Otto Dic, Heartfield gibi önemli sanatçılara ait bir çok eser bulunuyordu. Fuar sonrasında Hausmann dışında sergide eseri olan tüm sanatçılar yargılandılar. Otoritenin Dada’ya karşı bu acımasız tutumu Dada’nın zamanında masum bir sanat akımından fazlası olduğu, bir eylem niteliği taşıdığını göstermektedir.
Dadaizm, siyasette olduğu gibi toplum yapısında da eskiyi yıkma, ve yerine özgürlükçü bir düzen getirme çabasındadır. Toplumun burjuvazi sınıfı tarafından kısıtlandığını düşünür ve her birey için mutlak bir özgürlük arayışındadır. 1918 manifestosunda belirtildiği gibi, insanların özgürlüklerinin ve kişiselliklerine kısıtlayıcı yapıda olduğunu düşündüğü “ahlak, kültür ve içselleştirme gibi büyük sözleri paramparça etmektedir”. Aynı manifestoda “Estetik ve ahlaki eğilimler kahrolsun!” diyerek Dada’nın çağının toplum yapısına ve sanat algısına karşıtlığı belirtilmiştir.
Dadaistlerin bu bozulmuş toplum düzenine karşı önerdikleri çözüm ise herkesin özgür olabileceği, ahlak ve mantık gibi bireyin iç dünyasına inmek yerine ona tepede bir otoriteden zorla benimsettirilen değerlerin olmadığı yani bir bakıma anti-otoriter ve anarşist bir topluluğu savunurlar. Topluma kendini kısıtlayan değerlere tapmaya devam etmek yerine isyan etmeyi, kaosu öğütler. Tzara yine aynı manifestosunda bunu “Herkes bağırmalı: halletmemiz gereken büyük bir yıkım ve yanlış bir iş var. Süpürmek, temizlemek. Yüzyılları yakıp yıkan haydutların eline bırakılmış bir dünyanın bütün deliliğinden sonra deliliğin içinden geçerek kişiliğin arınması. Amaçsız ve plansız, düzensiz: kontrol edilemez delilik, parçalanma ” kelimeleriyle özetlemiştir. Bütün bunlar bir çok aydının dadayı Richard Huelsenbeck’in sözleriyle bir sanat olarak değil, “… yüreklilik, küçümseme, üstünlük, devrimci karşı koyuş; egemen mantığın, toplumdaki hiyerarşinin yok edilmesi, tarihin yadsınması, köktenci bir özgürlük, anarşi, burjuvanın yok edilmesi…” olarak yani hem siyasi hem de geleneksel açıdan bir eylem, radikal bir protesto olarak nitelendirilmesine yol açar.
Dadaizm pek çok sanatçı, sanat tarihçi ve sanatsever tarafınan boş ve anlaşılmamaya çalışılan bir sanat akımı olarak nitelendirilir. Sürrealizm ya da Kübizm gibi avant-garde sanat akımları sanatta yenilikçi ve devrimci dendiğinde akla ilk gelenler fakat, Dadaizm hem Sürrealizm ve Kübizm gibi sanatta işleniş ve konu bakımından bir çok yeniliğe öncü olmuş, bununla da kalmayıp günlük hayatın sorunlarını irdelemiştir. Dadaizmin içinin bu denli boşaltılmasına karşı 1920’de Almanya da açılan ilk Uluslararası Dada Fuarı’nda açılış konuşması yapan dada lideri Baader “Dadacılığın kültür içerisindeki zararlı oluşumlara karşı koymayı görev bildiğini” açıkca dile getirmiştir. Dadaizm, çağındaki işte bu zararlı oluşumlara karşı, sanatı kullanılarak yapılan eskiyi yıkmak ve yeni düzen yaratmak arayışında olan bir eylemdir.
www.etilen.net/anarko-art-ya-da-dada/ adlı yazıdan kısaltılarak eklenmiştir.
Kaynakça: Çaydamlı, K. (Ed.). (2008). Dada Manifestoları. (1). İstanbul: Altıkırkbeş Yayınları
İpşiroğlu, N. Ve İpşiroğlu, M. Sanatta Devrim. (1993). İstanbul: Hayalperest Yayınevi.
Gombrich, E.H. Sanatın Öyküsü. (1997). İstanbul: Remzi Kitap Evi.
Dünyalılar