Yaşam

Anarşist Ruhlu Bir Modacının Hikayesi

Etrafındaki insanların yaşantısını bir saçmalık olarak görüyor ve kendi kabul ettiği doğruların izinden gitmek istiyordu. O bir hayalperestti. Korkusuzdu. Çılgındı. Anarşist bir insan ne kadar zarif olabilir sorusuna cevap veren kadındı Gabrielle Chanel ya da bilinen adıyla Coco Chanel…Coco Chanel

“Aile kavramından daha korkunç bir şey düşünemiyorum” diye anlatıyordu kendini neden hiç evlenmediği sorulduğunda. Belki de çocukluğuna dayanıyordu bunun temeli.

1883 yılında fakir bir ailede doğdu Gabrielle Chanel. Annesinin erken yaşta ölümünün ardından babası onu ve iki kızkardeşini bir manastıra verdi. Fakat bu manastır yaşantısı onun içindeki asi ruhu bastıramayacaktı. Etrafındaki insanların yaşantısını bir saçmalık olarak görüyor ve kendi kabul ettiği doğruların izinden gitmek istiyordu. O bir hayalperestti. Korkusuzdu. Çılgındı.

Coco-Balsan-Capel
Coco-Balsan-Capel

18 yaşına kadar kardeşleri ile beraber burada yaşadı ve burada dikiş dikmeyi öğrendi. Manastırdan ayrıldıktan sonraki yıllarda gündüzleri Madam Desboutins’nin dikim evinde ve akşamları da kendisinden bir yaş büyük ablası ile birlikte Café Chantant’a çalışmaya ve burada sahne almaya başladı. “ Qui qu’a vu Coco dans I’Trocadero? yani “Coco’yu Trocadero’da kim gördü? şarkısı o kadar çok sevildi ki aslında kendisi bu adı hiç sevmese de akılda daha kalıcı olduğu için Coco adını kullanmaya başladı.

Etienné Balsan isimli bir Fransız Subayı ile çalıştığı yerde tanıştı Coco. Aslında kendisinden ve yaşam tarzından çok hoşlanmasa da, hedeflediği noktaya ulaşabilmesi için bir avantaj olacağını düşündüğünden onun çiftliğine taşındı ve  3 yıl boyunca onunla birlikte yaşadı. Ancak mutsuzdu ve bu hayat ona göre değildi.

Coco Chanel1900’lerin başıydı ve Fransa tüller, kabarık etekler, korseler, abartılı partiler dönemini yaşıyordu. O ise bunların hepsini özgürlüğü kısıtlayan saçmalıklar olarak görüp kendi küçük erkek çocuk tarzıyla aralarında dolaşıyordu. Pantolon giymek, çizgili kumaştan elbiseler, makyajsız dolaşmak. Coco içindeki anarşist ruh ile zerafeti birleştirmişti. Ve artık kendi ayakları üzerinde durmak istiyordu.

1908 yılında düzenlediği bir partiye Balsan’ın arkadaşı Boy Capel’de davetliydi. Boy Chapel; İngiliz üst sınıfına mensup, aristokrat bir aileden gelmekteydi. Ve Coco ile aralarında bir aşk başladı. Ancak bu aşk hiçbir zaman mutlu sonla bitemezdi çünkü Capel’in ailesi onun için evlilik planları çoktan yapmıştı bile. Bu ilişkiyi bildiği halde Etienné’de Coco’dan vazgeçemiyordu ve hatta evlenmek bile istedi. Ama Coco kimsenin karısı olmayacağına ve kendi istediği gibi yaşayacağına çoktan karar vermişti.

Etienné ve Capel onun bu hayallerine destek olabilmesi için Coco’ya Paris’te bir apartman dairesi kiraladılar ve ilk dükkanını açmasını finanse ettiler. İlk olarak baştan beri hayali olan şapkaları tasarlamaya başladı Coco. Ama bir sorun vardı. Şatafata alışkın Paris onun bu stilini çok tutmamıştı. Bu durumda yardımına sevgilisi yetişti. Coco’nun şapkalarının tanıtımı için bir balo düzenlendi. Balonun baş davetlisi ise Boy Capel’in dostu Kraliçe Viktorya’nın torunu Prenses Victoria Melita idi. Prenses, Coco’nun yaptığı ilk şapka olan ve bir türlü satamadığı küçük kırmızı şapkayı taktı o davette. O günden sonra Coco’nun dükkanı müşterilerle dolup taşmaya başladı.

1910 yılında Chanel’in 21 tane şapka dükkânı vardı.1920’li yıllarda şapka ile beraber elbiseler de tasarlamaya başlayan Coco’yu ve tasarımlarını farklı kılan, o güne kadar yapılması dahi hayal edilemeyen şeyleri cesaret edip hayata geçirebilmesiydi. O tam bir asiydi.Coco Chanel

Coco, istediği gibi yaşadı, saçlarını erkek gibi kısacık çoğu zaman kendi kesti, eteklerin boyunu kısalttı. Kadın ve erkek kıyafetlerini harmanlayıp, kadınlara rahat bir şıklığın kapılarını açtı. Daha önce sadece cenazelerde kullanılan siyah rengi en şık davetlere sokmayı başardı. Siyah onun sayesinde kadınların dolabının baş köşesinde yer aldı.

Tek gerçek aşkı Boy Capel’in bir araba kazasıyla hayatını kaybetmesi onun için tam bir yıkım oldu. ‘ Onun ölümü benim için büyük bir şok oldu. Capel’i kaybettiğim gün aslında her şeyimi kaybettim. Hayatta gelebilecek tüm mutlulukları da kaybettiğimi söylemek zorundayım.’ diye bir açıklama yaptı ilerleyen zamanlarda.

Coco bronzlaşmanın da öncülüğünü yaptı. Daha önceleri güneşlenmek, yanık tenli olmak yüksek sosyetenin kaçındığı bir  olayken, Coco Chanel’i bronz teniyle gören sosyete mensupları güneşlenmeye başladı. Değersiz olanı meşrulaştırmayı ön plana çıkarttı her zaman. Soylu hanımların kendilerini cam parçaları ile süslemelerine kendisi yapay inci kolyeleri ile karşılık verdi. Boynunun çevresini saran altı dizi inci onun vazgeçilmezi oldu.

coco chanel_duke of westminster
coco chanel_duke of westminster

1925 yılına gelindiğinde Coco, Avrupa’da ki elit kesime hitap edilen ve tasarımları herkesin beğenisi toplayan bir modacı olmuştu artık. Bu sene içerisinde, İngiliz aristokratlarından Vera Bate Lombardi’nin düzenlediği partiye Bayan Lombardi’nin yakın arkadaşı olan Coco’da çağırıldı ve o partide Westminster Dükü ile tanıştırılırdı. Dük ve Coco’nun ilişkisi on yıl kadar sürdü. Ona neden Westminster Dükü ile evlenmediği sorulduğunda ‘ Bugüne kadar birkaç tane Westminster Düşesi olmuştur ancak dünyada yalnızca bir tane Chanel vardır.’ demiştir.

1939 yılında 2. Dünya Savaşı başladığı Chanel tüm dükkanlarını kapattı, mankenlerini gönderdi. Bir Alman subayı ile yaşadığı gizli aşk ortaya çıkınca, savaşın ardından sert bir şekilde eleştirildi. Chanel için yalnızlık yılları başladı. Bir daha modaevini açmadı ve İsviçre’ye inzivaya çekildi.  Bu sessizlik tam onüç yıl sürdü. Ve Paris onu unuttu.

Savaş hakkındaki düşüncelerini şöyle dile getirecekti. “Bazen bu gezegenin insanlarının özellikle arada bir savaş çıkarttıklarını düşünüyorum; neden biliyor musun? Kendilerini bir insan olarak hissetmek için daha iyi bir yol bilmiyorlar da ondan.”

Derken genç bir modacının Paris’te fırtınalar estirdiği haberi geldi! Moda dünyası Christian Dior’dan ve New Look’tan bahsediyordu. İşte bu Chanel’i harekete geçirdi ve yaşlı aslan Dior’u silmeyi kafasına koyarak Paris’e döndü. 71 yaşındaydı. Gece gündüz, bazen bir bardak su ile gününü geçirerek yeni modellerini yarattı.Coco Chanel

Gabrielle Chanel yatağın hep ölüm döşeği olduğunu düşünürdü. Yatağı hep ya uyumak yada sevişmek için kullandığını belirtirdi. “Beni yatakta görürseniz anlayın ki ölmeye karar vermişimdir” derdi.

20. yüzyıl kadınını biçimlendiren Coco Chanel, özgürlüğünü sonuna kadar yaşadı, erkeklerle iş hayatında boy ölçüştü. Ne yazık ki, aşkta aradığını bulamadı ve yaşlılık günlerinde kendini işine vererek yalnızlığını unutmaya çalıştı! 87 yaşında, son yıllarda kaldığı Hotel de Ritz’deki odasında, 10 Ocak 1971 Pazar günü hayata veda etti.

Gabrielle Chanel olarak başladığı hayatını Coco Chanel olarak bitirdiğinde geleceğe şu mesajı vermek istedi:

“Her zaman elbisenin içindeki kadını arayın. Eğer elbisenin içinde bir kadın bulamazsanız, elbise de yok demektir.”

Onun hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz Alfonso Signorini tarafından yazılan “Chanel – Rüya Gibi Bir Hayat” adlı kitabı okumanızı ve 2009 yılı yapımı “Coco Chanel’den Önce” filmini izlemenizi tavsiye ederim.

Sibel Çağlar

Yararlanılan kaynaklar:

fashion.telegraph.co.uk/columns/justine-picardie/TMG7975778/The-secret-life-of-Coco-Chanel.html

www.womenist.net/tr/p-326/coco-chanel-efsanesi.html

www.martidergisi.com/coco-chanel/

www.milliyet.com.tr/gabrielle-ve-coco-nun-hikayesi/pazar/haberdetay/19.12.2010/1327998/default.htm

www.facebook.com/notes/moda-tasar%C4%B1m-tekstil/coco-chanelin-biyografisi/239171687933/

blog.modapedia.com/unluler/0380-coco-chanelin-hayati.html

Dünyalılar.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu