Modada olduğu gibi, son yıllarda yeme içme konusunda da hatırı sayılır bir diyet gurusu ordusu oluştu biliyorsunuz. Milyonlarca insan bir başkasına iyi gelen bir diyeti takip etmekte. Olmadı, bir yenisi.
Seçenek desen, gani gani.
Atkin diyeti, kan grubu diyeti, Cambridge, ekmek, meyve, protein, Dukan, taş devri, vejeterjan, et, kepekli, yoğurtlu, veganist, sadece meyve, bir gün muz, ertesi gün normal ile, yok onları geç, sen esas şunu dene diyenlerle dolu ortalık.
Yemek yemeklikten çıktı ve bir baş belası olmaya başladı sanki günümüzde.
Asıl sorun istediğimiz şeyi satın alıp yiyebilmenin kolaylığında yatıyor belki bilmiyorum ama hacmimizin her geçen gün biraz daha genişlediği bir gerçek.
Hoşa giden bir durum değil tabi bu.
Homoseksüel moda gurularının yarattığı ince belli, uzun bacaklı güzel kızlara benzemeye çalıştıkça daha çok yiyor, yedikçe ideallerimizden uzaklaşıyor, uzaklaştıkça mutsuzlaşıyoruz.
Dünya bu problemi çözmeye uğraşıyor ama bizim kültürde bir de, kendi yediklerimiz yetmezmiş gibi, bir de başkalarına yedirme içirme, maharetlerimizi gösterme ihtiyacı vardır bilirsiniz.
Aç kalma, aç bırakma korkumuz vardır.
Can boğazdan gelir, ver, ver yesin, erir o iki dakikada bir şeycikler olmaz, hanım getir, kızım götür hesabı, yemekten ve yedirmekten haz alırız.
Kültür konusunda çok şey yazılabilir ama konumuz yemek ve ben bugün bu konu ile ilgili Amerikalıların yapmış olduğu bir araştırmadan bahsetmek, Wisconsin ve Alabama üniversitesi öğrencilerinin 76 adet Rhesus maymunu üzerinde 25 yıl boyunca yapmış oldukları gözlemleri aktarmak istiyorum.
Bugün Nature Communications’da yayınlanan araştırmanın sonucunda, az yemenin sağlıklı bir yaşlılığın ve uzun bir yaşamın anahtarı olduğu çıkmış ortaya ve uzmanlar bu tespitin muhtemelen insanlar için de geçerli olacağını düşünüyorlar.
Maymunların yarısına her istediğini yeme hakkı verilirken, insanlarda olduğu gibi, diğer yarısı sıkı bir diyete tabi tutulmuş ve normalden % 30 daha az kalori içeren yiyecekler verilmiş.
Uzun yıllar diyete tabi tutulan maymunlar, her şeyi yiyen diğer gruptakilere nazaran daha sağlıklı bir yaşam sürerken, ikinci gruptaki ölümlere, yaşlılıktan kaynaklanan hastalıklara diğerlerinden 3 kat daha fazla rastlanmış.
Groningen üniversitesinin, yaşlılık üzerine inceleme yapan biyologlarından Calkhoven, buradan rahatlıkla, az yemenin sağlıklı bir yaşlılık anlamına gelebileceği sonucunu çıkarabiliriz diyor.
Az yiyecek verilen maymunlarda yaşlanmanın da geciktiği gözlemlenmiş ve yaşlılık belirtileri olan vücut direncinin azalması, kasların zayıflaması, şeker hastalığı da diğer gruba göre daha azmış.
Daha önce yapılan araştırmaların da bunu destekleyici türde olduğu söyleniyor. Ne kadar az yenirse, ilerdeki yaşam kalitesi de o kadar artıyor yani.
Her bıraktığınız kaşığın, bir dilim ekmeğin, baklavanın, ilerde bir kutu hapa eşdeğer olma ihtimali var.
Diğer bir öneri de, sebzeyi günde 400 grama, meyveyi de üç taneye çıkarmak.
İngilizlerin yaptığı bir araştırmaya göre, günde yedi porsiyon sebze ve meyve yiyenlerin ölüm riski % 42 civarında azalıyormuş. Ölçü 7×80 gram.
Sebze, meyveden daha değerliymiş bu arada.
Donmuş sebze ve meyveler de tam tersine risk grubuna giriyorlar diye yazıyor ama nedeni konusunda bilgi vermemişler.
İşte böyle.
Bu vesile ile, sofranız şen, kalan ömrünüz uzun ve sağlıklı olsun.
Nafiye Golbaşı
Kaynak, Volkskrant, 2 Nisan ’14