Kızına doğru seslendi bir baba yüreği; “kızım” dedi usulca… Kızımın adı Gurbet. Nusaybin`de öğretmenlik yaparken tanımıştım Gurbet`i. Babası dağlara gidip de dönmeyenlerdendi. Küçücük elleriyle kavrardı boyu kadar bağlamayı. Bağlama çalar, türkü söylerdi kızım benim. Sınıfta ödev yaparken çocuklar, ben de bir şeyler karalardım; şiir, hikaye, hatıra… Bir gün dedi ki bana Gurbet, “öğretmenim, siz söz yazın, ben söyleyeyim. ” Gülümsedim kızıma. “Ne olsun sözün içinde?” dedim. “Babam olsun” dedi…Üzerimizden uçaklar, helikopterler geçerken, dışarıda mermi sesleri bomba seslerine karışırken bir söz yazdım Gurbet`e. Ertesi gün tekrar tekrar okuttu bana yazdığımı. Bağlamasını aldı ve mırıldandı uzaklardaki babasına özlem dolu bir ezgi…
benim babam bir bulut
hiç kimse bilmez bunu
yağmur serper gönlüme
sakınır yavrusunu…
benim babam bir deniz
mavilenir bakışı
ben içinde bir balık
sevinçlidir akışı…
benim babam bir toprak
üzerinde çiçekler
hele ilkbahar gelsin
dilinde hep ezgiler…
benim babam bir yıldız
ışıl ışıl gülüşü
onu düşündüğümde
kocaman olur düşü…
Boğazı düğüm düğüm oldu Gurbet`in; yüreğimiz düğüm düğüm oldu benim ve çocuklarımın. O günden sonra şarkılar yaptık biz iki parça can. Ben yazdım, Gurbet besteledi. Bir Babalar Günü`nde dedi ki bana, “öğretmenim, babam yoksa da siz varsınız; siz de bana babalık yapıyorsunuz…” Sarıldım can kızıma. Evet, babası değilim hiç bir çocuğun; ama baba yüreğiyim körpeciklere ve şimdi uzaklarda olan Gurbet`e…”
Kızına doğru seslendi bir baba yüreği; “kızım” dedi usulca… “”İlkokul üçe gidiyordum babam öldüğünde. Girdim babamın nefesinin tükendiği odaya. Annem ve komşularımız ağlıyordu. Babamın solgun yüzüne baktım. Birdenbire umutlandım ve mutfağa gittim. Bir bardak sütle döndüm odaya. “Babam iyileşecek şimdi” dedim. Süt içersem hiç hasta olmayacağımı söylerdi bana babam. Ne açıverdi gözlerini, ne de nefesi tazeleniverdi… Yıllar sonra bir kızım oldu ve süt içsin diye neler söylemedim ki kızıma. “Süt içersen hasta olmazsın” dedim en çok… Bana diyor ki eş dost, “iyi ki kızın var; yaşlandığında o bakar sana.” Ah ne çok üzülüyorum bu söze. Kızımın bana bakmasını istemiyorum. Benim istediğim, kızımın mutlu olması, kendi seçimlerini kendisinin belirlemesi, kendi yolunda gitmesi… Bana ne mutlu ki, vicdanlı bir kızım var; emekçi, can kıymeti bilen bir kızın babası olmak, dünya üzerindeki en güzel hediyedir bana gayrı…”
Kızına doğru seslendi bir baba yüreği; “kızım” dedi usulca… “Ben amelelik de yaptım, hamallık da. Taş üzerinde uyudum nice geceler. Yoksul, sızılı hoyrat zamanlardan geçtim ve çektiğim sıkıntıları, yaşadığım sefaletleri bir sömürü, bir çıkar, bir bilgelik olarak kullanmak aklımın ucuna bile gelmez. Yaşadıklarım bana şefkatli olmayı öğretti; adil, barışçıl ve kimseye kin tutmayan bir can olmayı… Kızımın varlığıyla mutlu olan bir babayım ben. Ayrımcılık nedir bilmez kızım ve bu beni çok onurlandırıyor, çok duygulandırıyor. Altmış dört yaşındayım ve kızımla bir ağlayıp, kızımla bir gülebilmek şu üç günlük dünyada; baba olmak böyle bir şey işte…İyi ki varsın kızım; bana babalık duygusunu yaşatan güzelliğim, iyi ki varsın sen…”
Ergür Altan
erguraltan@gmail.com