Yaşam

Bazı İnsanlar Mezar Gibidir

Kimse kendisini kimseden aşağı görmüyor. Görmemeli de. Ancak bu, aşağılık kompleksinden kaynaklıysa, problemli bir davranış biçimidir. Çünkü bu durumda kişi aslında kendisini gerçekte karşıdaki insandan aşağı görür, ama bunu gizlemek için onu küçümser ya da yok sayar. Yani özünde doğru olan bir davranış biçimi bile bizi yanlış noktalara götürebilir. O zaman önemli olan davranışlarımızın nedenini keşfetmek, yani kaynağa inmektir. Sağlıklı olan davranış biçiminde ise, kişi kendisini kimseden aşağı ya da üstün görmez, ama kimseyi de yok saymaz ve küçümsemez.

Adler, insan olmanın aşağılık duygusuna kapılmak olduğunu hep söyler.

“Aşağılık duygusu ruhsal hayata egemen olur. Bunun, yetersizlik,eksiklik duygularında ve insanlığın sağladığı aralıksız çabalarda sürekli olarak ve açık bir şekilde kendisini ifade ettiğini görürüz… Bireyin aşağılık duygusu, tutturduğu yolun yönünden de belli olabilir.”[1]

Üstünlük kompleksi bireyin kendisi ve başkaları karşısındaki aşırı istekleriyle kendini belli edebilir. Kibirlilik, acayip giyinme, kadınlarda göze batan erkeklik hali ve erkeklerde aşırılığa kaçan kadınlık hali, kendini beğenme, taşkınlık, palavracılık, zalimce davranış, yerme eğilimi, önemli kimselerle dost olma veya zayıflara, hastalara, önemsiz kimselere gıpta etme eğilimi, başkalarını kötülemeye elverişli fikir akımlarına ve önemli düşüncelere fazla düşkünlük dikkati çekebilir. Üstünlük kompleksini gösterebilir. Hiddet, öç almak arzusu, kederlilik, coşmalar, gürültülü gülme alışkanlığı, kaçıcı bakış, konuşmayı dinleme dikkatsizliği, çoğu zaman manasız haller karşısındaki devamlı coşmalar, duygusal aşırılık da üstünlük kompleksini doğuran aşağılık duygusunu gösterirler.[2]

Kıyaslamak ile aşağılık kompleksi yada aşağılık duygusu, üstünlük duygusu arasında da bir ilişki vardır. Çoğu zaman kişi kendi niteliklerini (bazen hiç olmayan) nitelikleri varmış, ve sanki onlara sahipmiş gibi kendisini abartır. Kendisinin çok önemli birisi olduğuna inanır. Başarısızlık durumunda bile “suçu” hep başka yerlerde başkalarında arar. Diğer yanıyla da kendisini yüceltirken başkalarını küçük görme ve onların niteliklerini küçültme önemsizleştirme yaklaşımına girer. Bu ikili davranış biçimini bir tahteravalli gibi tekrarlar. Kendisi aşağıya indiğinde diğerleri yukarıya çıkar; diğerleri aşağıya indiğinde kendisi yukarıya çıkmıştır. Ve bunun ölçütlerinden birisi de kişinin kendisini hep başkalarıyla kıyaslamasıdır.

***

Bazı insanlar bir mezar gibidir. Sizi yavaş yavaş toprağa gömer ve soluksuz kalmanıza neden olurlar. Bu tip insanlar, sizi hemen mezara gömüp, üzerinize toprak atmazlar. Deyim yerindeyse onlar bir bataklık gibi, sizi yıllar içinde yavaş yavaş toprağa doğru çeker ve siz fark etmeden gömerler. Onlar, sizin mezarınız olmuştur. Bu tip insanlarla ilişki halinde olmayı tercih ederseniz, mezara gömülmeye de razı olmuşsunuz demektir. Yapmanız gereken tek şey, mezar insanlardan elinizden geldiği kadar hızla uzaklaşmaktır. Bu tip insanlar ilişki içerisinde başkasına hiçbir şey vermez, bir şey yapmaları için insanları desteklemez, aksine onların kendilerini geliştirme çabalarını baltalarlar.

Dostoyevski’nin bir romanında romanın kahramanlarından birisi şöyle der:

“Dmitri ağabeyim senin için ‘İvan mezardan farksızdır,” der.[3]

Einstein ise, eşi Mileva ile yaşamanın bir mezarlıkta yaşamaya benzediğini ve yalnız oldukları zaman  onunla aynı odada bulunmaktan kaçındığını yazmıştı. [4]

Bazı insanların gözlerinden sevgi ve şefkat fışkırır. Bakışlarında parıltı vardır. Bazı insanların bakışları ise, bir buzdağı kadar soğuk ve ısırıcıdır. Her an sizi ısırmak için bakarlar. Hatta sizi tanımasalar da bu böyledir. Metroda, yolda, markette sizi hiç tanımayan insanların düşmanca bakışlarıyla karşılaşmışsınızdır. Bu kişiler bir mezar gibidirler, sizi bakışlarıyla toprağa gömerler.  “Ne bakıyorsun?” diye küfürler savurarak, hiç nedensiz olarak size saldırabilirler.

Bazı insanlar geçmișe gömülüdür

İnsanlar gazeteleri biraz önce ne olmuș diye okurlar, televizyondaki haberlere bunun için bakarlar. Güncel politik olayları, siyasetçilerin ne dediğini izlemeye, bin kere duydukları boș lafları yeniden ișitmeye ve bunları tekrar tekrar gazetelerde okumaya bayılırlar. Güncel olmayan șeyler, sıkıcı gelir onlara. İnsanların çoğu durmuș saatlere benzer; geleceği düșünmek bir yana, șimdiyi bile yașamamakta, daha çok geçmiște yașamaktadırlar. Geçmiște bir yerde takılıp durmuștur hayatları. Onlar kendiliginden hareket etmemekte, hayat nehrinin akıntısında son noktaya ölüme doğru  devinmektedirler yalnızca. Hâlâ yașamakta nefes alıp vermektedirler, ancak hissetmemektedirler hayatı  ve șimdiki anı. Kalpleri bile sessizce, gürültü yapmadan çarpar. Gelecek ise umurlarında bile değildir. Bazı insanlar geçmișe gömülüdür, hâlâ yașasalar da…

Bazı ilişkiler de bir mezar gibidir bazen ilişkinin bir öznesini bazen ise bütün öznelerini yavaş yavaş yutarlar. İlişkiler, insanlara mezar olabilir. İlişkiler, insanların mezarıdır.

Bu dünyada insanı en çok rahatsız eden şeylerden birisi de kötü kokulardır. Ama insan ona da uyum sağlar. Bir insanı alın, bir kanalizasyona koyun. Bir süre rahatsız olduktan sonra konuya uyum sağlar, sanki kanalizasyon değil de bir çiçek bahçesindeymiş gibi kendisini de kandırır. Bir süre sonra ise, kokuyu da duymaz olur. Alışmış, kabullenmiştir. İşte çoğu insanın hayatı da bir kandırmadan ibarettir. O bir ölü gibi kokmaya başlamıştır, ama kendi kokusunu duymaz. Koku yokmuş gibi davranır insanların çoğu. Oysa kendisi de tıpkı çevresi gibi kokmaya, kokuşmaya başlamıştır. Bunlar mezar insanlardır. Onlardan uzak durunuz.

 

Erol Anar

Paraná-Brezilya

Ekim 2017

 

Dipnotlar

[1] Alfred Adler: “Bireysel Psikoloji”, Hayat Yayınları, Türkçesi: Dr. Halis Öztürk, İstanbul, Kasım 2002, s. 24-25.

[2] Age, s. 27.

[3] Dostoyevski: “Karamazov Kardeşler”, s. 258.

[4] Michio Kaku: “Einstein’ın Evreni”, ODTÜ Yayıncılık, Ankara, 1. Basım: Ekim 2012, s. 57.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu