Yaşam

Beşinci Mevsimin İnsanları

Bahar geldi. Bunu sadece iki kelimelik bir cümleden öğreniyoruz. Açgözlülüğünüz, hırsınız, doymaz bilmek iştahınız ve bitmeyen suskunluğunuz yüzünden beton kafeslere hapsettiler sizi. Sağınız, solunuz, arkanız, önünüz, yer, gök betona dönüşürken hiç düşünmediniz bir ağacı deli gibi özleyebileceğinizi.

Klimalı serinliğiniz içinde rüzgarsız, havasız, oksijensiz mutlu olacağınızı sandınız. Kendiliğinden açmış bir papatyaya rastlamaz oldunuz yol kenarlarında. Toprak bulamadığından duvarda boy vermiş ota şaşırıp kaldınız. Kuytu köşelere yuva yapmaya çalışan kumruları kovdunuz çoğu zaman. Kendinizden başkasına yaşam alanı bırakmadığınızdan mutsuzluktan ölüyorsunuz şimdi…

Bahar geldi. Kuşlar ötmüyor pencerenizde. Doğanın insanı sarhoş eden güzelliğinden, ağaçların tek tek çiçek açışından, yaprakların usulca filizlenip kuru dallara can verişinden, kelebeklerin uçuşundan, karıncaların yuvasından çıkışından, uğurböceğinin yapraklar üstünde dans edişinden yani toprak üstüne çıkan koca bir yaşamdan hiç haberiniz yok.

Hangi çiçek nasıl kokar, ne renk olur menekşeler unuttunuz. Geceleri parlayan yıldızlar ve ay şehrin ışıklarından kaybetti görkemini. Zaten ekranlara bakmaktan görülesi ne varsa kör oldunuz, ezbere çizemediniz sevdiğinizin yüzünü. Beton kafes ve metal yığınları içinde boğulurken göğe bakma durakları yerine işe gitme duraklarında öldürdüler ruhunuzu.

Bahar geldi. Hissettiğiniz tek şey yorgunluk, bitkinlik. Sizi tekrar canlandıracak, uyandıracak hiç bir kıpırtı yok içinizde. Aşkı bile karşılıklı otururken telefonlara gömdünüz. Duvarlar üstünüze üstünüze gelmiyor, avm’lere koşarak gittiğinizi görüyorum. Penceresiz yerlerde bitti kıpırtılarınız, bir duvardan diğerine bakarken unuttunuz içinize bakmayı. Bir duvardan diğerine koşarken yaşlandınız.

Sahiller, yeşil alanlar, parklar, bahçeler gasp edilirken çekirdek çitleterek seyrettiniz yok oluşu. Güneşi görünce gölgesine sığınacak bir ağaç, çimlerinde uzanacak yeşil alanlar arıyorsanız, bulamayınca otoban kenarlarındaki egzoz kokulu yeşillikler üstünde piknik yapmak zorunda bırakılmışsanız, şimdi tek yeşil alan mezarlıklar kalmışsa en çok ölüler hak ediyor baharı. Yaşayanlara da göstermelik ekilmiş bir kaç çiçekle avunmak düşüyorsa, alıştırılmış çaresizliğin en hazin tablosu resmediliyor demektir.

Mevsimsiz geçiyorsunuz sokaklardan, soluk yüzleriniz beşinci bir mevsimde durmuş gibi. Kışla – sonbahar arası soğuk, donuk, kıpırtısız, ağır bir havanın kurşuni yalnızlığı var ellerinizde. Ruhunuzla bedeninizi ayrı yerlere düşüren ölüler evinizde, başka bir mevsim bulamayacaksınız.

FATMA KOŞUBAŞI

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu