Yaşam

Bir insanın en değerli hazinesi uzaklarıdır

 

Uzaklar demiştim, uzaklar. Bir insanın en değerli hazinesinin onun uzakları olduğunu anladığımda, içimdeki uzağın da ayırtına varmıştım. İçimde bir yolculuğa çıkmaya karar verdiğimde beni bekleyen şeylerin  neler olabileceği konusunda en küçük bir düşüncem yoktu. Kendimi arıyordum, bildiğim ve yaşamımın en değerli bilgisine dönüşen şey buydu artık.

Bir uçurumun dibindeydim sanki. Tanıdık bir uçurum bu, senin o kıraç ve üzerinde ot bitmez, yakınından kervan geçmez uçurumun. Buradan kurtulmayı çok iyi biliyorum artık, tırmanmayı öğrendim zamanla. Son bir kez bakıyorum defalarca düştüğüm uçuruma ve yeniden yukarıya, yani kendime tırmanıyorum. Kendi yalnızlığımı buluyorum tekrar ve sanki çamurun içinde değerli bir taş bulmuş gibi seviniyorum. Senin bana verdiğin tek şeyin, yalnızca kendimden uzaklaşmak  olduğunu anlıyor ve kendimi yeniden buluyorum…

Robert  Creeley, “Bir şey için yer açtığınızda asla oturmayacaktır oraya.” diyor. Aslında o şey açtığınız o yere otursa da sonuç değişmeyecektir.

Bir insan yaşamında pek çok şeyi arayabilir: Ün, para, aşk vs… Ama eğer kişi yapması gereken en önemli şeyi yapmıyor, yani kendisini aramıyorsa, bütün bu aradıklarına ulaştığında, derin bir hayal kırıklığına kapılması ve hayata yenilmesi kaçınılmazdır.

Uzaklar demiştim, uzaklar. Bir insanın en değerli hazinesinin onun uzakları olduğunu anladığımda, içimdeki uzağın da ayırtına varmıştım. İçimde bir yolculuğa çıkmaya karar verdiğimde, beni bekleyen şeylerin  neler olabileceği konusunda en küçük bir düşüncem yoktu. Kendimi arıyordum, bildiğim ve yaşamımın en değerli bilgisine dönüşen şey buydu artık. Kendini aramanın, yaşamı anlamlandırmanın tek yolu olduğunu çok iyi öğrenmiştim o uçurumun dibinde…

***

Aynı yolda iki kez yürümemek, eğer  yürümeye karar verirsen de bir mucize beklememek gerekiyor bir ilişkide.  İlişkinin geliştiğini, zenginleştiğini ve kendi boyutlarını zorladığını düşünüyorsun. Bir an geliyor ki, ilişkinin aslında hiç de gelişmediğini, hatta giderek sığlaştığını hissediyor ve yoruluyorsun. Ama doğru ile yanlış arasındaki farkı kim açıklayabilir ki, belki yalnızca hayatın kendisi…

Çünkü bütün yollar eninde sonunda gerçekliğe çıkar.

Yaşamımız bir kaçış öyküsünden başka bir şey değil. Bir vebaymış gibi kaçtığımız en  büyük şey ise, kendi öz varlığımızdan başka bir şey değil. Çünkü insan bazen kendi gerçekliğinin farkındadır, ama çeşitli nedenlerle bu gerçeklikten uzaklaşarak, onunla yüzleşmeyi ertelemek ister. Oysa hangi yöne gidersen git, gerçeklikle yüzleşmekten kaçınamazsın, çünkü bütün yollar eninde sonunda gerçekliğe çıkar.

***

Tam ortasından çatlamış bir köprüye benziyordun. Ne zaman uçurumunu aşmaya çalışsam, köprü tam orta yerinden kırılıyordu.

Hayatımızın büyük bölümü yaşanmamış tarihleri düşünerek geçiyor. Yaşanmamış bir tarihi iade ediyorum sana. Yaşanmamış tarihlerden kurtulmak istiyorum. Yaşanmamışlıkların bir insanı tükettiğini iyi biliyorum artık. Yaşanmamış tarihlerin, yaşanabilecek tarihlere engel olmasını istemiyorum. Yaşanmamış tarihlerimin tümünü gömüyorum.

Sağanak bir yağmur başlıyor içimdeki mistik doğada apansız. Bütün dallarım sarsılıyor, içimdeki yağmura hasret topraklar derin bir arzu ve susamışlıkla suyu emiyor son damlasına kadar. Ve ferahladığımı hissediyorum. Derin bir nefes alıyorum. Uzaklara bakıyorum, içimdeki uzaklara. İçimi bir zamanlar boydan boya kaplayan kara bulutlar uzaklaşıyor hızla. Yeniden içimde güneş doğuyor ve ovaların yeşili parıldıyor.

Mutluyum.

Yine yollardayım, kendi yollarımda…

Asla seninle karşılaşmayacağım yollarda…

 

Erol Anar

“Sonra Aşk Bitti”, Hera Yayınları, 2000.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu