Yaşam

Biri ANNELER GÜNÜ mü dedi?

Kapitalizme hizmet eden günlerin hiç bir farkındalık oluşturmadan hediye alma merasimine dönüştürülmesinden fena halde sıkılanlardanım. Neyi niçin kutladığını bilmeden sisteme hizmet eden insan, biraz düşünme yetisini kullanabilse kutladığı günlerin aslında neye hizmet ettiğini kavrayacak.

Öyle ya da böyle belki güzelliklere de vesile oluyordur amenna  ama şu anneler, sevgililer, ya da kadınlar günü yok mu onca yıldır kutlandığı halde bu toplumda kadın adına olumlu yönde değiştirdiği bir tutum oluşturabilmiş mi?

Her tartışmada hala; “senin ananı, bacını”  diye başlayan küfürleri dilimizden düşürmediğiz sürece, “adam ol ” diyerek “kadınlığı” aşağıladığımız sürece;

Eşinden boşanmış bir kadın sokak ortasında eski eşinden dayak yerken, bıçaklanırken, kurşunlanırken kadını korumak yerine “o da boşanmasaymış canım, eşinin sözünden çıkmasaymış” gibi sözlerle şiddeti onayladığımız sürece;

Cehennemde en çok kadınların olduğuna inanan ama cennet anaların ayakları altındadır diyerek kadının çektiği çileyi anlıyormuş gibi yapıp kadına dünyada cehennemi yaşatan erkek egemen toplumun kadını ezmesine ses çıkarmadığımız sürece;

Kadının görevi sadece anneliktir diyerek kadının çalışmasından, sosyal hayatta olmasından, birey olmasından ve kendini gerçekleştirmesinden korktuğumuz sürece;

Başörtülü kadına “bacım” diyen, başörtüsüz kadına her türlü pisliği yapabileceğini kendine hak gören, kadının ne giydiğini , nasıl giyineceğini belirlemekte ve baskı yapmakta kendince bir sakınca görmeyip, başörtüsünü iktidar uğruna oy malzemesi yapan zihniyet devam ettiği sürece;

Kadının iyi bir dost, iyi bir arkadaş olabileceğine inanmayıp kadına sadece cinsel odaklı yaklaşıldığı sürece;

Çalışan annelerin şartlarında en ufak bir düzenleme yapmadan, özel sektörlerde on iki saat çalıştırıp üstüne bir de çocuklarıyla ilgilenme, ev işleri, yemek, temizlik görevleri yüklenerek kadının kendine ve çocuğuna zaman ayırmasının ne kadar önemli olduğunu düşünmediğimiz sürece ;

Kadın çocuk doğurup kilo aldığında eşinin bakışları, hülyaları ince kadınların bedenine yöneldiği sürece hatta kadının en hassas döneminde aldatıldığı , evli erkeklerin aldatmayı bir  marifet saydığı düşünce devam ettiği sürece;

Paranın aşkı satın alabileceğine inanan ve parasıyla İstanbul’daki kadınların çoğunu kendine sevgili yapabileceğini söyleyen hadsize haddi bildirilmediği ve servet düşkünü kadınların da bu hadsizlere prim verdiği sürece;

Cinsiyet ayrımcılığı iliklerine kadar işlemiş bir toplumda; annesiyle göbek bağı kopamamış yetişkin erkeklerin aynı bağlılığı, fedakarlığı, saçını süpürge etme hallerini eşinden beklediği sürece;

Annelerin erkek evlatlarını kurtarıcı gibi görüp kutsadığı sürece;

Hepimizin olan gecenin, sokakların  kadınlar için güvensiz bir yer olması devam ettiği sürece;

Kendi haklarını, kişiliğini, özsaygısını korumak yerine;  aklını, fikrini, ruhunu bir erkeğe emanet eden kadınlar olduğu sürece,

Cumhuriyetle birlikte Atatürk’ün kadınlara verdiği hakların (tüm eksiklere ve pratikte büyük oranda karşılık bulamamasına rağmen) değeri bilinmeyip kadınların kendini karanlığa mahkum etmesi dinden sayıldığı sürece,

Kadını her şeyden önce “insan” olarak görmediğimiz sürece

Kimse bana anneden, kadından ve onları düşünüyormuş gibi yapılan günlerden bahsetmesin!

FATMA KOŞUBAŞI

fatmakosubasi@gmail.com

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu