Yaşam

Büyümek en çok da annesizliktir…

Kimse bilmez ama bir çocuk önce aşk demeyi öğrenir. Aşk tıpkı hayat gibi önce bir annenin ellerinde şekillenir. Ve geldiğimiz bu dünya ve aşk, neresinden bakılırsa bakılsın, ancak bir annenin avuçlarının içi kadar bir yerdir.

Ben annemi dünya sandım ilk. Ben annemi aşk sandım ilk. Çünkü yaşı kaç olursa olsun bir anne dünyanın en gerçek ve aşkın en yalın halidir. Ve yaşı kaç olursa olsun, annesi hayatta olan hiçbir çocuk hiçbir zaman büyümemiştir ve asla büyümeyecektir. Ve bir anne hayattayken hiçbir çocuk aslında ölmeyecektir. Bir anne göçüp gittiğindeyse büyümek kara bir kader gibi insanın yakasına yapışıverir. Büyümek bu yüzden en çok da annesizliktir. Ölmekse annesizlik varsa gelecektir.

Ama baba dediğinizle ilk karşılaştığınızda kopacaktır asıl kıyamet. Babalar ki onları tanıdıktan sonra rüyalarınıza girmeye başlayacaktır bütün peygamberler. Babalar ki herkesin teslim olduğu ilk tanrılardır. Çocukluk, korkuları kahraman bir tanrının elleriyle boğdurmaktır. Çocukluk o tanrının ellerinden korkmak ama yine de sadece ondan medet ummaktır. Babalar ki yüzleri hep tanrılar kadar uzaktır. Sözleri ilahi bir aşkı ve nefreti birlikte taşıyacaktır. Her çocuğun anısında, bir mahalle oyununda, onu arkadaşlarına uzaktan gururla gösterebilmenin yeri olacaktır. Yalnızca bir yerlerde olmasından bile gurur duyduğunuz bir kahramandır baba. O yoksa her hikâyeniz yarım kalacaktır. O nedenle her yokluk bir babasızlık, her babasızlık bir yokluktur hayatta. Baba olmak sanki büyümektir. Sanki büyümek baba olmaktır. Ben babamı büyümek sanmıştım da, kendim baba olunca hep çocuk kalındığını anlamıştım. Büyümek baban hayattayken hep çocuk kalındığını anlamakmış biraz da. Kimse bilmez ama anne diye bağıran her çocuğun içinde babasıyla duyduğu o müthiş gurur az da olsa çöreklenmiştir. Ve ölümsüz sandığınız o ilk tanrının göçüp gitmesiyle büyümek, işte o zaman, biraz daha gelip size kendini gösterecektir.

Ve büyümek, bir annenin ve babanın, yani ilk aşkın ve ilk tanrının sizi terk etmesiyle ellerinizde büyüteceğiniz bir çocuk olarak kalacaktır.

Büyümek hem bir an’dır hem bir asırdır. Ve bir bebeğin doğumda ölmesi kadar hızlı, coşkun, komik, hüzünlü, yavaş, sevecen, iğrenç, ağlak, anlamsız, çirkin ve güzeldir hayat. Hayat bir ‘an’ıyla bir asrı aynı olan tek şeydir. Bir asrın bir an kadar hızlı gelip geçtiği ve bir anın bir asır kadar uzun sürebildiği zamanı olmayan bir serüvendir.

Kimse bilmez ama büyümek biraz da ölmektir. Önce başkalarının ölümünde öğrendiğimiz ve sonra kendi ölümümüzle sona erdirdiğimiz bir güzellemedir.

Ardınıza baktığınızda hayatı görebiliyor musunuz? Aslında hayat büyümenin kendisidir.

Ali Murat İrat

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu