Çağdaş dünyanın (samsara’nın) gözalıcı tuzakları
Tibet dilinde beden kelimesinin karşılığı olan lü, eşya gibi “ardımızda bıraktığımız şey” anlamındadır. Ne zaman lü kelimesini kullansak, bu bize sadece geçici olarak bu yaşamı ve bu bedeni kullanan yolcular olduğumuzu anımsatır. Yani Tibet’te insanlar tüm zamanlarını, çevrelerini daha konforlu ve rahat hale getirmek için harcamazlar. Yeterli miktarda yiyecekleri, sırtlarında bir giysileri ve başlarının üstünde bir çatıları varsa hallerinden hoşnutturlar ve bu onlar için yeterlidir. Bizim yaptığımız gibi, sürekli içinde bulunduğumuz şartları iyileştirmeye çalışmak, aklımızı önemsiz konularla karıştırmaktan başka işe yaramayan anlamsız bir çabadır. Doğru düşünebilen herhangi bir insan, bir geceliğine kalacağı otel odasını titizlikle yeniden dekore etmeyi düşünür mü?
Bazen çağdaş kültürün en büyük başarısının kendi parlak samsara’sının verimsiz, anlamsız ve akıl karıştırıcı çılgınlıklarını pazarlayış tarzı olduğunu düşünüyorum. Çağdaş toplumlar bana, bizi gerçekten uzaklaştıran her şeyi kutlayıp benimseyen insanlar topluluğu olarak görünüyor. Onlar gerçeği yaşamayı zorlaştırıyor ve bunun varolduğuna inanan insanların da gözünü korkutup cesaretlerini kırıyorlar. Şöyle bir düşünürsek tüm bu hamleler yaşamayı çok sevdiklerini iddia eden bir uygarlık tarafından yapılıyor; ama aslında yaşamın gerçek anlamını kavramanın hasretini çekiyorlar; hiç durmadan insanları “mutlu” etmeyi konuşuyorlar, fakat gerçek mutluluğun kaynağını bulmak yolunda, kişilerin önlerini kapatıyorlar.
Bu çağdaş samsara, endişe ve depresyonu artırarak bizi tüketici makineler haline dönüşmemiz yolunda dikkatle besliyor, çünkü varolabilmek için bizim hırsla yolumuza devam etmemize ihtiyacı var. Çok iyi organize olmuş, çok yönlü ve sofistike olan bu çağdaş samsara bize propagandası ile her açıdan saldırarak etrafımızda neredeyse zaptedilemez bir alışkanlıklar çevresi yaratıyor. Bundan daha çok kaçmaya çalıştıkça, bizim için ustalıkla hazırlanmış olan tuzağına daha fazla yakalanıyoruz. Onsekizinci yüzyılda yaşamış Tibetli usta Jikme Lingpa’nın söylediği gibi: “Bütün algılarının karmaşasıyla hipnotize olmuş durumdaki insanoğlu, samsara’nın kısır döngüsü içinde durmadan, doğru yoldan uzaklaşmış şekilde geziniyor.”
Bize mutluluk sözü verip sadece ıstırap sağlayan sabit fikirlerle, yanlış umutlarla, rüyalarla ve hırslarla, sonsuz bir çölde sürünen ve susuzluktan ölmekte olan insanlar gibiyiz. Bizi daha da susamış hale getirmek üzere tasarlanmış bu çağdaş samsara’nın tüm önerdiği şey ise bir bardak tuzlu su.
Sogyal Riponche (Tibet’in Yaşam ve Ölüm Kitabı’ndan alıntılanmıştır)