Yaşam

Entelektüel Olmanın Yeter Şartları

 

Ekşi Sözlük’te toplam beş sayfalık mesaj girdilerinden oluşan bir bölüm var adı da şöyle: “Entelektüel görünmenin yeter şartları.”

Yorumlarda entelektüel olmanın yeter şartları konusunda öne çıkan bazı şeyler şöyle: sakal, uzun saç, çanta… Yardımcı aksesuarlar da var bir edebiyat dergisi, ajanda gibi…

“-her ortamda açılıp okumaya müsait bir dergi. ama fanzin olur, ama çıkaranın bile adını unuttuğu sahaf işi. komegeç , yazın-lik, mor-art gibi alternatif, kelime oyunu ihtiva edenler güzel olur. kimsenin ne anlama geldiğini bilmediği kâh latince’den kâh grekçe’den ilham alınmış isimler de gider.

-hiç olmuyorsa fotoğrafa , sinemaya merak saldığını belli eden alet ,edevat, yazı,çizi olmalıdır yakında. hiçbir bok bilmiyorsan andrey tarkovski ‘den bahsetmek kafidir, zorda kalırsan. onun zaman algısından, ayna ‘da nereye ne göndermede bulunduğundan bahsetmek iyi olur. nasıl olsa birileri bahsetmiştir.oku.

– etnik müzik, anlamasan da jazz, yetmişlerin rock’u, blues önemli. dinle. tıraş olurken dinle,internette sörf yaparken dinle…fark etmesen de dinlemiş olursun.

– bira iç. gerekirse harbi adam kisvesi ile rakiyi sev. “güneş rakı burcuna girdi” denildi mi can yücel diye cümlenin gerisini getir.

– kısa filme merak sal. olmadı imgeli, simgeli, düşük bütçeli kısa film senaryosu yaz.” (Ekşi sözlükten alıntı)” (Yazarın Notu: Buradaki imla hataları yazanlara aittir. Bu alıntı, Eksi Sözlük’ten alınmıştır.)

 

Yukarıdaki alıntıda entelektüel olmanın değil de, görünmenin yeter şartları konusunda bazı tespitler yapılmış. Komik gibi görünse de doğru tespitler de yapılmış bu konuda bence. Orada bir okur, ‘entelektüel gibi görünmenin değil de, entelektüel olmanın yeter şartlarını da yazsaydınız.’ gibi bir mesaj atmış. İşte bu konuyu da ben burada irdelemeye çalışacağım.

“Ben entelektüeli şöyle kategorize ediyorum: Entelektūeller: Dūnyayı izleyen ve olayları evrensel anlamda kavramlarla ve tarihsel gelişmelerle birlikte yorumlayan, aynı zamanda dūnya tarafından da izlenen kişilerdir.Entelektūel eǧilimli aydınlar: Dūnyayı izleyen ve olaylara yine evrensel anlamda bakmaya ve tarihsel gelişmelerle yorumlamaya çalışan, ancak daha çok yerelde izlenen ve dūnya ölçeǧinde izlenmeyen, etkisi olamayan aydınlar. Aydınlar: Dūnyadan çok bulunduǧu bölgedeki gelişmeleri izleyen, olaylardan yola çıkan, tarihsel ve kavramsal būtūnlūkten ziyade daha yūzeysel olarak deǧerlendirmelerde bulunan kapasitesi sınırlı, yerel kişilerdir.” (Erol Anar: Entelektūel, matematiksel.org, https://www.matematiksel.org/entelektuel/)

Çünkü entelektüel görünmek entelektüel olunduğu anlamına gelmez. İşte bu da çağımızın hastalıklarından biridir: Bir şey olmana gerek yok emek ve yıllarını harcayıp. İmajlarla öyle görün, insanlar üzerinde gerek fiziksel bir takım objeler, gerekse bazı yarım yamalak düşüncelerle öyle görünmek yetiyor insanların çoğuna.

Özellikle Türkiye’de görünmenin yeter şartlarından birisi sakal olarak belirtilmiş birçok mesajda. Doğru da bu genel anlamda. Ancak dünyaya bakarsak en büyük entelektüellerin sakallarının olmadığını görebiliriz. Saçları da uzun değildir. Yani fiziksel görünüşle, entelektüel olmak arasında hiçbir bağ yoktur. Noam Chomsky, Bertrand Russell, Jean-Paul Sartre, Michel Foucault, Umberto Eco, …

Demek ki dünyada sakal, uzun saç şart değilmiş entelektüel olmaya. Bırakın sakalı bıyıkları bile yoktur bu entelektüellerin.

Alkol kullanmak da elbette şart değil entelektüel olmak için. Elbette istediği zaman, kişi alkol alabilir. Ama alkol almak entelektüel olmayı garantilemez.

Entelektüel olmanın ilk şartlarından birisi bence entelektüel görünmeyi değil de, gerçek anlamda entelektüel olmayı ve bunun için emek vermeyi gerektirir. Bu anlamda, sürekli okumak, araştırmak, derinleşmek, analiz etmek, öğrenmek şarttır. Yani kitap okuyacaksınız her gün düzenli olarak. Bunun yanısıra makale, dergi, gazete okuyacak ve dünyadaki güncel gelişmeleri de gözden kaçırmayacaksınız.

Entelektüel olmak, ille de dış görünüşün belli bir prototipe uymasına gerekmez. Entelektüel bir insan “sıradan” bir insan gibi giyinebilir. Chomsky, Foucault gibi örneğin.

***

“tutunamayanlar’a bulaşma, o da ayağa düştü.

kent yaşamından bıkkınlığı, köy yumurtası özlemini dile getirip, her gece alemlere akmak, ertesi gün kent yaşamına küfrederek kalkmak. entel görünmek için gayet yeterli bir şarttır günümüzde. kafa karıştırırsınız ve bu karışıklık size entelektüel bir karizma kazandıracaktır.

entelektüel gibi görünmeye çalışan kişilere halk arasında “entel” denir. kültürlü herif, helal olsun’dan ziyade, hafiften aşağılayıcı bir anlam yüklenir bu entel kelimesine. entel olabilmek için ise; değişik sıfat tamlamaları kullanmak gerekir.

-aşırı dandik bir ajandaya-hatırlamıyorum markasını- sanki bi bok yazıyormuş gibi sahip olmak.

iyi müzikten anlaman edebiyattan zerre anlamayan bomboş bir insan olmanı kapatacaktır.

kitapların sadece arkalarında yazanları okumak, “gibi” görünmenin yeter şartı ve fikrimce en hızlı yoludur. tarihte bu yolla editör olunduğu dahi vakidir.

elinden kadeh hiç eksik olmasın. opsiyonel olarak saç uzatabilir, top sakal bırakabilir, ezilmiş halklardan yana beylik söylemler falan geveleyebilirsin, lakin mutlaka elinde alkollü bişeyler olsun. hadi gene iyisiniz, bu kıyağımı da unutmayın.

öyle ki, entelektüel olabilmek için kılığını kıyafetini değiştirip, 3-5 kitap özetini (dikkat edin özeti diyorum) okuyup, bir kaç düşünürün derin anlamları olan sözlerini, taşı gediğine oturtmadan satmaya çalışan, dünya meseleleri ile ilgili görünmek için mualif kimliği ile tartışmalara girip, son noktada kıçının kızarıklığı yüzüne vurduğunda bile bana bu renk yakışıyor diyecek kadar, kendini bilmez soytarılardır.

Entel, entellektüel olabilmek için çırpınan, ancak yalan yanlı$ denemelerle kendini maymun eden*zavallıları tanımlayan süper kısaltma, “yarım entellektüel”.. (Ekşi Sözlük’ten alıntı)

 

Özellikle sosyal medyada insanların bazıları kendilerine “entelektüel” bir imaj verme derdindeler. Artık çoğu insan kitap okumadığı için, kitaplardan değil de, internet sitelerinden alınan bazı özlü sözler vb… böyle bir imaj verilmesinde yardımcı unsurlar olarak görünmektedir. Elbette her özlü söz paylaşan bu kategoride değildir. Entelektüel kendisi üretir, üretilmiş düşüncelerden de, alıntılardan da yararlanır elbette, ama üretilmiş düşünceyi salt tekrar eden ve ona bir şey katamayan bir kişilik değildir. O yeniden üretir, ve özgün düşüncelere yönelir.

Türkiye, entelektüeli bir yana bırakın, aydın anlayışında bile sorun olan, yarı aydınlar cennetidir. “Aydın” Osmanlı’dan bu yana, devlete, iktidara yaslanan, (böyle yapmayan bir avuç aydın da öldürülmüş, hapsedilmiş, sürgün edilmiş, yakılmaya çalışılmıştır) ya da hükümetlere muhalif bile olsa resmi ideoloji sınırları içinde gezinerek “devleti kurtarmak” misyonunu üstlenmiş kişidir.

“Bu nokta çok önemlidir bence de. Entelektüel eğer bir iktidarla ilişkiye girer ve onu desteklerse (bu hangi çeşit iktidar olursa olsun), entelektüel özelliğini yitirir. Aynı şekilde resmi ideolojiyi savunup, herhangi bir hükümete muhalif olmak da bir insanı entelektüel yapmaz. Entelektüel, her türlü resmi ideolojiyi reddeden kişidir. O hükümete, devlete karşı -ki hangi çeşit devlet olursa olsun- toplumun ve bireyin çıkarlarını savunan kişidir. Her tür koşulda. Entelektüel, farkında olan insandır. Bu farkındalık onu eleştirel bir bakış açısına iter. Yalnız farkında olmakla kalmaz, o eleştirel bir bakış açısıyla müdahaleci de olur, o bir anlamda toplumun ve tek tek bireylerin vicdanıdır.” (Erol Anar: Entelektuel, matematiksel.org)

Entelektüel insanın dogmaları yoktur, veya o dogmalarla hesaplaşır sürekli. Herhangi bir kurum, organizasyon, parti ya da devletin resmi ideolojisiyle hesaplaşmaya çalışır sürekli. Hiçbir iktidar çeşidine boyun eğmez. Hep eleştireldir, eğer bu özelliğini yitirmişse entelektüel kimliğini de yitirebilir.

Edebiyattan anlamak, sanki entelektüel olmak için yeterli bir özellik gibi algılanıyor bence. Edebiyattan anlamak entelektüel olmaya yetmez. Yalnızca iyi bir okuyucu, ya da en fazla edebiyat eleştirmeni olmayı sağlar. Bu da kişiyi entelektüel yapmaz.

Şiir, deneme, öykü yazmakla ya da edebiyattan bahsetmekle de entelektüel olunmaz. Türkiye’de böyle bir yanılsama, edebiyatla uğraşan, şiir, deneme, roman vs… yazan kişi otomatik aydın ya da entelektüel olduğunu düşünür. Yine tekrar ediyorum, entelektüel edebiyat yapıtı üreten kişi değildir, entelektüel düşünce üreten kişidir. Sanatçı sanatçıdır, edebiyatçı da edebiyatçı. Entelektüel ise başka bir kavramdır. Peki hiç mi entelektüel yazar, edebiyatçı olmadı? Bir Camus, bir Sartre hem edebiyatçı yönleri olan entelektüellerdir. Ama azdır böyle örnekler.

“Entelektüeller, “ortalama insan” gibi ikinci elden bilgilere sahip olmaz: Ȍrneğin tarihi anlamak için, kendisi tarihi bizzat okur ve yorumlar. Sisteme yönelik eleştiri ve düşüncelerini özgürce söylemesiyle de bilinir. Genelde o bir muhaliftir, haksızlığın karşısında susmaz. Çok yönlüdür, bir kutunun sınırlarından hayatı değerlendirmez. Sanattan edebiyata, bilime, tarihten, psikolojiye, felsefe ve sosyolojiye ve daha birçok alana ilgi duyar araştırır, öğrenir.” (Erol Anar: Entelektuel, matematiksel.org)

Baştan söyleyeyim entelektüel olamazsınız nokta; böyle bir şansınız yüz milyonda birdir bu coğrafyada. Çünkü şimdiye dek dünya ölçeğinde düşünceleriyle etki yapmış, evrensel anlamda dünyaya düşünceleriyle katkıda bulunmuş tek bir entelektüel çıkmamıştır bu topraklardan. Bu topraklardan evrensel anlamda tanınmış tek tük yazar, bilim insanı, şair, sanatçı çıkmıştır. Bu topraklardan düşünce üreten insan da çıkmıştır, ama bunlar aydın, ya da en fazla entelektüel eğilimli aydındır benim kategorik yaklaşıma göre. Çünkü ben üç maddede kategorize ediyorum daha önce de yazdığım gibi: entelektüeller, aydınlar, entelektüel eğilimli aydınlar. Aşağıdaki tanıma uygun düşünceleriyle dünyanın değişimine katkıda bulunmuş, kendine özgür eleştirel düşünce biçimleri üretmiş bir entelektüel yoktur bu coğrafyada, gelmemiştir de. Şiir yazmak, resim yapmak, roman yazmak sizi entelektüel yapmaz. Bu nedenle Orhan Pamuk, Nazım Hikmet, Yaşar Kemal entelektüel değillerdir. Çünkü ürettikleri edebi ürünlerle tanınmışlardır. Dünya ölçeğinde izlenen kendine özgür düşünceleriyle dünyanın gelişime katkıda bulunan düşünsel bir yanları yoktur. En fazla aydın olabilirler. Yine Fikret Başkaya, İsmail Beşikçi gibi bilim insanları da entelektüel eğilimli aydınlardır. İsmail Beşikçi, Fikret Başkaya’nın pratikteki tavırlar entelektüeldir. Çünkü resmi ideolojiye boyun eğmezler.  Ancak yerel düzlemde kalan, düşünceleriyle dünyaya etki yapamayan, dünya tarafından izlenmeyen durumu nedeniyle entelektüel eğilimli aydındır kendisi bence. Bir Sartre, bir Chomsky yoktur henüz bu coğrafyada. Çünkü entelektüelin önceliği düşünsel üretimdir, bu düşünsel eleştirel üretimin yansıması olarak aynı zamanda toplumsal sorunlarda pratik tavır içine girer. Yani aynı anda hem teoride hem de pratikte dünyaya etkide bulunur.

Üretilmiş düşünceleri tekrarlamak, üretilmiş düşüncelere çok da bir katkıda bulunmadan teorik anlamda onları seslendirmek, bütün teoriyi bilse dahi bir insanı entelektüel yapmaz. Evrensel anlamda etkide bulunması şarttır entelektüelin.

Entelektüel kişi, kavramlarla, aydın ise olaylarla uğraşır. Örneğin gazetecilik aydın tanımına oturan bir meslektir. Çünkü olaylarla uğraşır. Ancak entelektüel, olayları, olguları ve kavramları diyalektik bütünselliği ve ilişkisi içinde ele alarak bütünsel bir yaklaşımla değerlendirir. Ve kendine özgü sonuçlara varır. Bir çeşit insanlara düşünceleriyle yol göstericiliği yapar.

Ama entelektüel ile bunları ayıran nokta entelektüelin düşünce üretmesi, (eleştirel bir biçimde) bununla yetinmeyip kendine özgü düşünce biçimleri olması, normatif sorunlara eleştirel bir perspektifle çözüm önerir, bir değerler sistemini savunarak kendini politikanın içinde görür ve toplumsal sorunlarda ezilenlerden yana olarak pratikte tavır geliştirir. Bu ikili bir süreçtir hem düşünsel hem de pratik eylemsel yani vardır entelektüelin. Ancak entelektüellerin sayısı çok azdır dünya ölçeğinde. Çünkü entelektüel yalnızca dünyayı izleyen kişi değildir, aynı zamanda düşünceleriyle sürekli etkide bulunduğu dünyanın her tarafından, uluslararası bir şekilde izlenen bir kişidir o.

Ayrıca Türkiye’de “entel” diye kullanılan küçümseyici ironik bir terim de vardır. “Entel” diye aslında yarı aydın, biçimsel objelerle ve yarım yamalak eklektik düşüncelerle kendini entelektüel olarak göstermeye çalışan prototipi tanımlar bu terim bence. Gerçek entelektüelin bu tanımla uzaktan yakından bir ilgisi yoktur.

Erol Anar

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu