Kültür-Sanat

Gökkuşağı Filmleri

Tüm Zamanların En İyi 10 LGBTİ+ Temalı Filmi

Cinsel kimliklerini keşfeden, ailelerinin ya da toplumun baskısına karşı mücadele eden, kendini kabullenme sürecine özgürleşen ve aşkını dilediği gibi yaşayan LGBTİ+ bireylerin sorunlarına ve haklarına dikkat çeken filmler sinema dünyasında çok önemli bir yer ediniyor.
Dünya çapında kutlanan Onur Haftası vesilesiyle beyaz perdede en çok iz bırakmış LGBTİ+ temalı yapımları anımsamak istedik. İşte, Britanya Film Enstitüsü’nün açıkladığı bugüne kadar gelmiş geçmiş en iyi LGBTİ+ temalı filmler listesinden sizin için seçtiklerimiz:

Carol (2015)

Carol, 2015 yılında vizyona giren, Todd Haynes’in yönettiği, senaryosu Patricia Highsmith’in The Price of Salt (ayrıca Carol olarak da bilinir) kitabından Phyllis Nagy tarafından uyarlanan İngiliz-Amerikan romantik dram filmi. Filmde Cate Blanchett, Rooney Mara, Sarah Paulson, ve Kyle Chandler gibi yıldızlar yer alıyor. 1952’nin New York’unda geçen film fotoğrafçılığa hevesli genç bir kadının zor bir boşanma yoluna giden yaşlı bir kadınla ilişkisini anlatıyor.

Hedwig and the Angry Inch (2001)

John Cameron Mitchell’ın yazıp sahnelediği bir Broadway müzikalinden sinemaya uyarlanan film, trans rock şarkıcısı Hedwig’in aşkı ve şöhreti arayışını anlatıyor. Berlin Film Festivali’nde En İyi Film dalında Teddy Ödülü, Sundance Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ve İzleyici Ödülü, Seattle Uluslararası Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü ve San Francisco Uluslararası Fiilm Festivali’nde İzleyici Ödülü başta olmak üzere bir çok ödül kazanmış olan “Hedwig and the Angry Inch” ayrıca, En iyi Aktör dalında da Altın Küre’ye aday gösterilmişti.

The Bitter Tears of Petra von Kant (1972)

Fassbinder’in senaryosunu Berlin’den New York’a yaptığı 12 saatlik bir uçak yolculuğu esnasında yazdığı, filme çekilmesi ise sadece 10 gün sürmüş olan “Die bitteren Tränen der Petra von Kant“, özgüven sahibi, modern ve kibirli bir moda tasarımcısı olan Petra von Kant’ın geçmişine ve ilişkiler üzerine fikirlerine bir bakış attıktan sonra, Petra’nın genç ve güzel bir kadın olan Karin ile tanışmasını ve yaşadıkları ilişki sonrasında içine düştüğü hazin durumu gösteriyor.

My Beautiful Laundrette (1985)

Hanif Kureishi’nin senaryosunu yazdığı ve Stephen Frears’ın yönetmenliğini yaptığı My Beautiful Laundrette, İngiltere’de yaşayan Pakistanlı Omar ve ailesinin hikayesi üzerinden dönemin İngiltere’sine göçmenler üzerinden bir bakış getiriyor. Akademi ödüllerine, “En İyi Senaryo” dalında aday olan film, New York ve İngiltere’deki önemli film festivallerinde “En İyi Film” ödülünü aldı.

Blue is the Warmest Color (2013)

Başrollerini Léa Seydoux ile Adèle Exarchopoulos’un paylaştığı film, Julie Maroh’un “Le bleu est une couleur chaude” isimli çizgi romanından uyarlanmıştır. Film, ergenlik çağındaki bir kızın eşcinsel olduğunu keşfetmesinin ardından yaşadıklarını konu alır. 2013 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye aldı ve ilk defa bir filmdeki 2 kadın başrol oyuncusu da aynı anda Altın Palmiye’ye layık görüldü.

Brokeback Mountain (2005)

Yönetmenliğini Ang Lee’nin üstlendiği, bol ödüllü film Brokeback Mountain’da başrolleri Heath Ledger ve Jake Gyllenhaal paylaşıyor. Film, Pulitzer ödüllü E. Annie Proulx’un kısa hikâyesinden uyarlanmıştır. Brokeback Mountain, Wyoming’deki Brokeback Dağı’nda 1963 yılında kovboyluk yaparken birbirlerine aşık olan “Ennis del Mar” ve “Jack Twist”in hikâyesini anlatır.

Mulholland Drive (2001)

Lynch sinemasının en iyi örneklerinden biri olan Mulholland Dr., geçirdiği araba kazasında öldürülmekten zorlukla kurtulmuş ve hiçbir şey hatırlamayan Rita ile ona durumu aydınlatmasında yardım etmeye çalışan Betty’nin yaşadıkları olayları konu alıyor. Naomi Watts ve Laura Harring’in oynadığı Mulholland Dr., 2001 Cannes Film Festivali’nde David Lynch’e En İyi Yönetmen ödülünü getirdi.

Weekend (2011)

Andrew Haigh’ın yönetmenliğini üstlendiği Weekend, bir gecelik bir ilişkinin bir hafta sonuna yayılan etkileri üzerinde duruyor. Eleştirmenlerin eşcinsellerin Before Sunrise’ı yakıştırması yaptığı, Weekend, Haigh’ın başyapıtı olarak görülüyor. Film, Nashville Film Festivali, BFI Londra Film Festivali dahil pek çok festivalde ödüllerin sahibi oldu.

Paris is Burning (1990)

Paris is Burning, 1980li yılların sonlarına doğru, New York’ta yaşayan eşcinsel, transseksüel, Afroamerikan ve Latin kökenlilerin düzenledikleri balolara dair bol ödüllü bir belgesel. Belgesel temelde bu balo kültürüne odaklanırken, bir yandan da New York’ta özellikle transseksüellerin yaşadığı ve aynı soy ismini kullanan LGBT’lerin yaşadığı evler, AIDS, seks işçiliği gibi konuları da tüm gerçekliğiyle yansıtıyor.

All About My Mother (1999)

Pedro Almodóvar tarafından yazılan ve yönetilen 1999, İspanya-Fransa ortak yapımı dram filmi. Film AIDS, eşcinsellik, travestilik, inanç ve varoluşçuluk gibi karmaşık konular ile ilgilenir.

Tek oğlu Esteban’ı yalnız başına büyüten ve ona çok bağlı olan Manuela, bir gece elim bir kazada oğlunu kaybeder. Duygusal bir çöküntü yaşayarak taşındığı Barcelona’da acısını dindirmek için iş arayan Manuela, bir yandan da bir oğlu olduğundan habersiz eski kocasını aramaya başlar. Bu sırada eski dostu Agrado ve yeni tanıştığı Rosa ile sıkı bir dostluk kurup yeni bir hayata başlamaya çalışır.

Kaynak: Film Hafızası, the Magger

Listenin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

Dünyalılar editörü’ün notu: Bu yazı daha önce http://esitlikadaletkadin.org ‘da yayımlanmıştır.

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu